Bilecik’teki rüşvet, muhalefetin Türkiye hayalini kundaklıyor

Üç yıl önceki yerel seçimde ittifaklar, partiler ve adaylar kadar Türkiye’ye dair hayaller de yarıştı.

Muhalefeti üstün kılan; altyapı ve ulaştırma yatırımları değil, erdemli bir yönetim vaat etmesiydi.

Millet oy verdiyse, israf son bulsun…

Torpil ve adam kayırmacılığa paydos denilsin…

Yandaş ve partizan vakıf ve derneklerin hortumu kesilsin…

Rüşvet ilelebet bitsin diye oy verdi.

İstanbul’un çeyrek yüzyıl sonra neden el değiştirdiğini anlamak için seçimden sonra Yenikapı Meydanı’na dizilen yüzlerce lüks araca ve Ankara’daki batık Ankapark’ın mahzun dinazoruna bakmak yetiyor da artıyor.

CHP, bu sayede Adana ve Mersin büyükşehir belediyelerini ve beş şehri AK Parti ve MHP’den söküp aldı. O beş şehirden birisi Bilecik’ti. CHP’li Semih Şahin, 15 yıl sonra belediyeyi geri aldı.

Bilecik, Şahin’den şeffaf bir yönetim beklerken; küçük ölçekli İSKİ skandalına imza atıldı.

Bilecek Ağır Ceza Mahkemesi’nde Şahin ile danışmanı Selçuk Erdağı’na rüşvet almak suçundan 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın iddianamesi, değişime dair umutların nasıl sorumsuzca heba edilebileceğinin vesikası niteliğinde.

Bir AVM inşaatı

İddianameye göre Bilecik Belediyesi, 2018 yılında bir arazisini alışveriş merkezi yapılması için ihaleye çıkardı. ALVE İnşaat’ın sahibi Veli Çelik ihaleyi aldı. Anlaşmaya göre binanın otoparkı ile satışından elde edilecek kazancın yüzde 38’i belediyeye kalacaktı. Satış bedelini belirleme yetkisi belediyeye aitti.

İhaleden sonra belediye el değiştirdi.

CHP’li Şahin, seçildi.

Selçuk Erdağı’nı hem danışmanlığına, hem belediyenin şirketi olan Kayı A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı'na atadı. Belediyede oda verilen Erdağı, fiilen ikinci adamlığa getirildi. İddiasına göre problemlerin çözümünde görüşlerinden yararlanılıyordu. En başta da AVM inşaatı!

Belediye, binanın bedelini 11 Kasım 2020 günü 26 milyon 200 bin TL olarak belirledi. İşadamı Veli Çelik, binayı Karadağ Yapı’ya satmak için anlaştı.

Karadağ’ın sahipleri Harun Dağ ve Nurullah Kara ile Kara’nın babası Zekayi, Erdağı ile görüştü.

Erdağı, “Biraz ödeme yapmanız gerekiyor” dedi.

“Neden?” diye sordular.

Erdağı, “Başkan böyle uygun gördü. Belediyenin giderleri var” yanıt verdi.

Üç ortak 900 bin TL’ye kepçe almayı teklif etti.

Erdağı reddetti.

“Bu mesele pazarlığa kapalı” dedi.

Rüşvet trafiği

Bir sonraki yıl, yani 2021’de binanın bedeli, 47 milyon 500 bin TL’ye çıktı.

Nurullah ve Zekayi Kara, 29 Aralık 2021’de Erdağı ile yeniden görüştü. Erdağı, not kağıdı üzerine “satıştan önce 200 bin, satıştan sonra 120 bin dolar” istediğini yazıp verdi.

Sonraki görüşme, 30 Aralık 2021’de gerçekleşti.

Odada bu kez Nurullah Kara vardı.

Kara anlatıyor:

“Erdağı ‘45 milyona indirdim, başkanı ikna ettim’ dedi. Bir not kağıdı üzerine ‘200 dolar P, 120 Dolar İs’ şeklinde yazdı. İskandan sonra ödememizi istediği para için ‘Bir yıl içerisinde ödersiniz parayı senet yapalım’ dedi.”

Aynı gün ikinci bir görüşme daha yapıldı.

Kara anlatıyor:

“43,5 milyon TL'ye anlaştık. Erdağ, 4 milyon TL ya da 320 bin dolar istedi.”

Ziyaret bitti, ortaklar gitti.

Erdağ, 25 dakika sonra Harun Dağ’ı aradı.

Dağ:

“Erdağı ‘Başkanla görüştüm, rakamı 42 milyona düşürttüm. 1 milyon TL bize elden ödeyeceksin’ dedi.”

Ortaklar şikayetçi oldu.

