Vicdanlar kanamaya devam ediyor! Mesele kadınsa hep aynı sonuç
Kadına karşı şiddet, tecavüz ya da öldürme suçlarında özetle kadının mağdur ya da maktul olduğu davalarda, “iyi hal indirimi” kamuoyunun dikkatini çekmekte ve haklı olarak tartışılmakta. Ancak iyi hal indiriminden önce, tamamlanan yargılama süreci sonunda, yargıçlar kadın davalarında sıklıkla alt sınırdan ceza vermeyi tercih ediyor. Türkiye'de yakından ilgilenilen İpek Er davasında da suçu mahkeme kararı ile kesinleşen Musa Orhan'a en alt sınırdan ceza verildi. Fakat hala serbest. Peki neden? Pek çok davada tutuklu yargılama uygulanırken bu davada delilleri kararttığı tespit edilen Orhan neden tutuksuz yargılandı? Orhan'a verilen ceza caydırıcı mıdır yoksa 'yapanın yanına kar kaldığı'nın ispatı mıdır? Toplumda kanayan yara olan ve olmaya devam eden kadın davalarında yaşananları bu davaya bakarak anlamak mümkün mü? Dava dosyalarını inceleyen Avukat Figen Çalıkuşu 38 sayfalık mahkeme kararını halktv.com.tr'ye yorumladı.
İpek Er Davası nedir? Neler oldu? Kısaca hatırlatır mısınız?
Figen Çalıkuşu: Müşteki İpek Er Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı müracaatla şüpheli Musa Orhan'dan şikayetçi oldu. Orhan'ın kendisine rızası dışında cinsel saldırıda bulunduğunu ve şikayetçi olduğunu beyan etti. Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı şüpheli Musa Orhan hakkında Türk Ceza Kanunun 102/2 maddesinde yer alan Nitelikli Cinsel Saldırı suçundan soruşturma başlattı.
İpek Er şikayette bulunduktan 9 gün sonra, 16 Temmuz'da Siirt'te görevli Uzman Çavuş Musa Orhan'ın cinsel saldırısına uğradığını anlattığı mektubu arkasında bırakarak intihar girişiminde bulundu. Er tedavi gördüğü hastanede 18 Ağustos'ta hayatını kaybetti. Genç kızın geride bıraktığı mektup yaşadıkları adresler verilerek tek tek detaylı bir şekilde anlatılıyor. Siirt İl Emniyet Müdürlüğü'ne teslim olan Orhan 19 Ağustos'ta tutuklanıyor, fakat itiraz üzerine Siirt 2. Ağır Ceza Mahkemesi Musa Orhan'ın tahliyesine karar veriyor. Orhan'ın tepki çeken tahliyesine Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz ediyor ama mahkeme itirazı reddediyor.
Bu arada Ağustos ayının sonunda İçişleri Bakanlığı, nitelikli cinsel saldırı suçundan hakkında kovuşturma yürütülen Uzman Çavuş Musa Orhan'ın Jandarma Genel Komutanlığı'ndan ihraç edildiğini duyurdu. Musa Orhan bu süreçte tutuksuz yargılandı.
3 Aralık'ta görülen son mahkemede mahkeme heyeti, tutuksuz yargılanan Musa Orhan'ın tutuklanması talebini reddederek, cinsel saldırı suçundan Orhan'a 10 yıl hapis cezası verdi. Heyet, Orhan hakkında adli adli kontrol kararı ile yurt dışına çıkış yasağı getirildiğini de açıkladı.
İpek Er
İpek Er davası neden önemli?
Figen Çalıkuşu: Mahkemenin 38 sayfalık gerekçeli kararını okudum. Ve bu dava sadece İpek Er davası değil bu ülkedeki pek çok kadına yönelik tecavüz, cinayet, şiddet davalarından da birer parçayı içinde bulunduran bir davadır. İpek Er'in ölmeden önce neler yaşadığını, hayatını kaybetmesinden sonra da sürecin nasıl işlediğini çok iyi bir şekilde anlatırsak ve bu dava toplum tarafından hakkıyla anlaşılırsa tüm diğer davalar da anlaşılacaktır. Şule Çet , İpek Er, Kocaeli'nde çocuklarının önünde eşi tarafından öldürülen Sevda Kösecik vb bir sürü davada aynı gerekçelerle suçluların hak ettikleri cezaları almadıklarını görüyoruz. O yüzden bu davayı satır satır tam olarak okumalı ve anlatmalıyız.
