Bahçeli, Erbaş'a destek verdi; CHP'yi PKK ve FETÖ'yle işbirliği yapmakla suçladı
Açıklamalarında, Diyanet İşleri Ali Erbaş'ın 'eşcinsel ilişkilerin hastalıklara sebep olduğu' yönündeki söylemlerine yönelik de konuşan Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi Diyanet İşleri Başkanı’nın malum ve gündeme gelen, aynı zamanda manevi bir gerçek olan sözlerine aynen iştirak etmektedir” ifadelerini kullandı.
Bahçeli şöyle devam etti:
“Nitekim biz çağlar öncesinden gelen nurlu sesin yaşaması ve yaşatılması konusunda yeminli millet ve maneviyat sevdalılarıyız. Bu mihrakların, günah ve küfürle aralarındaki mesafeyi kaldırdıkları artık gün gibi meydandadır. Kimin hangi hayatı benimsediği, nasıl bir saplantı ve hastalıklı tercihe saplandığı bizi meselemiz ve merakımız değildir.”
Öte yandan açıklamalarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) 23 Nisan vesilesiyle çocuklara gönderdiği kitapçığın bir sayfasında din adamları görselinde Alevi bir Dede’nin de yer alması nedeniyle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da hedef alan Bahçeli, “CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı görevinden başka her işe burnunu sokarak, her şeye karışarak, her telden çalarak zehirli emellerini birer birer tedavüle sokmaktadır” diye konuştu.
Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"İnsanlığın sağlığını ve varlığını direkt hedef alan çok tehlikeli bir salgın bütün ülkeleri meşgul etmenin yanında ağır bir mesele olarak gündemdeki sıcaklığını korumaktadır. Yeni tip Koronavirüs’e karşı verilen mücadelenin sorumluluğu ve sonuçları siyasetten ekonomiye, sosyal hayattan millletler ve devletler arası ilişkilere kadar pek çok alanda derin izler bırakması, farklı bir dünyanın kapılarını aralaması kuvvetle muhtemeldir. Kaldı ki geleceğe dair yapılan öngörüler ve öncü değerlendirmeler buna işaret etmektedir. İnsanlık tarihinde bu denli yaygın ve yoğun bir hastalık vakasına bugüne kadar da rastlanmamıştır.
Türkiye, COVİD-19 hastalığının bulaşıcılığını önlemek, bu dönemi tatsız ve talihsiz bir fasıl olarak geride bırakmak için müttehit ve müttefik halde mücadelesini sürdürmektedir. Hakikaten ülkemiz salgına yönelik muazzam bir direnç ve duruş göstermektedir. Vatan ve vicdan hassasiyetini kaybetmemiş her Türk vatandaşı bu gerçeği bihakkın teslim ve teyit edecektir. Devlet-millet dayanışması aktif ve atılgan, alınan tedbirler doğru ve düzgün, atılan adımlar isabetli ve iradeli, açıklanan kararlar yerli ve yerindedir. Aynı şekilde hükümet basiretli ve başarılıdır. Türkiye Cumhuriyeti, seferberlik ruhuyla hem ülke içinde hem de ülke dışında yerleşik tüm vatandaşlarımıza anında yardım elini uzatırken merhametli ve müşfik yüzünü zorda kalan her ülkeye çevirecek kadar da duyarlı ve dirayetlidir.
Olağanüstü bir krizin nasıl yönetileceği, COVİD-19 kuşatmasının nasıl ve hangi stratejik mülahazalarla yarılacağı elbette vatanseverlik duygusuyla ve millete hizmet aşkıyla ispatlanmaktadır. Hamd olsun, Türkiye sağlam ve milli iradeyle, cumhurun muazzam istikbal azmi ve kararlılığıyla serpilip sivrilmektedir. COVİD-19 salgını hemen hemen bütün ülkelerin zaaf ve zayıflıklarını açığa çıkarmış, aynı zamanda temeli sağlam olmayan kırılgan haletleriyle çakıştırmıştır.
Ülkemizde ise sağlık, güvenlik ve ekonomi başta olmak üzere her alanda tarihi ve tesirli önlemler alınmış; salgına karşı muhkem, muteber ve müteyakkız ölçülerde direniş sergilenmiştir. Bizim bundan iftihar etmemiz kadar doğal bir şey de olamayacaktır. Ancak Türkiye’nin salgına yenilmesini, acıklı ve aciz durumlara düşmesini bekleyen, dileyen, hatta bu maksatla inceden inceye faaliyette bulunan çevrelerin varlığı da esef ve hayret verici seviyelerdedir. Bilhassa pek çok ülkeye yapılan tıbbi malzeme yardımlarını hazmedemeyenlerin işgüzar ve işbirlikçi tavırları ibretlik düzeylerdedir.