Çantada 200 bin dolar

Bilecik Başsavcılığı ortaklara gizli kamera yerleştirdi. Ortaklar 19 Ocak 2022’de Erdağı’nın odasına seri numaraları tespit edilmiş 200 bin dolar ve bir senetin bulunduğu çantayı bıraktı.

Onlar çıkar çıkmaz polis baskın yaptı ve çanta ele geçirildi.

Erdağı’nın cüzdanında, ‘Bilecik Belediye Başkanlığı Personel Tanıtım Kartı’ bulundu. Unvan olarak ‘Başkan Danışmanı’ diye yazıyor.

Haliyle Savcılık, Erdağı’nın görevi olup olmadığını sordu.

Belediyeden verilen yanıtta şöyle denildi:

“Personel olmayıp başkan danışmanı görevi yoktur.”

Erdağı da belediyede görevinin olmadığını iddia ediyor. Fakat ne hikmetse belediyede odası var ve pazarlıkları burada yapıyor.

Aracılık yapmış, komisyon almış!

Erdağı ifadesinde, AVM inşaatını yapan ALVE ve binaya talip olan Karadağ A.Ş. arasında aracı olduğunu olduğunu savunuyor ve para istediğini kabul ediyor.

Erdağı:

“Karadağ yetkilileri belediyede bulunan odama geldiler. İşlerin yapılması karşılığında para vermeyi taahhüt ettiler. Satış için aracılık yapabileceğimi söyledim. Aracılıktan kastım Karadağ’la ALVE’nin arasını bulmaktır. Daha önce Karadağ, satış isteyip caydığı için emanet olarak bir miktar para getirmelerini söyledim.”

Erdağ pazarlık görüşmeleri için “Tam hatırlamamakla birlikte böyle bir görüşme olabilir” dedi. El yazması notlara ilişkin olarak “Bana aittir. Ancak ne amaçla yazdığımı hatırlamıyorum” diye karşılık verdi. Odasındaki 200 bin dolar sorulunca “Emanet aldım, satış işlemi gerçekleşirse benim olacaktı” dedi.“ Rüşvet aldığım iddia edilen tutar, satışın gerçekleşmesi halinde verilen komisyondur” diye konuştu. Bu pazarlıktan Şahin’in bilgisinin olmadığını söyledi.

İddianamede, Erdağı’nın kamu görevlisi sayılması gerektiği, Şahin’in bilgisi ve talimatıyla hareket ettiği savunuldu. Erdağı’nın 30 Aralık’ta Dağ’ı aradığı gün odasında Şahin’in bulunduğu iddia edildi.

Soruşturma sürerken, daha önce kendilerinden rüşvet istendiğini iddia edenler çıktı. Rüşvet almak ve suç gelirlerinin aklanması kapsamında bir soruşturma daha var.

CHP ihraç etti ancak…

İçişleri Bakanlığı, Şahin’i açığa aldı. CHP de başkanı ihraç etti.

Doğrusu Şahin’in pazarlık görüşmelerine katıldığına ilişkin kanıt yok. Rüşvet aldığını söylemek mümkün değil.

Fakat ağır bir kusur işlediği belli oluyor.

CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, defalarca ihbar geldiği ve uyardıkları halde Şahin’in Erdağı’na sahip çıktığını vurguluyor. Şu halde Şahin, “Görmedim, duymadım” diyemez.

Bu yüz kızartıcı pazarlık, muhalefete 31 Mart 2019’da Bilecik de dahil yerel yönetimleri armağan eden ahlaki üstünlüğü yıkıyor.

Adam kayırmacılık ve torpilin son bulacağı vaadiyle aldığınız belediyede, gayrı resmi danışman atayarak, iş takibi yapılmasına meydan vermek…

Yolsuzlukların son bulacağı iddiasıyla oturduğunuz makamda komisyon adı altında rüşvet pazarlığı yapılmasına neden olmak, muhalefetin Türkiye’yi yönetme hayalini kundaklamaktır.

Bilecik’in hasarı Bilecik Belediyesi’nin kaybedilmesiyle sınırlı olsaydı, acı fakat tahammül edilebilir bir sonuç diye görülebilirdi. Fakat bir İSKİ skandalı, nasıl İstanbul’un el değiştirmesine ve Refah Partisi’nin iktidara yürümesine neden olduysa, Bilecik’vari açgözlülükler de bugün sosyal demokratlar, Atatürkçüler ve yurtseverlerin parmaklarının ucuna kadar gelmiş iktidarına kastediyor. Üç-beş milyon TL’lik harama el uzatanlar ve tamah edenler gerçekte 84 milyon vatandaşın geleceğini karartıyor.

Bilecik’te ve diğer belediyelerde yolsuzluklara, rüşvete, akraba ve adam kayırmacılıklarına “Dur” diyemeyen muhalefet, eleştirdiklerini taklit ederse Türkiye’yi büsbütün kaybeder. Bu kez kayıp çeyrek yüzyıldan da uzun sürer.