Musa Orhan
10 yıl hapis cezası alan bir kişi nasıl oluyor da adli kontrol şartı ile serbest bırakılıyor?
Figen Çalıkuşu: Mahkeme tutuklama tedbiri yerine yurt dışı çıkış yasağı ve ayda iki kez imza verme adli kontrol tedbirlerini yeterli görüyor. Yargılama sürecinde tüm maddi deliller Orhan'ın suçlu olduğunu işaret etse de inatla tutuklanmıyor. Bu durumu bir kenara bırakırsak Türkiye’de kadına karşı şiddet, tecavüz ya da öldürme suçlarında genellikle yargıçlar alt sınırdan ceza vermeyi tercih ediyor. Alt sınırdan verilen cezaya bir de iyi hal indirimi ekleniyor. İpek Er davasında da diğer tüm kadına yönelik suçlardaki davalarda olduğu gibi en az ceza olan 12 yıldan ceza veriliyor. Üstüne sanığın geleceği üzerinde olası etkileri gibi genel bir gerekçe ile iyi hal indirimi uygulanarak ceza 10 yıla düşürülüyor.
Yargıç heyeti İpek Er'e rızası dışında tecavüz edildiğini kabul ediyor, Adli Tıp ölen kızı doğruluyor ama Musa Orhan tutuklanmadan yargılanıyor.
Mahkeme kararında, yargıç heyetinin İpek Er’e rızası hilafına nitelikli cinsel saldırıda bulunulduğunu maddi ve kesin delile dayanarak kabul ettiği görülüyor. Adli Tıp raporları da genç kızın doğru söylediğini ortaya koyuyor. Mahkemenin gerekçeli kararında ise sanığın tüm delillere rağmen suçlamaları reddettiği, yargılamayı kolaylaştırmadığı, gerçeklerin ortaya çıkmasının üzerini örtmeye çalıştığı yer alıyor. Tüm bu ifadelere rağmen Musa Orhan tutuksuz yargılanıyor ve iyi hal indirimini sanığın geleceği üzerinde olası etkileri gibi dayanağı olmayan bir gerekçe ile alıyor.
Şurası lütfen iyi anlaşılsın Türkiye'de mağdur kadın ise sanki en az ceza ve iyi hal indirimi bir zorunlu kural gibi uygulanıyor.
Bizim itirazımız da tam bu. Hemen aklıma gelen kamuoyunun da yakından takip ettiği Şule Çet davasında da asgari hadden ceza tayin edilmiş, devamında iyi hal indirimi yapılmıştı. Gene Kocaeli Kartepe'de boşandığı eşi Sevda Kösecik'i çocuklarının önünde bıçaklayarak öldüren kocaya da alt sınırdan ceza verilmişti.
Hava Asal: Tüm kadın davalarında bu kural işliyor mu?
Figen Çalıkuşu: Toplum işlenen ancak cezasız kalan suçları gözlüyor, izliyor ve içselleştiriyor. Giderek artan toplumsal şiddet ortamında, şiddetin her daim mağduru olan kadına karşı şiddet de hız kesmiyor. Öyle ki sokakta “gücümü denemek istedim” diyerek kadına saldırıldığını görür olduk.
Kadına karşı işlenen suçlarda verilen sonuç cezalar kamuoyunu tatmin etmiyor, toplumda suç işlememe yolunda caydırma etkisi yaratmıyor. İpek Er davasında verilen karar, davanın işleme süreci, Musa Orhan'ın 10 yıl hapis cezası almasına rağmen serbest olması vicdanları rahatsız ediyor.
Toplum vicdanını rahatsız eden bu durumu biraz daha açar mısınız?
Figen Çalıkuşu: Burada iki hususu esaslı şekilde sorgulamak gerekir;
1-Mahkeme rızaya aykırı yani zorla tecavüz sonunda canına kıyan maktul bir tarafta ve failin inkarı diğer tarafta olan bir dosya kapsamında, suçun işlendiği Adli Tıp Raporu gibi kesin delil ile de ispat bulduğunu da kabul ettiği dosya kapsamında cezayı artırarak vermeyecek ise ne zaman verecek?
Bir de şöyle anlatayım;
Örneğin zorla tecavüz sonrasında bir ölüm yaşanmamış olsa, sanık suçunu kabul etmiş olsa, mahkemeye samimi anlatımlarda bulunmuş olsa da mahkeme aynı cezayı verecekti. Mahkemenin vereceği daha az bir ceza miktarı yok çünkü. O zaman yasa koyucunun alt sınır ile üst sınır arasında cezayı kanuna hüküm olarak koymasının anlamı ve amacı nedir?
2-Fail inkar etmiş olsa da iyi hal indirimini hakim uygulayabilir genel kural ve kabul böyledir ama maddi kesin delillere yani Adli Tıp raporlarına rağmen inkarı seçen faile en az ceza verildikten sonra bu en az cezanın failin geleceğine olası etkileri iyi hali indirimi için gerekçe olabilir mi?
Mahkemenin 38 sayfalık kararında, verilen en az miktarda cezanın sanığın geleceğini neden olumsuz etkileyeceğine dair bir gerekçe yer almıyor. Halbuki hakim iyi hal indirimi uygularken dosya kapsamı ile uyumlu, akla, mantığa, genel kabullere uygun yasal gerekçe göstermek zorundadır.
Sonuç olarak rızasına aykırı tecavüz mağduru olan ve sonrasında canına kıyan mağdurun devam eden davasında yargılama boyunca mağdurun başkaları ile ilişkiye girmiş olabileceği yolunda mağdurun hatırasına da saygı göstermeyen, her aşamada inkarı seçen bir sanığa asgari hadden ceza tayini ve sonrasında iyi hal uygulanması neticesinde tayin edilen ceza hak ve nefaset ilkesine uygun değildir.
Bir suç karşısında verilen cezanın caydırıcı olması yargılama sürecinin adalet duygusunu zedelemeden yapılması gerekmez mi?
Figen Çalıkuşu: Cezalandırmanın amacı, daha önceden suç işlemiş olan bireylerin yeniden suç işlemelerini engellemek olduğu gibi suç işleme eğiliminde olan bireyleri de bu davranışı gerçekleştirmekten caydırmaktır.
Kadının mağdur olduğu şiddet, tecavüz, taciz, cinayet dosyalarına bakan yargıçların temel cezayı belirlerken daha bir hassas daha bir özen ile hareket etmeleri gerekir.
Toplumun en yakıcı ve önlem alınamaz sorunu haline gelen kadına karşı şiddette verilen cezanın, kadına karşı suç işleme eğiliminde olanlar için ağır bir caydırıcılık etkisi yaratması gerekir.
Kadına karşı işlene suçlara verilen cezaları görenler, böyle bir suç işlediklerinde en ağır cezayı alabileceklerini bilmelidirler.
Ama verilen bu cezaları görenlerde “Ben suç işlerim, inkar ederim, en az cezayı da iyi halden de indirimi alırım” inancı yerleşiyor. Ceza caydırıcı olmak yerine bir yerde cesaret verici hal alıyor. Ceza yargılamasının amacı. Bu değildir.
Diğer yandan da verilen cezalar kamuoyu vicdanını tatmin etmeli, adalet duygusu topluma yayılmalıdır.
Ama maalesef kadının mağdur olduğu davalarda, verilen cezaların alt sınırdan oluşu, üzerine iyi hal indirimi uygulanması gibi bu kadar çok benzer örnek olunca yargıda da geleneksel cinsiyetçi bakışın hâkim olduğu gibi bir netice ortaya çıkmaktadır.
Kadına yönelik davalarda cinsiyetçi bakış açısı ile mi karar alınıyor? Yargıçlar bu nedenle mi en alt sınırdan ceza veriyor ve üstüne iyi hal indirimi yapıyorlar?
Figen Çalıkuşu : Cinsiyetçi anlayışın hiç olmaması gereken yer en başta yargıdır. Kadınlar yasalar önünde bir birey olarak eşit olmasına karşın, zihinlere yerleşmiş bariyerler nedeni ile alt sınırdan ceza, iyi hal indirimi, haksız tahrik indirimi vs ile eşitlik ilkesinin üzeri örtülmektedir.
Kadına yönelik şiddetle mücadele; çok yönlü, toplumun tüm kesimlerinin ortak ve kararlı mücadelesini gerektirir. Bu mücadelede topluma en etkili mesajı yargı mensupları kararları ile verecektir. Bu mesaj cinsiyetçi anlayış ile verilemez.
Peki İpek Er davası nasıl sonuçlanacak? Musa Orhan sizce tutuklanacak ve bir süre de olsa hapis yatacak mı?
Figen Çalıkuşu: Mahkeme kararını verdi, taraflar istinaf ve Yargıtay yasa yollarına müracaat edecektir. Sonuçta karar bu yönlerden bozulabilir, onanabilir. Nihayetinde cezası kesinleştiğinde infaz hükümleri uygulanacaktır.