Erdoğan İYİ Partiye açık çağrıda bulundu. Daha evvel de ‘bize katıl’ demişti. Hatta Bahçeli de ara ara Akşener’e benzeri davetlerde bulunmuştu.
Önce şunu söyleyelim: ‘Sonuç almak istediğiniz zaman bunu sessiz/sedasız yaparsınız. Müzakere yürütür, gizli diplomasi işletirsiniz.’
Küt diye iş bitiverir. Herkes sonra duyar... Tabii amacınız sonuç almaksa…
Kamuoyu önünde açık mektup yazıyorsanız o işi bitirmek için değil, başka amaçlarla hareket ediyorsunuz demektir.
Birincisi, Millet İttifakı içini karıştırmak ve güvensizlik yaratmak istiyorsunuz. İkincisi Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarınıza ‘alternatifsiz değilim’ mesajı gönderiyorsunuz. Onları sıkıştırarak elinizi rahatlatmaya çalışıyorsunuz.
Millet İttifakı’nda bir ölçüde huzursuzluk olduğu doğru mu? Doğru. 6 parti var kolay değil. Erdoğan bunu görüyor, kaşıyor. Cumhur ittifakında bir ölçüde anlaşmazlık olduğu doğru mu? O da doğru. İki tarafın da içine sinmeyen hususlar var bu ortaklıkta. Erdoğan bunu da biliyor. Yaşıyor. O nedenle Akşener’e dönük hamlesiyle iki tarafa mesaj gönderiyor. Kamuoyunu da şekillendirmeye çalışıyor. Yoksa İYİ Parti’nin Millet Masası’ndan ayrılıp Cumhur Sofrasına oturmayacağını o herkesten iyi biliyor.
Elbette Erdoğan seçimi mevcut koşullarda kaybetme riskinin arttığını görüyor. Bu tablonun kolay kolay değişmeyeceğini de. Ancak elinde oynayabileceği iki koz var. Ya HDP’yi yanına çekecek; ya da İYİ Parti’yi. İkisine ilişkin ara ara denemeler, yoklamalar yapıyor. Ancak her ikisinde de MHP’nin tutumu belirleyici durumda. MHP’den ayrılmayı da göz alamıyor; alamaz. Sıkıştı.
Ama bir husus daha var.
Bu çağrılar önümüzdeki seçim için değil de seçim sonrası için zemin oluşturmaya dönük olabilir. Onu bir sonraki yazıya bırakalım.