Mustafa K. Erdemol
ABD’nin İran’a saldırısı neden yasadışı?
İran’ın ABD saldırganlığına Katar’daki ABD üssünü füzeyle vurararak yanıt vermesi krizin bir başka evresine girildiğini gösteriyor. Bu kriz ya bu kadarla kalacak ya da daha da katlanarak gelişecek. Neler olabileceğini, sonuçlarını şu bir kaç gün içinde görebileceğiz nasılsa. Konuşuruz yine.
Yandaşıyla, hatta bir kısım muhalifiyle Türkiye medyasının içinde bulunduğu durum gerçekten berbat. Her gece ekranlarda, gazete sütunlarında konunun uzmanı olmayan,her konuda fikir beyan edenlerle karşılaşıyoruz. Bir ay önce turizmden, ülkenin iç siyasetinden sözeden aynı kişilerin bugün savaşı yorumladıklarını görüyoruz. Uzman olmayanların da görüşü alınsa da onların atladığı ya da söylemeye cesaret edemediği ayrıntıları uzmanlarına anlattırmalı yine de.
ABD’nin İran’a saldırısının yasadışı olduğunu söylemek için uzman olmak gerekmiyor tabii çünkü bu kimse için sır değil. İzleyebildiğim haber ya da programlarda ABD saldırısının neden yasadışı olduğunu anlatan birine rastlamadım şu ana kadar. Fark edemediklerim varsa bağışlasınlar.
“Yasadışıdır” diyerek bırakılamaz bir konu var ortada. Yarın başka güç sahipleri için de örnek olabilecek ABD saldırganlığının yasadışılığının altı çizilmek zorunda. Ne değişir denebilir. Yasadışı deyip bırakmak da değiştirmiyor ona kalırsa, ama neden yasadışı olduğu anlaşılırsa mollar rejimine kızdığı için İran mahvolsun diyene de bir iki gerçek kavratılmış olur.
ABD'nin Pazar günü İran'ın üç nükleer tesisini bombalamasının ardından ABD Başkanı Donald Trump, saldırıyı İran'ın nükleer programından gelecek ABD çıkarlarına yönelik tehditleri bertaraf etmek için yapatıklarını duyurdu.
Bu bir devletin bir başka devlete saldırmasına gerekçe olabilir mi?
BM’nin iki maddesi böyle olmayacağını belirtiyor. BM’ye göre bir devletin bir başka devlete güç kullanmasının iki yolu var. BM Güvenlik Konseyi ,7. Madde uyarınca uluslararası barışı, güvenliği tesis etmek veya korumak için istisnai durumlarda güç kullanma yetkisini tanıyor. 51. Madde’ye göre de eğer bir devlet bir başka devletin saldırısına uğrarsa güç kullanma hakkı var.
Buradan yola çıkılarak vurgulanacak ilk nokta BMGK’nin ne İsrail'e ne de ABD'ye ileri sürdükleri gerekçelerle İran’a saldırı düzenleme yetkisi vermediğidir.
Peki meşru müdafaa gerekçesi geçerli mi? ABD ya da İsrail’in saldırılarını İran’a karşı “meşru müdafaa”ya dayandırması da gerçekçi değil, çünkü İran’dan bu iki ülkeye yönelik herhangi bir saldırı gelmedi hiçbir zaman.
Trump’ın, İran’ın desteklediği grupların yıllarca ABD çıkarlarına zarar verdiği iddiası da saldırı gerekçesi olamaz çünkü o saldırıların hiçbiri İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarla doğrudan ilgili değil.
Uydurma kavram: Önleyici Saldırı
Bugüne kadar pek duymadığımız, İsrail sayesinde daha sık duyar olduğumuz Önleyici Saldırı ise ne BMGK tarafından ne de Uluslararası Adalet Divanı tarafından tanınan ya da onaylanan bir eylem değil.
ABD de meşru müdafaa hakkını hem meşru müdafaa hem de önleyici meşru müdafaa olmak üzere ikiye ayırıyor . İkisi arasındaki fark bir saldırının yakın olup olmadığıdır. Meşru müdafaada, silahlı kuvvetlerin sınıra yığınak yapması gibi, gerçekleşmek üzere olan bir saldırıya karşılık verilir. Önleyici meşru müdafaa ise, gerçek bir tehdit ortaya çıkmadan önce yapılan müdafaadır. George W. Bush döneminde ABD’nin, 11 Eylül saldırılarının ardından “Bush Doktrini” olarak kabul ettiği doktrin önleyici meşru müdafaa üzerine temellendirilmişti. ABD 2003 yılında Irak'a yaptığı önleyici nitelikli askeri müdahaleyi haklı göstermek için Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu, bunun da kendisi için tehlike yarattığını ileri sürmüştü. Ancak Irak’ta sözü edilen silahların olmadığının ortaya çıkması ABD’yi yalancı durumuna düşürmüştü.
Peki İran gerçekten yakın bir tehdit miydi? Silah kapasitesine sahip olması, bunu da kullanma eğilimi göstermesi durumunda bir tehdit sayılabilirdi. Ancak bir ülkenin nükleer programı hakkında karar verme yetkisine sahip bir kurum olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) İran'ın henüz nükleer silah kapasitesine sahip olmadığını söyledi defalarca. Yani İran’ın İsrail için tehlikeli bir ülke olduğu iddiası doğrulanmış bir iddia değil.
Dolayısıyla İsrail’in de ABD’nin de sadece kendi inandıkları gerekçelerle İran’a saldırmaları BM kuralları çerçevesinde yasal değil.
Yasadışı olması kimin umurumda ya da dünya çok mu önem veriyor denebilir. En azından biz İran’ın haksız bir saldırıya uğradığını öğrenmiş oluruz. İran’ı sevmeyen yine sevmesin ama hukuksuzluğu da görsün.
Ayrıca ABD/İsrail’e destek vermenin İsrail’in yıllardır sürdürdüğü “toprak yutma” politikasına destek olduğu da unutulmasın. Bu politika uyarınca herkesi vurduğunu, vuracağını da.
Yasadışı olsun ya da olmasın.