AKP de benim… Devlet de benim!

Erdoğan demiş ki; onlar o makamlara kendileri layık oldukları için gelmediler, o makama getirildiler. Eğer onlara bakanlık, başbakanlık verildiyse onlara bir irade o makamı verdi. Ama onlar bunun kadir kıymetini bilmedi…

Davutoğlu için söylemiş… Babacan için söylemiş…

Sorulması gereken şu…

Layık olmadıklarını düşündüğün bu insanları o makamlara neden getirdin? Madem yeterli değillerdi 10 yıl boyunca neden tuttun? Yeni mi fark ettin. AKP’den koptuklarında mı fark ettin?

Aslında mesele Babacan/Davutoğlu değil…

Mesele Erdoğan’ın ruh hali…

Mesele Erdoğan’ın ülkeye bakışı…

Mesele Erdoğan’ın kendini ülkenin tek sahibi görmesi…

Mesele eleştirenleri hain olarak damgalaması…

Mesele herkesin kendine itaat etmesini, biat etmesini istemesi…

Mesele demokrasi anlayışı...

Babacan’a bakıyorsun, AKP’nin iktidar olduğu günden beri Erdoğan’ın hep yanında. Erdoğan’ın kurduğu bütün kabinelerde var.

Davutoğlu’na bakıyorsun, danışman olarak var, dışişleri bakanı olarak var. AKP Genel Başkanı olarak var. Başbakan olarak var.

İkisi de belirleyici/karar verici olarak hep var.

Erdoğan bu kişilerle uzun yıllar çalıştı.

Bu kişiler hakikaten layık olmadıkları halde uzun yıllar bu görevleri yaptılarsa, Erdoğan’a sormak gerekir layık olmadığı halde daha kaç kişiyi bakan yaptınız. Kaç kişiyi Meclis başkanı yaptınız?

‘Kardeşim Gül’ anonsuyla ilan etiğiniz 11. Cumhurbaşkanı da o makama layık olduğu için gelmedi mi?

O da kifayetsiz miydi?

Erdoğan 20 yılın dökümünü yapsa ne iyi olur?

Hak ettiği için bakan olanlar /başbakan olanlar, layık olmadıkları halde bir irade tarafından (o irade Erdoğan oluyor) o göreve getirilenler…

Olan bitenin tek cümleyle özeti şu:

Erdoğan’ın bilinç altında hapsettiği duyguları kontrollü/ kontrolörüz ortaya çıkmaya başladı…

Erdoğan AKP’yi kurarken kadro hareketi diyordu, lider partisi olmayacak diyordu.

Günün sonuna doğru; AKP’yi Erdoğan partisi yaptı. Demek ki kendi arkadaşlarına da dip duygusunu söylemiyormuş, onlara da takiye yapıyormuş.

Demokrasi dedi, tek adam rejimini getirdi.

Ama mutlu değil… Gözlerinden belli sıkıntılı. TRT’deki yayını izledim, gözleri donuktu. Sorulara promotörden yanıt veriyorsa ayrı, değilse sıkıntı büyük...

Aslında Erdoğan’ı bu duruma çevresi getirdi. Liyakatli değil, liyakatsiz kişiler ordusu getirdi. Tek başına seçim aldığını abarta abarta, şişire şişire yere göre koymayarak anlattılar. AKP’nin kurumsal yapısını bitirdiler.

AKP’nin Erdoğan partisine dönüşmesine izin verdiler…

Üstüne üstlük sadece partilerini değil devleti de tek adama teslim ettiler; tek adamın talimatıyla hareket edebilen, karar verilen ülke haline getirdiler…

Benim bakanım, banim genel Kurmay başkanım, benim valim, benim kaymakamım, benim askerim, berim polisim demiyor mu?_

Ne demek bu!

Devlet benim diyor…

Bu duruma devletin valisiyiz, polisiyiz, bürokratıyız diye itiraz eden var mı?

Yok...

Şimdi diyeceksiniz ki, yangına giden ilgili bakan da, sınır güvenliği için sınıra giden milli savunma bakanı da, İngiliz muhatabıyla görüşen dışişleri bakanı da, maça giden spor bakanı da aynı cümleyle lafa başlıyor:

Cumhurbaşkanımızın talimatıyla buradayız.

Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yaptık.

Kendi iradeleriyle hareket etmediklerini, edemediklerini her fırsatta beyan ediyorlar.

Layık olmadıkları halde Erdoğan tarafından o makama getirdikleri için mi? O makama gelmenin hayrını kıymetini bildikleri için mi?

Bakanları kınamıyorum. Anayasa’ya göre, 2017 yılında kurulan rejime göre anlar Cumhurbaşkanı’nın bakanı veya sekreteri…

Bizim değil, milletin değil. Çünkü milletin seçtiği temsilcilerden (TBMM’ den) onay almadılar. Anayasa da gerek görmüyor zaten…

Bahçeli sayesinde kurulan düzen; Cumhurbaşkanı en şeyi bilen, her işin en doğrusunu yapan büyük baba konumunda…

En azından kendini böyle görüyor…

Biz?

Hala tebaayız. Osmanlı dönemi gibi...

Erdoğan sadece vatandaşları değil; başbakanını da, bakanını da, valisini de, kaymakamını da, emniyet amirini de, polisini de, genel kurmay başkanını da, kara kuvvetler komutanını da , bürokratı da, gazeteciyi de, yazarı da tebaa olarak gördüğünü itiraf etti.

Nasıl mı?

Kendini makam dağıtan üstün irade olarak görerek. Babacan ve Davutoğlu için ne dedi?

‘Onlara bir irade o makamı verdi’

Üstün bir irade!..

Şimdi anladınız mı; neden?

Enflasyon neden yüzde 80…

İşsizlik neden yüzde 11 …

Dolar neden 18 lirayı zorluyor ...

Hayat neden bu kadar ağır, yaşamak neden bu kadar zor…

Neden batı standartlarında demokrasimiz yok.

Çünkü ülkede liyakatle makam sahibi olan tek kişi var: Tayyip Erdoğan. Gerisi o iradenin makam verdiği kişiler.

Meclis başkanıyla, bakanıyla, Merkez Bankası reisiyle, MİT müsteşarıyla, valisiyle, büyükelçisiyle ezcümle tüm devlet kadrolarıyla…

Geldiği makamın kadrini kıymetini bilen koltuğunu koruyor. Ben demiyorum Erdoğan söylüyor?

Kadrini kıymetini bilmek ne demek?

Reise biat etmek demek!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi