Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Abdüllatif Şener: Bir “Sahte Benlik“ Vakası

Ülkenin zaten kirli bir siyaseti olduğu inancı bu kadar yaygınken Abdüllatif Şener’in CHP’ye ihaneti neden bu kadar tepki topladı acaba? Oysa şimdi toplumun büyük bir kesiminin eleştirdiği ya da ayıpladığı “sırtından hançerleme“ tutumu alan ilk politikacı o değil, sonuncusu da olmayacak büyük bir olasılıkla.

Belki de Sinan Oğan’la başlayan “güvenilmez insan“ örneklerine arka arkaya sayılacak bir zaman diliminde, Şener‘in tutumuyla, yeniden tanık olunması bir öfke patlamasına yol açmış olabilir. Şener’in “dürüst“ sanılmasından da kaynaklanan büyük hayal kırıklığının da öfkeyi arttıran bir etken olduğu inkar edilemez.

İkbal beklentisi

Bunu yapan başkaları da oldu. CHP’de daha fazla tabii. Aytun Çıray’ından, ilahiyatçı Muhammet Çakmak’ına kadar bir dolu politikacı sonradan terk ettikleri CHP’ye sağdan geldiler malum. Hepsinin köklerinden uzaklaşıp sonra yeniden oraya dönmesi ciddi bir “fikir disiplinsizliği“ olduğu kadar trajik bir ikbal arama çabası da aynı zamanda. AKP hükümetlerinde bakanlıklar yaptığı için kimse Şener’i ikbal peşinde koşanlardan saymazdı, ama CHP’ye milletvekilliğine aday gösterilmediği için tavır almış olması onun da bu tür hesaplar içinde olduğunu düşündürtüyor ister istemez. Aranan “ikbal“in bulunamayacağı bir yer haline gelmiş CHP Şener için anlaşılan.

Oğanlar, Şenerler, onlardan öncekiler toplumla/seçmenle yaptıkları sözleşmeyi ihlal ettikleri için tepkinin merkezindeler haliyle. Sözleşme, ait olduklarını düşündükleri kesimlere politikaya atıldıklarında ne ya da nasıl olacaklarına ilişkin taahhütte bulunmak demek. O kesimlerce benimsenip desteklenmelerine yol açan düşüncelerinin/tutumlarının değişmesi durumunda bu sözleşmeyi bozmuş oluyor hepsi. Ama Şener iki kez bozmuş oldu. Bir İslamcı politikacı olarak çıktığı yoldan vazgeçerek önce İslamcılarla, ardından milletvekili olduğu CHP’den vazgeçerek de sosyal demokratlarla yaptığı sözleşmeyi ihlal etti.

“Bu kadarı fazla“ diyen ciddi bir kesim var. Şener, bunca yılda oluşturduğu “özü, sözü bir“, “hiç tatmasa da şarabın her şeyini bilecek kadar laik kesimlere yakın“, “son derece dürüst“ imajını yerle bir edince ona bu yakıştırmaları yapanlar aldatılmışlıklarının da etkisiyle haklı olarak son derece ağır tepki verdiler.

Güven istismarı

Şener’in ihanet ettiği ortada. Sonradan dahil olduğu kesimlerle arasındaki ahlaki, varsayımsal sözleşmeye ihanet ettiği doğrudur. Yaptığı güven istismarıdır elbette. İhanetin tanımlarından birinin rakip bir grubu destekleme eylemi olduğunu anımsarsak Şener’in yaptığına ihanet denir haliyle. Bir marifetmiş gibi partisinin liderine değil onun rakibine oy verdiğini açıklaması ona “hain“ diyenlere haklılık kazandırmıştır.

Şener gibi politikacıların onları bu tutumları almaya yatkın kılan kimi özellikleri var. Tutumunun arkasındaki psikolojik faktörleri görmeliyiz. Nedir bunlar? Narsisizm, güç motivasyonu, yüksek risk alma potansiyeli, nihayet sahte bir benliktir. Amacı/amaçları neyse ona hizmet edeceğini düşündüğü ama asla inanmadığı tutumları savunur kılığına bürünmektir Sahte Benlik. Amacı neyse, onun için, inanmadığı halde CHP’li olmak bir sahte benlik davranışıdır örneğin. Ama insanın bu tür bir “sahteliği“ bunca zaman sürdürmesi de başarıdır tabii.

Empati yapamaz

Şener benzeri politikacıların davranışlarındaki ikiyüzlülüğü anlamalarını, yaptıklarının başkaları üzerindeki etkisini fark etmelerini engelleyen kimi şeyler var. Bunların başında narsizim gelir. Narsistlerin empati yetenekleri yoktur. Dolayısıyla yaptıklarının insanları nasıl etkilediği konusunda tek bir empati denemesi olmayacağı için Şener’den “kırdığı CHP’liler“ ya da “sosyal demokratlar“ için bir özür gelmeyecek elbette.

Bakın şu toplam, yani benmerkezci, duyarsız, narsist, yetkili ya da başkaları üzerinde büyük bir etkiye sahip olma ihtiyacından oluşan tutumların toplamı Şener gibi bir karakteri ortaya çıkarır. Böyle bir karakter bu saydığım “ihtiyaçları“ karşılamak için siyasete atılır, başka çaresi yoktur. Şener’de fark ettiğim bir özellik de şudur; büyük riskten hoşlanıyor. Riske duyduğu bu hoşlanma dürtüsü özellikle inşa ettiği olumlu her şeyi yok edebilecek tehlikeli davranışlar sergilemesine de yol açıyor.

Son yaptığı bunun kanıtıdır.

Bencilliğinin karakterini yok ettiği biriyle ilk kez karşılaşıyorum...

Tek örnektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi