Erkan Baş: Asgari ücret en büyük zalimliktir, işçiyi domatese ezdiriyorlar

Erkan Baş: Asgari ücret en büyük zalimliktir, işçiyi domatese ezdiriyorlar
Meclis'te haftalık basın toplantısını yapan Erkan Baş gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Asgari ücretteki adaletsizliğe dikkat çeken Baş, "İşçiyi domatese ezdirmeyin, domatese gelen zammı işçiye de yapın" dedi

Meclis'te haftalık basın toplantısını yapan Erkan Baş gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Asgari ücretteki adaletsizliğe dikkat çeken Baş, "İşçiyi domatese ezdirmeyin, domatese gelen zammı işçiye de yapın" dedi. "Deniz nasıl deniz olduğu için dalgalanıyorsa, işçi de işçi olduğu için direnecektir. Biz de yanlarında olacağız" diyen Baş, havalimanı işçilerinin duruşmasına da çağrı yaptı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) her salı günü Meclis'te yaptığı basın toplantısında bu hafta asgari ücret, 3. Havalimanı işçileri ve HDP milletvekili Leyla Güven'in 27.günü geride bırakan açlık grevi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Direnişte olan TOKİ işçilerini, Meclis’te kendilerini ziyaret eden Tariş ve Antalya'daki Mardan Palace Oteli işçilerini selamlayarak konuşmasına başlayan Erkan Baş asgari ücretin işçilere yapılan en büyük haksızlık olduğunu söyledi. "İşçiyi domatese ezdirmeyin" diyen Baş, asgari ücretle ilgili emekçilerin taleplerini sıraladı.

Yarın ilk duruşmaları yapılacak olan tutuklu 3. Havalimanı işçilerine de değinen Baş, herkesi işçilere destek olmaya ve duruşmaya katılmaya davet etti.

TİP Genel Başkanı Baş son olarak, HDP Hakkari milletvekili Leyla Güven ve Selahattin Demirtaş'ın tahliye edilmemesine tepki gösterdi ve HDP ile dayanışma içinde olacaklarını söyledi.

TİP'in haftalık toplantısından yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

'DİRENEN TÜM İŞÇİLERİ SELAMLIYORUM'

“Değerli arkadaşlar,

Hepinizi ve sizlerin aracılığıyla tüm Türkiye işçi sınıfını, emekçi halklarımızı sevgiyle, saygıyla yürekten selamlıyorum…

Basın toplantımıza, Ankara Mamak'ta 2 yıldır ödenmeyen maaşlarını alabilmek için günlerdir direnen ve polisin çadırlarına el koyup, para cezası kestiği TOKİ işçilerini ve Antalya'da 6 aydır maaşları ödenmeyen, kıdem tazminatları gasp edilen  Mardan Palas Oteli işçilerinin direnişini selamlayarak başlamak istiyorum. Tariş’te sendikalaşma mücadelesi veren arkadaşlarımızı misafir ettik. Kendilerine bir de buradan sevgilerimi iletiyorum.

İşçilerin emeklerine, alın terlerine dönük patronların ve iktidarın saldırıları, haklarına el koyma  çabaları bitmek tükenmek bilmiyor. Her hafta ülkenin birçok yerinden onlarca, yüzlerce emekçi  bize ulaşıyor ve sıkıntılarını, taleplerini Meclis'e taşımamızı istiyorlar.

‘İyi ki Türkiye İşçi Partisi var ve bizi Meclis'te temsil ediyor’ diyorlar.

Biz de iyi ki Türkiye İşçi Partisi'ni yaratan, ayakta tutan mücadeleci işçiler var diyoruz.

'ZALİMLİĞİN ADI ASGARİ ÜCRETTİR'

Sevgili arkadaşlar,

İşçilere dönük haksızlıkların en büyüğü, kapitalist sömürünün en çıplak fotoğrafının adı  nedir biliyor musunuz?

O zalimliğin adı ‘asgari ücret’tir.

Bu hafta Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına başlayacağı için basın toplantımızı bu konuya ayırmak durumundayız.AKP meseleyi sessizce halletmek derdinde ancak bize göre ülkenin bu hafta temel gündemi bu.

Biliyorsunuz ‘asgari ücret’ sadece asgari ücretlilerin değil emeği ile yaşayan tüm insanlarımızı ilgilendiren temel bir gündem başlığı.

