Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

CHP'deki sivrisinekler!

Size de olmuştur herhalde. Bazı ünlü ünvanlı insanlara bakıp “neden orada” diye düşünürsünüz. Başbakanlık, hatta cumhurbaşkanlığı yaparlar.. Milyonların kaderiyle kumar oynarlar.. Milyonlar da onların karşısında “liderimiz” diye ceketinin düğmelerini ilikler.

Bazı ün ve ünvan peşindeki insanlar da “neden oradaki ben değilim” diye düşünür. Düşüne düşüne hayalini gerçek zannetmeye başlar. Ego balonu çok şişmekten patlayıncaya kadar..
Berhan Şimşek ikincilerden.
CHP genel başkanlığına adaylığını koymaya kalkması başka nasıl açıklanır, bilmiyorum. 19 Mart’taki İmamoğlu’na kumpas sürecinin başlamasından bu yana, sosyal medyasına baktım da, Kemal Kılıçdaroğlu’na saygılarını sunmaktan başka bir paylaşımı yok.
Pardon, bir de şu var
Kurultay arifesinde X paylaşımı:

whatsapp-image-2025-04-07-at-14-15-17.jpeg

whatsapp-image-2025-04-07-at-14-15-17-1.jpeg

19 Mart’tan bu yana İmamoğlu’nun yanı sıra tüm kadrosu.. Yüzlerce üniversite öğrencisi cezaevine atıldı.. Meslektaşları ya gözaltına alındı ya da işlerinden oldu.. Ama Berhan incinmiş.. Öyle mi!
Berhan’ı Medya Mahallesi programımın başından bu yana tanırım. Sık sık -nedense benden sadece 8 yaş küçük olduğu halde- “anacığım” diye telefon ederdi ve konuşmamız programıma “davet” ile noktalanırdı.

O kadar iyiydi yani aramız!! Yine de ağır cezada yargılandığım davada, ne Adliye’de ortaya çıktı.. Ne de telefon etti..
Şaşırmadım, üzülmedim elbette.
Bu yazının gerekçeleri arasında da bu özel nota dair herhangi bir duygusal tepki yok.
Amacım, siyasetin fotoğrafını çekmek.

Uzun yıllar önceydi. Baykal henüz hayatta ve CHP’nin başındaydı. Ben de Kanal D Haber Merkezi’nin başında.
Ankara’ya Meclis’teki çok özel, kritik bir görüşmeyi izlemek üzere gitmiştim. Konu, 12 Eylül referandumu idi.
Oylama sonunda tam çıkıyorum, yanıma çok önceden tanıdığım bir milletvekili geldi. Burnundan soluyordu. Nereye gittiğimi sordu. “Otele” dedim. “Ben de geleyim, lobide oturup biraz dertleşelim” dedi.
Dertleştik.
Söylediği özetle şuydu: “Tamam, AKP’nin temel amacını anlıyorum. Ama en azından 12 Eylül’e karşı tarihe not düşmek adına kabul ettiğimizi belirterek ‘evet’ demeliydik. 12 Eylül’de o kadar ağır eziyet görmüş biri olarak bunun eksikliğini yaşıyorum..”
Çok haklıydı. Bunu ona da söyledim. Sonra sordum:
“Parti disiplini adına yapman gerekeni anlıyorum. Ama kişisel konuşma hakkını kullanarak kürsüye çıkıp bana anlattıklarını söyleyebilirdin..”
“Yapamazdım” dedi, “siyasi hayatım biterdi.
“İyi de.. Eğer bu kadarını bile yapamıyorsan siyasetin, milletvekilliğinin ne önemi var?”
Karşılığında aldığım yanıta o kadar şaşırdım ki, cevap bile veremedim:
“Öyle deme.. Çok büyük avantajları var..”
Ardından saymaya başladı.
Hastane giderlerinin karşılanması..
Uçakla seyahat imkanları..
Otel vs giderlerde sıfır harcama..
YİĞİDİM ASLANIM saydıkça saydı.
Ben de şaştıkça şaştım. Bunları sıralayacak kadar önemli bulmasından çok, dile getirecek kadar şuursuz olmasına.. Utanmamasına!
Berhan’dan değil, bir tipolojiden söz ediyorum.
Komik duruma düşmekten söz ediyorum.

Bu kez 1983’ten bir anı çıktı geldi:
Güneş Gazetesi’nde çalışıyorum. Türkiye için heyecanlı bir gündem oluşturan güzellik yarışmasında Neşe Erberk birinci seçilmiş.. O günler.. Şimdi konusunu hatırlamadığım bir davet için kokteyl veriliyor. Ben gitmek istemiyorum. Çünkü çalışmaktan darmadağın haldeyim. Saç baş.. Kıyafet.. Bırakın kokteyli, en fazla gazetenin karanlık odasına uygunum!
Ama arkadaşlar o kadar ısrar etti ki gittim. Sonunda adettendir, fotoğraf çekilecek. Kalabalık bir erkek sırasında biz iki kadın yanyana ortada yer aldık.
Zaten upuzun boyu, başındaki şapkayla daha da uzamış.. Ayrıca.. Söylemeye gerek yok: Türkiye Güzeli!
Bazen durum sizi kışkırtır ya! Ben de niyeyse, döndüm kadıncağıza: “İyi ki şapka giymişsiniz, resim altını yazarken adınızın yanına parantez içinde ‘Türkiye güzeli Neşe Erberk şapkalı’ diye ekleyebiliriz.”
Yüzünün ifadesini unutamam. “Nasıl böyle bir hadsizlik yapabiliyor” tepkisi, ağzını açmasa bile alnından altyazıyla akıyordu adeta.

Kıssadan hisse: Kendini bilmek erdemdir.
Diyelim ki aynaya baka baka haddini aştın. “Her şey olabileceğini” sandın. Gereğini yapacaksın.
Bu kadar gergin bir ortamda Özgür Özel’in karşısına çıkıp “partinin kapılarını kayyuma açtınız” diye suçlama getirecek.. Mücadele ruhuna halel getirdiğini iddia edecektin de.. “Nasıl genel başkan olunur”a dört dörtlük örnek olmayı vaat edecektin de.. Ne yapman gerektiğini mi bilemeyecektin!!
30 SANİYE geç kaldı diye üniversite sınavına giremeyip hayatının akışı değişen gençleri hatırlayıp 5 DAKİKA geç kalma lüksünün olamayacağını düşünemedin mi..
Kaldı ki, diyelim yapılan yanlıştı. Hesabını Divan kurulu yerine, onlarca kameranın önünde Özgür Özel’e sormayacaktın. Bugünkü gazetelerin birinci sayfalarına -ayna karşısında çalışılmış duygusu uyandıran- Özgür Özel’le itişme taklidi fotoğrafını vermeyecektin. Hele hele, her gün partin hakkında “YALAN RAPORU” haline dönen a Haber’e asla konuşmayacaktın.
Aslında, en başta sinema oyunculuğundan şaşmayacaktın.
Hayattan ne umuyorsun, bekliyorsun bilmiyorum. Evet, yıllar önce o milletvekilinin itiraf ettiği gibi vekil olmanın acayip getirileri var.
Özellikle bu devirde, AKP saltanatında.
Oysa bak!
Ne Mehmet Ali Çelebi, ne Hulki Cevizoğlu emireri olmaktan öteye gidebildi.
Deniz Gezmiş rolü oynamaktan, bugün, onu darağacına gönderenlerin mirasçıları tarafından alkışlanmaya.. Değer miydi!
Genel başkan seçilebileceğini düşündüğünü sanmıyorum.
Aday olup kürsüye çıkmanın, fark edilmek ve bir sonraki seçim için geleceğe yatırım yapmaktan öte amacı olamayacağını bilecek kadar çok şey gördüm geçirdim.
Aslında özel ve bu kadar uzun bir yazıyı hakkettiğini de düşünmüyorum. Ama bazen tarihe not düşmek gerekiyor.
Zira artık siyahla beyazın ayrıştığı.. Hepimizin “KİMİN YANINDA” olduğumuzu bilmek ve göstermek zorunda olduğumuz bir yolculuktayız.
İYİLER İYİLERLE yani!
Kalanı vızıltı!!

NOT: TRUMP DÜNYAYI ATEŞE ATIYOR. KÜRESEL PİYASALARDAN BÖLGEMİZDEKİ TEHLİKELİ GERİLİME.. VE ERDOĞAN’IN ÇARESİZLİĞİNE.. YARIN BAKARIZ. BUGÜN “ŞAİBELİ KURULTAY” KUMPASINI YIKAN CHP OLAĞANÜSTÜ KURULTAYINI YAZMAK İSTEDİM.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

Adaletin kestiği parmaklar!

18 Nisan 2025 Cuma 14:36

ROK yalnız değildir!

17 Nisan 2025 Perşembe 15:19

Dünyanın cehaletle imtihanı

16 Nisan 2025 Çarşamba 10:53

Bizden vazgeçtiler!

15 Nisan 2025 Salı 15:24

Neler oluyor neler!

14 Nisan 2025 Pazartesi 16:42

Kağıttan Kaplan... Miki Maus...

12 Nisan 2025 Cumartesi 15:00

Kumpas heybesindeki büyük turp!

11 Nisan 2025 Cuma 14:56

Ne gün ama!

10 Nisan 2025 Perşembe 14:36