İsmail Saymaz
Balıkçı teknesi değil, mülteci tabutu
Van Gölü, 27 Haziran 2020 gecesi yıllar boyunca unutulmayacak bir insanlık dramına sahne oldu. Gevaş'ın Altınsaç Köyü'nden göle açılan balıkçı teknesi Çarpanak Adası'ndan aldığı düzensiz göçmenleri Bitlis'in Reşadiye kıyısına bırakmak üzere seyrederken, alabora oldu.
Tekne battı ve 61 göçmen can verdi.
İki kaçakçı kuzenden Servet Akbaş'ın suda kaybolduğu iddia edildi.
İhtimaldir ki Servet Akbaş yaşıyor ve öldü süsü verdirtti.
Kuzeni Medeni Akbaş ise yakalanıp tutuklandı.
Van 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, kayıp Servet Akbaş'ın da aralarında olduğu 12 kişi hakkında dava açıldı. Mahkemeye gönderilen 12 Kasım tarihli bilirkişi raporu, balıkçı teknesinin olmazsa olmaz nitelikteki Denize Elverişlilik Belgesi'ni almadığı halde 13 yıldır yolcu taşıdığını ve devletin hiçbir denetim yapmadığını ortaya koyuyor.
Denize Elverişlilik Belgesi yok
Üç bilirkişinin hazırladığı rapora göre düzensiz göçmenlere mezar olan teknenin eski adı 'Avcı 1' idi.
Sahibi Recep Avcı, 11 Temmuz 2007'de Tatvan Liman Başkanlığına başvurup tekneyi yolcu motoruna çevirmek istediğini bildirdi. Avcı'ya 'Tonilato Belgesi' verildi. Bu belge teknenin ağırlığı ve taşıma gücünü gösteriyordu. Deniz motoru olarak kullanılması için 'Denize Elverişlilik Belgesi' verilmesi gerekiyordu.
Denize elverişlilik şu demek: Geminin yük ve yolcu taşıyacak yeterliliğe sahip olarak donatılması ve denize açılabileceğini belirtmesi. Belgeyi edinmeyen teknenin sefer yapmasına izin verilmiyor.
Denetim hak getire
Tekne 28 Nisan 2008'de firari Servet'in babası Suat Akbaş'a satıldı.
Satış sözleşmesinde balıkçı teknesi olduğu yazıldı.
Akbaş, Denize Yeterlilik Belgesi almadı, yolcu motoru olarak tescili için başvurmadı.
Hadi, bu neyse...
Liman Başkanlığı ne bir inceleme, ne de denetim yaptı.
Tekne 13 yıl boyunca Van Gölü'nün bir kıyısından diğerine düzensiz göçmen taşıdı.
İki katı yolcu taşımışlar
Raporda diğer saptamalar şu şekilde sıralandı:
- Azami kapasitesinden yüzde 50 oranında daha fazla yolcu taşıyor
- Oturma yeri bulunmuyor.
- Yolcular yığın halinde bulundukları su aracı içerisinde kendi imkanları ile dengelerini sağlamaya çalışarak, yolculuk ediyor.
- Oturma alanı ve yolcular arası mesafeler sağlanmıyor.
- Kaza raporu tutulmadı.
- Yolcu kapasitesi oranında bulunması gereken can kurtarma aracı ve donanımı yok.
- Gerekli yetkinlikte ve yeterli sayıda gemi adamı bulundurulmuyor.
Rapora göre kapasitesinin yüzde 50'si kadar ek yük taşıyan tekne, rüzgar ve dalganın şiddetine dayanamadı.
Bu ilkellik, açgözlülük ve acımasızlık rapora şöyle yansıdı:
"Teknenin azami kapasitesinin yaklaşık yüzde 50 oranında aşılmış halde ve stabilite kurallarına aykırı olacak şekilde kapalı mahalline homojen olmayan bir yolcu yüküyle yüklenmiş şekilde seyir ettiği sırada rüzgar-dalga kuvvetlerinin birleşik etkisinin teknenin doğrultucu momentinin bozulmasına yol açtığı..."
Devlet yol veriyor
Bu, Van Gölü'ndeki ilk tekne faciası değil.
İlk olay 26 Aralık 2019'da yaşandı.
Van'dan aldığı 81 düzensiz göçmenle Adilcevaz'a ilerleyen tekne kıyıya 20 metre kala devrildi ve yedi can gitti.
Van Gölü, İran üzerinden Türkiye'ye yönelen, çoğunlukla Afganistan ve Pakistanlıları içeren yasadışı göçün seyir güzergahında yer alıyor. Balıkçı tekneleri insan kaçakçılara hizmet veriyor. Balıkçılar 'kelle başı' para aldıkları için teknelerine kapasite üzerinde yolcu bindiriyor.
Acıdır ki kamu görevlileri denetim görevini yerine getirmiyor.
Hatta insan kaçakçılarına göz yumuyor ve yol veriyor.
Korgan'da hükümet konağının yıkımında rüşvet suçlaması
Cumhuriyet Bayramı töreninden ötürü Atatürkçü Kaymakam Miraç Akbulut'un açığa alındığı Ordu'nun Korgan ilçesi yolsuzluk iddiasıyla çalkalanıyor.
Eski DSP İlçe Başkanı Veysel Araç, 5 Kasım'da savcılığa dilekçe vererek, hükümet konağının yıkımında yolsuzluk yapıldığını öne sürdü.
Araç, dilekçesinde, yıkımına başlanan konağın Hazine'ye ait olduğunu, valilik izniyle yıkılabileceğini belirtti. Buna rağmen Korgan Belediye Başkanı Tuncay Kiraz ile yıkımı üstlenen 'Poyraz' adlı şirket arasında özel bir protokol yapıldığını öne sürdü. Bu protokol karşılığında firmanın AK Parti İlçe Başkanı Eyüp Karabayrak'ın hesabına 285 bin TL rüşvet yatırdığını iddia etti.
Araç, dilekçesinde şöyle dedi:
"Karabayrak'ın hesapları incelenirse durum ortaya çıkacaktır. Belediyenin bina ile bir ilgisi olmadığı halde para özel hesaba aktarıldı. Resmen bir soygun yapılıyor."
Korgan Cumhuriyet Başsavcılığı, iddiaya ilişkin soruşturma açtı.
AK Parti İlçe Başkanı Eyüp Karabayrak, iddiaya göre, Kaymakam Miraç Akbulut'un açığa alınmasında şikayetçiler arasındaydı.
Karabayrak ayrıca, Korgan Belediyesi'nin çıkardığı gri pasaportla Almanya'ya insan kaçırılmasına ilişkin skandalda, kıyak gezi listesinde yer alıyordu.
Bir diğer isim, Başkan Kiraz'dı.
Atatürkçü Kaymakam Akbulut açığa alınıp "CHP'den Türk bayrağı istedin mi?" diye sorgulanırken; Korgan'ın alnına insan kaçakçılığı lekesi süren Başkan Kiraz, hükümet konağının yıkımında rüşvet aldığı iddia edilen Karabayrak, koltuğunda oturmaya devam ediyor.
Doğrusu, bu iki isim ödülü hak ediyor.
Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, gri pasaporta adı karışan Malatya Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar ve Elazığ Akçakiraz Belediye Başkanı Sabahattin Kaya'ya ilçelerinde 'sosyal, kültürel ve sportif yatırımlardan' dolayı ödül verdi.
Kiraz ve Karabayrak'ın nesi eksik?
Onlar da Korgan'ın adını bütün dünyaya duyurdu!