Davutoğlu'ndan kurucularından olduğu Bilim ve Sanat Vakfı'na atanan kayyum hakkında açıklama
AKP’den istifa ederek Gelecek Partisi’ni kuran Ahmet Davutoğlu'na yakınlığı ile bilinen İstanbul Şehir Üniversitesi'nin kurucusu olduğu Bilim ve Sanat Vakfı'na kayyum atanmıştı. Bilim ve Sanat Vakfı'nın kurucuları arasında Davutoğlu da bulunuyor. Bilim ve Sanat Vakfı'nın kayyum kararına itiraz edileceği belirtilmişti. Bir süre önce de, vakfa ait İstanbul Şehir Üniversitesi yönetimine de el konulmuştu.
Bilim ve Sanat Vakfı’na ilişkin... pic.twitter.com/EIXOun2iBF
— Ahmet Davutoğlu (@Ahmet_Davutoglu) January 22, 2020
İşte Davutoğlu'nun açıklaması:
"Bilim ve Sanat Vakfı belli hukuki şartlar yerine getirilerek kurulmuş herhangi bie kurum değildir. Kendi doğasından neşet etmiş, o doğayı tarihi akış ile buluşturmuş bir zihni yolculuğun eseridir. Onun için ki, kırk yıl içinde hasbi ve samimi bir ilmi iklim inşa etmiştir. Ne her yere yayılmaya ne de tek sesli bir bağlılar topluluğu inşa etmeye yönelmiştir. Bir kişiye ait olmadığı gibi bir gruba ya da iktidara da yaslanmamıştır.
Yetmişli yılların sonlarında ülke gerilimi içindeyken bu ülkenin toprağınadüşen zihni bir tohumun aşkla muhabbetle ve samimiyetle boy vermesinin ürünüdür. Bu tohum 12 Eylül'ün boğucu ortamında yeni bir ilim geleneği ve zihniyet inşa etmek üzere var olan eğitim paradigmasını aşmaya çalışan bir grup gencin sadece ellerindeki dar imkanları değil hayatlarını vakfetmeleri ile ete kemiğe bürünmüş ve bir geleneğe dönüşmeye başlamıştır. İlk dersler önce dönüşümlü olarak evlerde başlamış sonra yavaş yavaş emekle, fedakarlıkla büyüyerek onbinlerce öğrenciye ulaşmıştır.
Hayatlarımızı vakf ettiğimiz geleneğin hukuki kimlik kazanması ve hak ettiği bir mekâna kavuşması ile birlikte aramızda vakfımızın ilk temel ilkelerini de zımni bir ahitname olarak koymuştuk:
- Bu vakfın kapısından girene kimlik sorulmayacaktır.
- Hangi dini, mezhebi, etnik kökene ve siyasi, felsefi, ideolojik yaklaşıma sahip olursa olsun her dersin kapısı herkese açık olacaktır. Ders verilirken salonların kapısı kapanmayacaktır.
- Ders ve seminerlere gelenlerden hiçbir ücret alınmayacaktır. Gönüllü çalışanlar dışında kimseden hizmet talep edilmeyecektir.
- Vakfın kurucuları ve öncüleri güçleri nispetinde katkıda bulunacak; meşruiyetinden emin olmadığımız hiçbir kaynak kabul edilmeyecektir.
- Bu vakıftan kimseye çıkar sağlayacakmayacak; vakıf hiçbir makama ve mevkiye geçiş için aracı kılınmayacaktır.
- Yaygınlaşmaya değil derinleşmeye, niceliğe değil niteliğe ağırlık verilecektir.
Ve nihayet 12 Eylül'ün sınamasından geçen bu zihni tohum gelenekleşirken 28 Şubat'ın sert soğuğu ile karşılaştığında olgunlaşma sınavına girdi. Başörtüsü sebebiyle ya da İmam hatip mezunu olmalarının getirdiği dezavantajla üniversitelere giremeyen gençler akın akın vakfa gelmeye alternatif bir eğitim paradigmasına sığınmaya başladılar. Birçok sivil toplum kuruluşunun faaliyetlerine ara verdiği ve bizim vakfın da baskına uğrayabileceği bilgisi geldiğinde hep beraber şu kararı almıştık: Bir vakıf kapısı herhangi bir baskı karşısında kurucuları tarafından kapatılamaz. Gelsinler ve bizi gerekirse dersten alıp götürsünler.
Kimse gelmedi, 28 Şubat'ta baskılar karşısında geri adım da atılmadı. Vakıftaki o gönüllüler de ilkelerinden taviz vermeden çaba göstermeye, bilim ve sanat çalışmalarına devam ettiler. 40 yıllık geleneği olan Vakıf'tan, akademiye, bürokrasiye, siyasete, iş dünyasına girenler, toplumun her alanında görev alan insanlar oldu. Ne kimse vakfi kendi gölgesine almaya çalıştı, ne de vakıf kimsenin gölgesine girmeye razı oldu.
Ta ki düne kadar Bilim ve Sanat Vakfi, kurulduğu ilkelere sadık kaldı ve ufkunu, kapısını, derslerini, imkanlarını herkese açtı.
İstanbul Şehir Üniversitesi'ne uygulanan hukuksuz el koymanın üzerine Bilim ve Sanat Vakfi'nı hukuki kılıflar uydurarak "teslim almaya" çalışmak kesinlikle Türkiye'de bir grubun, bir kesimin, bir mahallenin, bir camianın sorunu değildir. Yaşanan, en az 9 aydır kamuoyu önünde dile getirdiğimiz gibi toplumun her kesimini esir almaya çalışan bir hukuksuzluğun, kural tanımazlığın, ben merkezciliğin geldiği noktadır. Vakıf geleneğine, örgütlenme özgürlüğüne, düşünce ve ifade hürriyetine, sivil topluma yapılan bu darbe kimsenin aklına bile getirmek istemediği bir pratiğin önünü açmaktadır.
Bilim ve Sanat Vakfı'na el konulması uygulamasından bir an önce vaz geçilmeli, benzer hukuksuzluklara kapı açan kanuni yanlışların düzeltilmesi için yasama süreçleri devreye girmeli, toplumun her kesiminden ortak bir vicdani ses yükselmelidir.
Bilim ve Sanat Vakfi'na reva görülen uygulama herkesi yaralamıştır ancak ilim aşkı, özgürlükler ve demokrasi için çabamız kesintisiz bir şekilde devam edecektir.
22.01.2020
Ahmet Davutoğlu"