Hani İBB’de 557 terörist vardı?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ekrem Imamoğlu döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) alınan 557 kişinin terörden kaydı olduğunu iddia edeli dokuz ay oldu.

Bakanlık 26 Aralık’tan beri teftiş yürütüyor.

O günden beri ses çıkmıyor.

İBB’deki ‘terörist’ sayısına ilişkin bir açıklama yapılmış değil.

Bu yüzden İBB’yi arayarak tabloyu sordum.

İBB, 2019 yılından sonra aldığı 12.441 kişi için arşiv araştırması istedi.

8428 kişi için yanıt verildi.

Sadece 43 kişinin arşiv araştırması verisinde terörle iltisaklı bir dava ve soruşturmanın bulunduğu ifade edildi. 28’inin soruşturma veya davası sürüyor. Yani henüz sonuçlanmadı. 15’inin cezası ise ya kesinleşti ya da ertelendi.

İşten çıkarılan 43 kişiden üçünün İmamoğlu’ndan önce işe girdiği belirlendi.

.

Hacı Bektaş’a davet edilen dedeler, katılmayı reddetti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Ağustos günü Hacı Bektaş-ı Veli 751. Anma Etkinlikleri’ne katılıyor. Katılımı organize eden, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun danışmanı Arif Ali Özzeybek.

Hüseyin Gazi Dergahı ziyaretinin fikir babası olan Özzeybek’in sekreteryası iki günden beri dede ve babaları arayarak, Hacı Bektaş’a davet ediyor.

Çağrılanlar arasında Türkiye’nin en büyük Alevi ocaklarından Dedekargınların inanç önderi Hüseyin Dedekargınoğlu da yer alıyor. Dedekargınoğlu’na Erdoğan’ın katıldığı törende açış konuşmasını yapması önerildi. Fakat Dedekarkınoğlu, katılmayı reddetti.

Dedekargınoğlu’na neden kabul etmediğini sordum.

“Yapılan iş doğru ama yöntem yanlış” dedi.

Şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanı bunca zaman sonra buraya gidiyor. Kişiliğini bırakın, devlet gidiyor. Hesabı ve niyeti farklı olabilir ama devlet tarafından bilinmeyi doğru buluyorum. Ama hazırlıkları böyle olmamalı. Üç-dört ay evvelinden olmalı. Siyasi rant peşinde olanlarla değil, benim gibi düşünenlerle görüşülmeliydi. Yapılan iş olmasın mı? Olsun. Ama ben orada figüran olmam.”

Dedekargınoğlu'na “Oy beklentisinden ötürü mü bu adım atılıyor?” diye sordum.

Dedi ki:

“Onlar da biliyor, biz de biliyoruz ki bir iki yıl sonraki seçimde isterlerse Alevilerin kafalarını bal küpüne batırsınlar, yine de oy gelmez. Umarım devlet aklında değişiklik oluyordur.”

Dedekargınoğlu, cemevindeki ziyarete davet edilmiş ve gitmemişti. Bunu hatırlattığımda “Aynı sebepten. İşlem doğru yöntem yanlıştı” dedi. İsim vermeden Özzeybek’i eleştirerek, “Kılavuz olarak öne çıkardıklarının kılavuza ihtiyacı var” diye konuştu.

Ancak Derekargınoğlu, Erdoğan’ın cemevini ziyaret etmesini eleştirenlere de sert çıkıyor.

Dedekargınoğlu:

“Öyle bir cümle söyledi ki konuşanlar Aleviliği bilmediği için ne anlama geldiğini bilmiyorlar. Tevella ve Teberra. (Hazreti Ali’nin soyundan gelenlere yakınlık, Hazreti Ali’ye uymayanlara uzak durmak) Aleviliğin temeli o. Cumhurbaşkanının ağzından duymak büyük kazanç.”

Hüseyin Gazi Cemevi’ndeki ziyarete katılan Eskişehir Cemevi dedesi Mehmet Demirtaş da davet edildi. Ancak Demirtaş, “Cemim var” diyerek, katılmayı reddetti.

Dün Demirtaş ile de görüştüm.

“Cemim olmasaydı da katılmazdım” dedi.

“Neden?” diye sordum.

Hüseyin Gazi’den sonra hakarete uğradıklarını söyledi.

Şöyle dedi:

“Cumhurbaşkanının yanına gittim diye beni öyle rencide ettiler ki… Ben gittiysem cumhurbaşkanına Alevilerin istek ve beklentilerini söylemek için gittim. Ben dedeysem arabulucu olmam lazım. Onun için gittik. Fakat çok hakaret oldu.”

Hüseyin Gazi’deki tartışmadan sonra diğer dedelerin de katılma talebini geri çevirmeleri sürpriz olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi