Bir genci 'terörist' sanıp öldürmenin tarifesi: 10 yıl

Yılmaz Öztürk, değil işlemek, hiç bilmediği bir suçtan ötürü ve yalnızca o saate orada olduğu için, evine doğru yürüdüğü sırada 'Dur' ihtarında bile bulunulmadan polis tarafından arkasından ateş edilerek öldürüldü. Yirmi yaşındaki Öztürk'ün vurulduktan sonraki ilk ve hayattaki son sözü şu oldu: "Abi ne yaptınız!"

Sahi, ne mi yaptılar?

Simit işçisi Öztürk'ü suçlu çıkarmak için çöpte buldukları sol örgütün dergisini yanına koydular.

"Üzerimize el yapımı patlayıcı fırlattı" dediler.

"Sis bombası attı" dediler.

"Silah sıktı" dediler.

Küçükarmutlu'daki cinayetin üzerinden altı yıl geçti.

Polise verilen ceza geçen ay Yargıtay'da onandı.

Ne kadar mı?

On yıl!

'Abi, ne yaptın!'

Öztürk, 20 Şubat 2016 günü çalıştığı simit üretim merkezinden çıkıp mahalleye geldi. Arkadaşı Ö.A. ile Hisarüstü'nde bira içtiler. Saat 22'de Küçükarmutlu'ya döndüler. Ertesi gün kız arkadaşlarıyla buluşmak üzere sözleşerek, ayrıldılar.

Ö.A., üç dakika sonra iki el silah sesi duydu.

"Asker eğlencesidir" diyerek, eve doğru yürümeye devam etti.

Yolda bir gence rastladı. Genç "Abi polis birini vurdu, buraya doğru geliyorlar" dedi. Ö.A., meraktan geri döndü.

Yerde birisi yatıyordu.

İyice yaklaştı.

Öztürk'tü.

Öztürk, Ö.A. ile vedalaştıktan sonra evinin bulunduğu sokakta yürürken, M.U. da kız arkadaşıyla konuşmak için bahçeye çıkmıştı.

O an silahlar patladı.

Üç-dört metre ileride bir kişi yere düştü ve "Ah!" diye bağırdı.

M.U., yaralının yanına koştu.

Üç polis geldi.

Polisler yüzü koyun yatan Öztürk'ün numara yaptığını sanarak ve dürterek "Kalk lan, bayılma numarası yapma" dedi. Öztürk, zorlukla "Abi ne yaptınız, ben işten geliyordum" dedi. Polisler, Öztürk'ün tişörtünü kaldırdığında mermi deliğini gördü.

M.U., "Adam işten geliyormuş, niye vurdunuz" diye çıkıştı.

Polis "Karakolu bombaladılar. Onu vurmasam, o bizi vuracaktı" dedi.

"Üzerinde bir şey yok. Nasıl vuracaktı?" diye itiraz etti M.U.

H.K. ise evinin önünde sigara içerken, Öztürk’ün sakin şekilde geçip otobüs durağına yürüdüğünü görmüştü. Öztürk, 15-20 metre gitmişti ki bir polis, dur ihtarında bulunmadan iki el ateş etti. Yanındaki polise dönüp "Vurdum abi" dedi.

Dergi mizanseni

Polis tutanağına göre saat 22.50'de Fatih Polis Merkezi'nin bulunduğu sokak girişinde sloganlar duyuldu. Sonra kıvılcım çıkaran maddeler atıldı.

Polis Y.H. ve üç arkadaşı zırhlı araçla takibe başladı.

Y.H., ifadesinde, şunları söyledi:

"Şahıs bana cisim attı. Cisim arka tarafıma düşerek patladı. Havaya doğru bir el ateş ettim. Patlamanın etkisiyle sendeledim. Aramda 30 metre vardı. Önde gidenin düştüğünü, silahını düşürdüğünü gördüm. Arkadaki silahı aldı ve kaçtı."

Y.H., savcılıkta ise üzerlerine sis bombası atıldığını, sendelediğini ve elindeki silahın ateş aldığını ileri sürdü.

Kamera kayıtlarında "beyaz ayakkabılı bir şahsın koşarak ilerlediği" ifade ediliyordu.

Oysa Öztürk'ün ayakkabıları siyah.

Elinde barut artığı yok.

Suç kaydı yok.

Bu arada polis, DHKP/C'nin yayın organı olduğu ileri sürülen 'Yürüyüş' adlı dergiyi çöpten çıkarıp poşete koydu. Dergi, Öztürk'ü örgütle ilişkilendirmek için kullanılacaktı. Halbuki Öztürk, siyasi protestoya bile katılmamıştı.

Hakimden muhalefet

Y.H. hakkında İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, kasten yaralama sonucu ölüme sebebiyet vermekten dava açıldı. Polis tutuksuz yargılandı.

Dava 2017 yılında bitti ve 10 yıl ceza verildi.

Bu karar geçen 12 Mayıs günü Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nde onandı.

Beş üyeden Turgay Ateş, muhalefet şerhi koydu.

Ateş'e göre...

Y.H., Öztürk'ün arkasından ateş ederken vurulabileceğini öngörebilecek konumdaydı. Tetiği kasten çekmişti. Kusur, tedbirsizlik, dikkatsizlik ve acemilik yoktu. Silahın niteliği, atış mesafesi ve hedef alınan bölgesi dikkate alındığında yaralama kastıyla da hareket etmemişti. Düğünde havaya açılan ateşte pencereden bakan ya da eğlenenlerden birinin ölmesi halinde bile olası kastla öldürmekten ceza veriliyor.

Ateş:

"Sanığın maktulü vurabileceğini öngördüğü, buna rağmen eyleminden vazgeçmeyip neticeyi kabullendiği/umursamadığı ve maktule doğru ateş ederek sırtından vurup ölümüne neden olduğu olayda, olası kastla hareket ettiğini düşünmekteyiz.

Polisin dokuz milimetre çapındaki tabanca ile 30 metre mesafeden kaçtığını gördüğü maktule ateş ederken yaralanabileceğini değil ölebileceğini öngördüğü hususunda hiçbir tereddüt olmayacağını düşünmekteyiz."

Dilek Doğan da öldürülmüştü

Yargıtay 1. Ceza Dairesi, hakimin görüşüne katılmış olsaydı polis hakkında 20 yıldan 25 yıla kadar hapis verilecekti.

Şimdi ceza 10 yıl.

Yatarı?

İnfaz indirimini ve denetimli serbestliği de sayarsak, kafa dinleme kabilinden bir süre kalıyor elde.

Aynı mahallede Öztürk'ten birkaç ay önce, 18 Ekim 2015'te, evindeki arama sırasında 25 yaşındaki Dilek Doğan da polis kurşunuyla öldürülmüştü.

Polise verilen ceza altı yıl üç ay.

Böylesi bir adalet tarifesi, sola sempati beslemekten, iktidar karşıtı mahallede yaşıyor olmaktan ileri geliyor. Radikal örgütlerin varlığı ve eylemselliği, mahalledeki her sakininin olağan şüpheli sayılmasına gerekçe gösteriliyor. O sokaklarda hayat dediğin, kitlesel ve müebbet bir gözaltıdan fazlası değil. Resmi güçlerin sorumsuzca tetiğe basması, ceza almayacaklarına ve tutuklanmayacaklarına ilişkin sonsuz güvenden kaynaklanıyor. Nitekim, Öztürk'ün failleri korunuyor.

CHP'deki istifanın perde arkası

CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun eski eşi Özge Pomem ile, Pomem'in de Erdoğdu'nun yeni eşi olan CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyesi Tuba Torun ile aralarındaki ses kayıtları Türkiye gündemine bomba gibi düşmüştü.

Bir gün sonra, yani 26 Haziran'da Erdoğdu ile konuştum.

"İstifa edecek misiniz?" sorusunu yönelttim.

Şu yanıtı verdi:

"Genel Başkan veya parti yönetimi zor durumda bıraktığımı düşünürse hemen, o konuda bir çekincem yok ama şu an sağlıklı karar verecek durumda değilim."

Bu görüşmenin üzerinden üç gün geçti. Dün Erdoğdu ve Torun istifa etti.

İstifanın perde arkası şöyle:

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, 27 Haziran'da Erdoğdu ve Torun'u arayarak, istifa etmelerinin beklendiğini bildirdi. Bunun üzerine Erdoğdu, CHP liderinden randevu istedi. Dün için randevu verildi.

Erdoğdu, görüşmeye tek başına gitti. Eşi ve kendi adına hazırlanmış istifa dilekçeleri cebindeydi. Görüşmede Erdoğdu, "CHP'nin daha çok yıpranmaması için istifa kararını verdiklerini" anlattı. Çift bir süre siyasi inzivaya çekilecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi