Devlet politikaları, özel şirketler, kaçak işletmeler... Maden kazaları kader değil

Devlet politikaları, özel şirketler, kaçak işletmeler... Maden kazaları kader değil
Amasra'da geçtiğimiz aylarda yaşanan maden faciası ve maden işçilerinin iş kazalarında hayatlarını kaybettiği haberleri, taşkömürü ocaklarının işleyişine, işçi sağlığı ve iş güvenliği meselelerinin nasıl ele alındığını gündeme getirdi.

Zonguldak'taki kaçak maden ocaklarında uzmanların tahminlerine göre 4 bine yakın insan çalışıyor. Şehirde nüfusun ve işsizliğin artması, bu ocakların kapatılmasının önüne kapatan engellerden birini teşkil ediyor.

Devlet yeterli önlemi almıyor

Medyascope'tan İbrahim Yayan'ın haberine göre, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Çağlar Öztürk şunları söyledi:

“Bizzat devletin en üst düzey yöneticilerin, burada yapılan toplantılarda ağızlarından duydum. Kaçak madenlerin kapatılmasının, çalışamaz hale getirilmesinin kentte sosyal sorunlara yol açacağını, burada yaşananlara daha farklı yaklaşmak gerektiğini ifade ediyorlar. Yani, burada bile bile lades var.”

28 yıldır Zonguldak’ta gazetecilik yapan Mustafa Özdemir’e göre devlet kaçak madenlerin yerlerini biliyor ancak etkin bir mücadele yürütmüyor:

“Zaman zaman bu kaçak ocaklar bombalamayla kapatılıyor, girişine iki tahta çakılıp mühür vuruluyor ama ertesi gün bunları söküp tekrar ocağa çalışmaya giriyorlar.”

Çalışana verilen eğitimler yetersiz

Kanunlara göre TTK’nın imtiyaz alanlarında faaliyet sürdüren maden işletmelerindeki çalışanların eğitimleri, iş yeri sahibi olan işletmeci firmalara ait. Ancak özel maden şirketi işletmecileri bu eğitimleri önemsemiyor. Araştırmacı Nurhal Çelik’e göre maden ocaklarında verilen eğitim yüzeysel:

“Eğitimler, çalışma saatinin dışında işçinin zaten yorgun olduğu, vardiyası bittikten sonra eğitim veriliyor. Bu eğitimler bir bilinç aşılamadan ziyade ekipman tanıtmaktan öteye gitmiyor. İnsanlar eğitimi alırken neyi neden yaptığını bilmiyor. Bu yöntem tamamen yanlış ve kazaların yaşanmasındaki en önemli sebeplerden biri. Politika üreticiler bu eğitimleri yeniden tasarlamalı.”

İş güvenliğine önem verilmiyor

Çelik’e göre özel sektör, güvenlik önlemlerini bir yük olarak görüyor:

“İşveren, işçinin güvenlik önlemlerini maliyet kalemi olarak görüyor. Bu sebeple yüzeysel yapıyor. Daha az işçi istihdam ediyor ve daha az iş sağlığı güvenliği önlemi alıyorlar. İşçilere daha ucuz ekipman alıyorlar. Hatta işçilerden kendi kıyafetlerini almasını isteyenler var.”

Çağlar Öztürk de özel sektörün iş güvenliğini masraf olarak gördüğünü düşünenlerden:

“Ekipmanda yalnızca bir firma yarı mekanize sisteme geçti. İş güvenliğini masraf gören rödovansçıların ocaklarında kaza olmaması bazen mucize. Her sahanın iş güvenliği uzmanı vardır ama bazı sahalara bakan uzmanlar İstanbul’dan iş güvenliği uzmanlığı yapıyorlar. Bir de diploma kiralayan iş güvenliği uzmanları var. Bunun acilen önüne geçilmeli. Ben özel sektördeyken bir gün işverene dedim ki ‘sondaj makinası al. Sondaj makinasız bu alanda ilerleme yapamazsın, insan öldürürsün. O da bana ‘Ne yapacaklar? Sondaj makinasıyla delip birbirlerine mi bakacaklar?’ diye alay ediyordu. Devlet bu masrafları şirketlere yüklemek istemiyor.”

Yüksel’e göre, maden ocaklarında çalışan iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlığı olmuyor. Ocaklarda gördüğü problemleri raporlayan birçok uzmanın iş akdinin sonlandırıldığını belirten Yüksel işverenlerin, ekonomik faaliyeti olumsuz etkileyecek uygulamalara izin vermediğini söyledi.

İsmini vermek istemeyen bir özel maden işletmecisi ise, “Denetleme öncesi madenlerini kapatıp denetlemeden sonra açan şirketler var” dedi.

TTK zarar ediyor, şirketler kârda

TTK’nın bilançolarına baktığımızda uzun süredir zarar eden bir kurum olduğu görülüyor. 2019’de zararı 1 milyar lirayı geçen TTK, 2020’de 1.2 milyar lira, 2021’de ise 1.5 milyar lira zarar etti.

Ocaklarda iş güvenliğine dikkat edilmemesi, az sayıda işçiyle çalışma ve işçilerin maaşlarında yapılan kesintiler özel şirketlerin kâr etmesinin başlıca sebepleri arasında yer alıyor.

TTK’dan emekli maden işçisi Ahmet Öztürk’e göre, kayıt dışı kömür üretimi özel sektörün kâr etmesindeki en önemli sebeplerinden biri:

“Rödovansçılarda ciddi anlamda kayıt dışı üretim var. Başta vergi maliyetleri olmak üzere çok önemli avantajlara sahipler ve TTK’ya göre çok daha yüksek kotlarda çalışıyorlar. Yüksek kotlardan çalıştıktan sonra ocağı kapatıp bir diğer ocağa geçebiliyorlar. Dolayısıyla bu yönüyle de maliyetleri düşüktür. Özel sektör dinamizmi, düşük ücret politikaları ve iş güvenliği giderlerinden kısması sebebiyle ciddi kar oranlarına ulaşabiliyor.”

Öztürk, sözlerinin devamında TTK’nın bir ekonomik işletme hüviyetinin olmadığını söyledi:

“Şu anda TTK derin kotlarda çalışıyor. -700 lere kadar iniyorlar. Derinlere indikçe üretimde pek çok zorluk ve maliyet artışı çıkıyor. Özel ocaklar ise üst kotlarda üretim yaptıkları için hızlıca maden ocağında çalışıp derinlere inmeden ocağı kapatıp bir diğerine geçebiliyor. Ayrıca TTK işçilerinin çalışma saatleri daha düzenli özel sektöre göre. Herhangi bir sebeple fazla mesai yaparsa ücretini de alır. Maaşlar daha yüksektir ve kesinlikle düzenli ödenir.”

TTK’da iş güvenliği harcamalarının daha fazla olduğunu söyleyen Öztürk, bunun sebebini şu şekilde açıkladı:

“Son çıkan kanunla iş güvenliği sebebiyle ortaya çıkacak zarar ve tazminatların işin müsebbibi kişilere rücu edilmesi söz konusu. Dolayısıyla TTK’da yönetici pozisyonundaki kişiler tazminat davasıyla karşı karşıya kalmamak için iş güvenliği meselesine özel sektörden daha fazla dikkat eder. Ancak kurumda liyakatın yok edilmiş olması, kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi bağının koparılması, erken yaşta deneyimli madencilerin emekli olması ciddi iş güvenliği sorunlarının ortaya çıkmasına sebep oldu. Üretim odaklı bir çalışmadan daha çok gündelik siyasetin ihtiyaçlarını karşılamaya dönük çalışıyorlar. Giderek daraltılan, küçültülen bir kurum olan TTK, bu sebeple yatırım da yapamamaktadır. Tüm bunlar üst üste gelince TTK kaynak tüketen bir kurum haline gelmiştir.”