Adı asgari, daha aşağısına çok iyi bilen  var ama üstünü gören işçi yok neredeyse. Sözüm ona iktidar patrona diyor ki, işçiye bundan daha düşük ücret ödeyemezsin ama daha yükseğini de ödemezsen olur. Özetle, asgarisi azamisi hepsi bu kadar diyorlar emekçilere.

Al bunu yaşa; kira öde, karnını doyur, kıyafet al, çocuğunu okula gönder, su, elektrik, doğalgaz, telefon faturalarını öde, otobüse bin işe git, kafeye git çay iç, canın başka şeyler de isteyebilir, onları da bu asgari ücretten ödersin diyorlar.

Bütün bunları böyle sıralayınca ve asgari ücretin de, üstelik Asgari Geçim İndirimi dahil 1600 lira olduğunu düşününce ne kadar anlamsız geliyor değil mi?

Nasıl karşılayacaksın bu kadar ihtiyacı, şuncacık parayla. Anlamsız evet, ama dahası var anlamsız olduğu kadar da aşağılık bir dayatma, vicdansız bir emek sömürüsünün fotoğrafı ortaya çıkıyor.

Bitmedi arkadaşlar!

Size en az bunun kadar anlamsız ve utanç verici başka bir fotoğraf daha anlatacağım: Burda Ankara'da 1000 odalı sarayda yaşayan bir zat var. Onun da bir maaşı var, fakat gel gör ki o maaş asgari falan değil.

16 milyon işçiyi ve ailelerini doğrudan ilgilendiren, milyonlarca insanın ezbere bildiği ‘asgari’ kelimesi o saraydan içeri giremez.

O Sarayda; zevk, sefa, aşırı tüketim, israf, görgüsüzlük kelimelerinden geçemezsiniz, hatta adını söylerken zorlandığımız, ayıp değil ya, ne olduğunu bilmediğimiz ‘ejder meyveli smoti’ gibi kelimelere sık rastlarsınız ama asgari kelimesini duyamazsınız.

'İKTİDAR ASGARİ OLANI İŞÇİYE, AZAMİ OLANI KENDİNE LAYIK GÖRÜYOR'

İktidar asgari olanı işçiye, azami olanı kendine layık görüyor.

Geçtiğimiz günlerde Sayıştay raporlarında yer aldı,

Saray'ın bir günlük harcaması tam 1125 asgari ücretlinin bir aylık maaşına denk geliyor.

Tam 1125 işçinin bir ay ter döküp kazandığını Recep Tayyip Erdoğan bir günde harcıyor. Yani bir ayla çarparsanız 33750 asgari ücretlinin maaşı, başka bir biçimde söylersek bir futbol stadyumu dolusu insanın harcadığı parayı Tayyip Erdoğan tek başına harcıyor, Saray'da israf ediliyor.

Bu arada asgari ücretin 25 katı olan kendi maaşını da harcamıyor, onu da cebinde saklıyor.

Yahu Recep Tayyip Erdoğan, bir otur düşün, sen 33750 asgari ücretlinin, onların ailelerinin, çocuklarının hepsinden daha mı değerlisin? ‘Bir kefenim var’ diyordun, şimdi bak matematik diyor ki, senin bir kefenin değil, 33750 asgari ücretli ve ailesinin emeğine el koyup harcadığın bir sarayın varmış...

Öğreniyoruz ki, cumhurbaşkanının aldığı, asgari ücretin 25 katı olan maaşla OECD içinde asgari ücrete göre en yüksek cumhurbaşkanı maaşının olduğu 4. ülke olmuş Türkiye.

Ne mutlu Recep Tayyip Erdoğan'a, ya da ne kadar utanç verici değil mi?

İnsani değerlerde dünya sıralamalarının dibine demir atan ülkemiz üst sıralara ancak cumhurbaşkanının aldığı maaşın fazlalığıyla tırmanabiliyor.

İşçi maaşlarında sıralamanın en sonuna Cumhurbaşkanı maaşında en üstlere yaklaşmamız AKP döneminin çıplak bir fotoğrafıdır.

'SARAYDAN ALIP HALKA VERECEĞİZ'

Değerli arkadaşlar,

Herkes şunu açıkça biliyor artık, o Saray'ın diğer adı 'israf'tır, emek hırsızlığıdır.

Ve bizim sözümüz de şudur: Saraydan alıp halka vereceğiz.

Saray’dan alıp işçilere vereceğiz.

Saray’dan alıp Emeklilikte Yaşa Takılan mağdurlara vereceğiz.

Dün DİSK bir açıklama yayınladı ve yaşanabilir asgari ücret oranını duyurdu. Yaptıkları araştırmalara dayanarak diyor ki DİSK, minimum asgari ücret net 2800 lira olmalıdır.

Bugünkü asgari ücretle olması gereken arasında görülen ciddi fark, işçilerin emekçilerin gasp edilen refah payıdır.

Türkiye'de emekçiler ekonomik büyümeden pay alamıyor. Son 15 yılın refah payı tek seferde asgari ücrete eklense şu an asgari ücret net 1603 lira değil 2084 lira olmalıydı.

Ancak, ‘bir lokma bir hırka’ diyerek halkı aldatan din tüccarları, kendilerinin zevk ve sefa içinde yaşayabilmelerinin tek yolunun halkın refah payına el koymak olduğunu da biliyorlar, asgari ücret boşuna düşük tutulmuyor.

Bakın, uluslararası normlara göre işçinin sadece kendisinin değil ailesinin de (yani hane halkının) asgari ücret tespitinde hesaba katılması gerekir. Oysa

Türkiye'de Asgari Ücret Tespit Yönetmeliği’nde yer alan tanımda işçinin ailesi asgari ücretin dışında bırakılmakta, hesaplanmamaktadır. Üstüne üstlük asgari ücretten kesilen vergiler patronlardan kesilenin iki katıdır. Hem ailenin geçimini hesaplamayan hem de verdiğini vergi olarak geri alan bir emek hırsızı iktidarla karşı karşıyayız.

Teklifimiz ise çok basit, işçiyi enflasyona ezdirmeyeceğiz diyorsunuz ya, tamam hodri meydan. Biz de işçiyi domatese ezdirmeyin diyoruz. Domatese ne kadar zam geldiyse asgari ücrete de o kadar zam yapın. Yapabilir misiniz, işçiyi domatese karşı koruyabilir misiniz.?

Domatese gelen yüzde 53 zammı asgari ücrete yansıtabilir misiniz?

Biz varız, buyurun konuşalım diyoruz.

İşçilerin, emekçilerin teklifi açıktır ve birkaç maddeyle ifade ediyoruz.

- İşçiyi domatese, patatese karşı koruyun, domatese, patatese ne kadar zam geliyorsa, asgari ücrete o kadar zam yapın,

- İşçi ve memurlar için Asgari Geçim İndirimi hariç tek ve net asgari ücret belirleyin ve vergi oyunlarını bitirin.

'İSTANBUL'UN AKCİĞERLERİ BİTİRİLMİŞTİR'

Değerli arkadaşlar, partimiz Türkiye İşçi Partisi tüm işçilerin temsilcisi, sesi olduğu gibi bugün en çok da 3. Havalimanı işçilerinin sesi olmak zorundadır.

3. Havalimanı Cumhuriyet tarihinin en pahalı projesi olarak hayata geçirildi. Kötü çalışma koşullarından, iş cinayetlerine, ekolojik yıkıma, ihale içeriğinden uçuş güvenliğine kadar birçok başlıkta büyük yolsuzluk ve talanın adı olan bu havalimanı  Saray Rejiminin rant ve güç gösterisi uğruna inşa ediliyor.

7650 hektarlık bu inşaat alanının %81’i orman, %9’u göller ve göletler, %3’ü ise mera alanıydı. Bugün bu havalimanı nedeniye göl ve göletler betonlanmış, mera alanlarına el konmuş, İstanbul’un akciğeri Kuzey Ormanları’nın büyük bölümü tahrip edilmiş, kentin kuzey köylerinde tarım ve hayvancılık bitirilmiştir.

Doğayı katlederek yapılan bu havalimanı, her gün bir cinayet, işten çıkarma haberiyle gündemden düşmüyor. Daha üç gün önce 240 işçiyi maaşlarını ödemeden gece vakti sokağa attılar. Gidecek yeri olmayan insanları vicdansızca, alçakça kapının önüne koyuyorlar.

Önceki gün devletin resmi kurumu olan CİMER, 3. Havalimanı inşaatında iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin sayısının 52 olduğunu duyurdu.

Bakın, bu sayıları duydukça kahroluyoruz. çünkü bunların aslında birer sayı olmadığını, her birinin bir can olduğunu, ekmek mücadelesi veren bir baba, bir oğul, bir ağabey, bir eş olduklarını biliyoruz. 52 can, 52 işçi kardeşimizi yitirdik bu inşaatta. Üstelik daha da acısı, bu verilen sayıdan bile emin olamıyoruz.

Ne yazık ki 3. Havalimanı inşaat alanında yaşanan kimi ölümlerin gizlendiği, projeyi yürüten şirketlerce bu iş cinayetlerinin üstünün örtüldüğü söyleniyor.

Gerçek sayı 52’nin  üstünde olabilir.

Hepimizin hafızasında hala tazedir, bu havalimanı şantiyesindeki kötü çalışma ve yaşam koşullarını, protesto eden işçilerden 543’ü 15 Eylül günü gözaltına alınmış,  TİP üyesi yoldaşımız Yusuf Yılmaz'ın da arasında bulunduğu 31 işçi tutuklanmıştı.

Bu tutuklamaların hemen ardından başka işçi arkadaşlarımız ve sendikacılar, Dev Yapı-İş Sendikası başkanı Özgür Karabulut da tutuklandı. Şu anda 5’i sendikacı yöneticisi olmak üzere toplamda 31 kişi tutukludur. Bu öylesine akıl dışı bir durum ki, aslında firma yetkilileri bile çalışma koşullarının uygunsuzluğunu protestolardan sonra kabul etmişti.

Bu apaçık tabloya karşın işçi kardeşlerimizin hala tutuklu olmasının tek bir nedeni var: Saray Rejimi işçi sınıfından hiç korkmadığı kadar korkuyor ve elindeki tüm baskı araçlarını işçileri sindirmek için kullanıyor.

Şimdi işçi sınıfının cesarete ve dayanışmaya en fazla ihtiyacı olduğu dönemi yaşıyoruz. Türkiye İşçi Partililer olarak sorumluluğumuzun farkındayız: İşçi sınıfı ile birlikte bu mücadelenin içerisinde olacağız.

Deniz nasıl deniz olduğu için dalgalanıyorsa, işçi de işçi olduğu için direnecek, mücadele edecektir. Ve işçilerin partisi de onları yalnız bırakmayacak, söz veriyoruz.

Bugün tümüyle haksız gerekçelerlecezaevinde tutulan işçi kardeşlerimizin aileleri ve sendika yöneticileri Meclis’te misafirimiz oldular. Sağolsunlar bizi bilgilendirdiler ve yarın yapılacak duruşmaya davet ettiler.

'HAVALİMANI İŞÇİLERİNİN YANINDAYIZ'

Tutuklanan arkadaşlarımızın ilk davası yarın (5 Aralık) İstanbul Gaziosmanpaşa Adliyesi’nde saat 09.30’da görülecek. Bizler orada, işçi kardeşlerimizin yanında olacağız. Buradan tüm duyarlı kamuoyunu davanın takipçisi olmaya ve Havalimanı işçilerinin yanında olmaya çağırıyoruz.

Değerli arkadaşlar,

Sözlerimi bitirirken bir selam ve dayanışma mesajını da HDP Hakkari milletvekili sayın Leyla Güven ve onunla omuz omuza olan HDP Eş Genel başkanı

Sayın Pervin Buldan ve diğer HDP'li arkadaşlarımıza iletmek istiyorum.

Leyla Güven, halkın oylarıyla seçilmiş ve seçildiği anda tahliye edilmesi gerekirken AKP tarafından rehin tutulan,  meşru, hatta AKP'nin başkanı, bakanı, milletvekili dahil her bir seçilmişinden daha meşru bir milletvekilidir. Uluslararası ve ulusal yasalara aykırı biçimde cezaevinde tutulmaktadır.

Tecride karşı başladığı açlık grevinde 27. günü geride bırakan Leyla Güven ve AİHM’in verdiği açık karara rağmen rehin tutulan Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılmalı, HDP üye ve milletvekillerine yönelik saldırılar son bulmalıdır. Türkiye İşçi Partisi olarak HDP'nin siyaset hakkının engellenmesine, gözaltı ve tutuklama saldırılarına karşı her zaman dayanışma ve ortak mücadele içinde olacağımızı bir kez daha tekrar ediyoruz.

Gelecek hafta itibariyle Meclis Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri başlayacak. Türkiye İşçi Partisi olarak, emekçileri-halkı yok sayan, açlığa sefalete mahkum eden Bütçe önerisinin karşısında elimizden geldiğince gerçeklerin dile getirilmesi, işçilerin emekçilerin hakları olanı alması için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Tüm işçilerimizi, emekçilerimizi, halklarımızı bir kez daha sevgiyle selamlıyor, sizlere de bizi dinlediğiniz, sesimizi ulaştırdığınız için tekrar teşekkür ediyorum."

İleri Haber