İsmail Pehlivan
Alevilik’te Mehdi İnancı!
“Bu işler böyle n'olacak
Alem nur ile dolacak
Mehdi Dedem var, gelecek
Sahip zamanım Ali'dir”
Kul Himmet (16. Yüzyıl)
Son zamanlarda kendini “Mehdi”(*) ilan eden meczuplara tanık oluyoruz. Bunlar, genel olarak kişilik bozukluğu olan şahıslar arasında görülmektedir. Her ne hikmetse bu sorunlu meczuplara genellikle tarikat ve cemaat yapılanması içinde yer alanlar arasında rastlamaktayız. İnancı kendisinin sapkın düşüncesine kalkan olarak kullanan bu ruh hastaları ait olduğu dinin kaidelerini uyduruk yorumlarla insanları etki altına almakta mahirdirler.
Bunlardan en meşhurları bir dönem AKP milletvekili olan Hasan Mezarcı ile kedicikleriyle ünlü olan Adnan Oktar gibi hastalıklı kişiliklerdir.
Mehdi inanışının her ne kadar Aleviler üzerinde bir etkisi yoksa da Yehova Şahitleri denen Hristiyan misyonerler Alevileri asimile etmekte kullanıldı. Hristiyan misyonerler, kıskacına aldıkları bazı Alevileri; Mesih inancını, Mehdi inancıyla harmanlayarak asimile ettiler. Ve hala bu faaliyetlerine devam etmektedirler. Bugün çok sayıda Alevi “Yehova Şahidi” olarak İsa Mesih inancını benimsemiş; dolayısıyla Hristiyan olmuştur.
“BEN GÖRMEDİĞİM TANRI’YA İNANMAM”
Bu iki sapkın anlayışın Alevilik inancında yeri yoktur. Alevilik’te hakikat olana inanç vardır. Hz. Ali’ye sorarlar Tanrı’yı gördün mü? Hz. Ali cevap verir: «Ben görmediğim Tanrı’ya inanmam ve secde etmem!» Nerede gördün? derler; «Olmadığı yeri gösterin!» der. Ve “Baş gözüyle görülmez. Zira baş gözüyle görülme olanağı olan her şey yaratılmış olandır.” diyerek sözünü tamamlar.
Alevilik’te Hz. Ali tüm zamanların sahibidir. Hz. Ali “İlmin Kapısıdır” ve ilahi bir filozoftur. Çünkü O, hem alemin başlangıcı ve yaradılışı hakkında insanlığa ışık olmuş, hem de alemin sonunun nasıl olacağını ön görmüştür.
Her inanç toplumu kendi kültürel geleneği içinde, kendi dini, tarihi ve sosyolojik koşullarına göre inanç kaidelerini benimsemiştir.
Aleviler açısından Mehdi, Tanrı tarafından tekrar gönderilerek dünyaya hakim olacağı ve insanlara doğru yolu göstererek hak, hukuk, adaleti yeryüzünde yeniden tesis edeceğine inanılan bir varlık değildir. Alevilik’te Mehdi anlayışı yerine, Hızır inancı vardır.
Alevi inancında ölüden şefaat, diriden medet beklenmez; keramet sahibi erenlerden medet beklenir.
BEKTAŞİLİK’TE VE ŞİİLİK’TE MEHDİ İNANCI
Bu iki doktirinsel dini akımın bakışında (Bektaşilik, Şiilik) adaletsizliğin, sömürünün, kötülüğün dünyaya egemen olduğu, zulmün arttığı, insanlığın açlıkla boğuştuğu, zorbaların ve zalimlerin elinden inim inim inlediği bir zamanda Mehdi’nin ortaya çıkacağına ve tüm bu kötülüklere son vereceğine dair bir inanış bulunmaktadır. Bu inanç sahipleri Mehdi’nin onlara yardıma geleceğini umutla beklerler.
Anadolu Alevi geleneğinde, Mehdi-Sahib-i Zaman (zamanın sahibi) söylencesi genel olarak kabul gören bir inanış değildir. Oysa Bektaşiler’de ve Şiiler’de, Mehdi’nin mağarada “sır” olduğuna, ahir zamanda ortaya çıkacağına inanılır. Ve İmam Mehdi kıyamet habercisi olmaktan ziyade, kurtuluş ve adalet habercisi olarak algılanır.
Bektaşilik ve Şiilik’te Mehdi denilince, On İki İmamlar’dan sonuncu imam, İmam Mehdi’nin bir kurtarıcı olarak zuhur edeceğine inanılır.
Oysa Alevilik’te tarihsel kişilikleriyle topluma yön vermiş evliyaların, enbiyaların, gaip erenlerinin, Hızır Nebi’nin her anılan yerde hazır ve nazır olduğuna inanılır. Aleviler bu inancı batıni bir anlayışla içselleştirir.
SAHTE MEHDİLER CEMAATLERDE TÜRÜYOR
Tarihte ve günümüzde çok sayıda cemaat, Ehl-i Sünnet tarikat liderleri, kendini Mehdi olarak ilan edegelmiştir. Bu çıkarcı, yalancı meczuplar; kendisine koşulsuz biat eden taraftar kitle toplamakta da beceriklidirler.
Günümüzde de çeşitli uyduruk nedenlerle kendilerinin gerçek Mehdi olduğunu ve insanları onlara biat etmesi ve yolundan gitmeleri gerektiğine ikna edip, bulabildikleri şeytani düşüncelerle kutsal kitapların ayetlerini çarpıtarak Mehdiliklerini yaymaya ve kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Hemen belirtelim ki bu sahte Mehdilerin hiç birisi Alevi değildir. Ki bunlar köken olarak da, inanç olarak da Alevi olmadıkları gibi bunların iddia ettikleri Mehdiliğin Alevilik’teki Hızır inanışıyla hiçbir ilgisi yoktur.
HIZIR ALİ’DİR
Alevilik’te ise Hızır inancı, kutsiyeti olan bir makamdır. Günümüzde sahte Mehdi anlayışı, inanç ve uygulama noktasında Alevilik’teki Hızır inanışıyla birbirine karıştırılmamalıdır. Alevilik’te Hızır inanışı Ehli Beyt’in, izinden giderek, bu yol önderlerinin takipçileri olarak, öğütleriyle irşad olan canların değerler bütünüdür.
Aleviler için Hızır; bolluğu, bereketi, umudu, inanmışlığı, güvenmeyi ve en önemlisi de bu ikrar ve inançla özündeki Hızır’ı bilince çıkartıp ona göre bir davranışın ve düşüncenin sahibi olmaktır. Can canın Hızır’ıdır. Hızır Ali’dir; binbir donda baş gösterir.
Yani haksızlıklar, zalimlikler, kötüler ve düşmanlık karşısında Hz. Hızır hangi söylem, eylem ve davranışı sergileyecekse, Aleviler’in de aynı mücadele azmiyle tüm kötülüklere karşı tavizsiz bir dik duruşla, iyiliklerde yardımsever olması gerekmektedir.
Alevilere göre Mehdi; medeniyetin, refahın, hak, hukuk, adaletin, barış ve kardeşliğin egemen olduğu bir dünya ütopyasının sadece soyut bir varlığıdır. Aleviler, Bektaşiler ve Şiiler gibi bir Mehdi beklentisi içinde değildir.
Mehdi’nin ne zaman geleceği ve nasıl bir fiziki özelliğe sahip olduğu, Aleviler açısından önemi olmayan bir durumdur.
Kendilerini Mehdi ilan eden irticacı şahsiyetler siyasal İslamcı söylemlerle donatılan meczuplardır. Bunlar, en çok fiziki görünümleri ve bir takım akıl oyunlarıyla ürettiği dini sapkın fikirlerle, gerçekliği teolog ve ilahiyatçılar arasında tartışılan hadisler ve yine bu hadislerin uyduruk içeriği ile Mehdiliklerini ilan ediyorlar.
ALEVİLİK BATINİ FELSEFİ BİR İNANÇTIR
Aleviler’de önemli olan, Ehli Beyt’in tarihe mal olmuş fikirleri ve toplumsal hayattaki rolleridir. Ehli Beyt; zalimlere, katliamlara, insanlığa yapılan zulme, yokluk ve yoksunluğa karşı olan duruşlarıyla örnek olmuşlardır. Bu duruş Alevilerin kılavuzudur.
Alevilik, Ehl-i Beyt’in batıni inanç kaidelerini ve zalimlere karşı sürdürdükleri mücadele azmini günümüze taşıyarak, hep haksızlıkların karşısında olmuştur. Alevilik, Hakk Muhammed Ali Yolu’nun batıni felsefi öğretisi ile yaşam kültürünü zenginleştiren ve kendine özgü ritüelleri olan bir kadim inançtır.
Alevilik’te üstünde durulması gereken inanç anlayışının en belirleyici unsurlarından olan Vahdet-i Vücud ve Varlık Birliği’dir. 124 bin alemi içeren, Tanrı’nın insan dahil, evrendeki tüm varlıklarda var olduğu inancı da ayrıca önem taşımaktadır.
Alevilik, Tanrı korkusu yerine sevgisini, Kurʼan’ın şekli yerine özünü benimseyen (Batınilik), amacı ruhsal (Seyr-ü süluk) (**) ve 4 Kapı 40 Makam da olgunlaşmayı bir görev olarak insanlığın önüne koyan felsefi bir hakikat yoludur.
Alevilik, özünü insanın kutsallığında bulan, Tanrı’nın insanda varlığına (En-el Hakk) evrendeki tüm varlıkların ölümsüzlüğüne inanan, ibadetlerinde kadın erkek ayrımı yapmadan, ana diliyle ibadetini uygulama biçimidir. Var’dan var olmaya inanan Aleviler, yaşamın amacını, insanın ham ruhluktan çıkarak İnsan-ı Kamil olarak özüne dönmek şeklinde tanımlamaktadır.
Osmanlı-Safevi çatışmasından sonra siyasal bir anlayış olarak, her iki cephe tarafından Anadolu Aleviliği içine sokuşturulan Mehdi anlayışının batini felsefi öğretiyle bir alakası bulunmamaktadır. Mehdi anlayışı Hakk Muhammed Ali öğretisinin içinde yeri olmadığından, 12 İmam anlayışı ile Safeviler ve Osmanlı Bektaşi Tarikat Tekkesi’nin operasyonları sonucu Aleviliğe iliştirilmiştir, zerk edilmiştir.
Yetiş Ya Bozatlı Hızır!
(*)Mehdi: İslam'da ahir zamanda geleceğine ve İslam'ın dünyada hakimiyetini gerçekleştireceğine inanılan kurtarıcı kişidir.
(**)Seyr-i Süluk: Talipleri, kâmil insan olma hedefine ulaştırmak için çeşitli aşamalardan geçirerek ahlaki yönden mükemmelleştirmeyi amaçlayan sistemli bir anlayıştır.