Sağlık alt yapımızın güçlü, bu alandaki yönetim anlayışının güven verici olması bazı gafilleri rahatsızlığa ve huzursuzluğa sevk etmektedir. Türk milletine ve Türkiye’ye muhabbet ve bağlılıklarını kaybetmiş zavallıların harmanda dene sayma, karanlıktan taş atma, samanlıkta iğne arama gayretleri traji komik bir tablonun ana tonları olarak dikkat çekmektedir. Tahakkuku asla mümkün olmayan bir hayalin peşinde koşan müflis ve münafık siyaset temsilcileri, köhneliklerine aldırmadan Türkiye’yi kötü göstermenin derdindedir.
Cumhuriyet Halk Partisi’yle birlikte siyasi ve ideolojik akraba grupları böylesi bir çarpıklığın pençesindedir. Türkiye’nin çarpıcı ve çapı geniş imrenilecek mücadelesini ahlaken tahlil etmeden arsızca tenkide heveslenenler yanlışa gömülmekle kalmamışlar, Türk milletinin telinine mahkûm olmuşlardır. COVİD-19 salgınının ateşi düşürülmesi ve hayatın normalleşmesi için sokağa çıkma sınırlandırmasından, diğer zecri önlemlere kadar yapılan ve yapılması planlanan her siyasi girişim değerli ve dengelidir.
Ne var ki, Türkiye’nin salgınla başa çıkmak amacıyla sistematik ve stratejik imkanlarının kademe kademe devreye alınmasına dudak bükenlerin, dahası karalamak niyetinde olanların kavga ve kaos çağrıları zillet ve ziyana açık davetiyedir. CHP zihniyeti yapılanı yıkmak, hakikati çiğnemek, var olanı yok etmek üzerine kurduğu muhalefet anlayışıyla tam bir garabet ve hezimete dümen kırmıştır. Aziz Atatürk’ün partisi Türkiye’ye diş bileyen, Türk milletine dirsek çeviren ayıplı ve ahlaksız bir siyasetin uçurum dibine yuvarlanmıştır.
Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimizi istismar ederek, Aleviliği bir din gibi göstermeye, bu şekilde takdim ve tarife kalkışan ucuz CHP zihniyeti milletimizin sinir uçlarıyla, inançlarımızın hassasiyetleriyle oynayacak kadar şuur kaybına uğramıştır. CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı görevinden başka her işe burnunu sokarak, her şeye karışarak, her telden çalarak zehirli emellerini birer birer tedavüle sokmaktadır. Alevilik; İslam diniyle mündemiç bir değer, bununla birlikte kültürel yaşayış ve yorum mirasıdır.
Bunun aksini iddia etmek şöyle dursun, imasını dahi yapmak yüce dinimize hakaret ve hıyanettir. Alevi de bizim Sünni de bizimdir. Cami de bizim Cemevi de bizimdir. Ayrımcılık yapanlar asırlar geçse de Yezid’in safından hala ve henüz çıkmayanlardır. Bugünkü hassas ve nazik dönemde CHP’nin kasti ve bir hedefe matuf provokasyonları Türkiye düşmanlarına, İslam karşıtı cephede biriken müptezellere verilmiş kozdur, açık çektir.
Ali Erbaş'a destek
CHP’nin PKK’yla olan işbirliği ortadadır. CHP’nin FETÖ’ye sempatisi gizli ve saklı değildir. Diyanet İşleri Başkanı’nın geçen haftaki Cuma Hutbesi’nde dini akidelerimize muvafık şekilde paylaştığı vaazına başta CHP zihniyeti olmak üzere, Ankara ve İzmir Barolarının izansız, insafsız ve itibarsız tepkileri hayasızlığın siyaset ve hukuk kılıfına bürünmesi olarak görülmelidir. İslamofibi faillerini uzaklarda aramaya hacet yoktur. Elbette herkesin inanç, ifade, yaşayış ve tercih özgürlüğüne saygı duyulmalıdır. Fakat hiç kimse de Müslüman mahallesinde salyangoz satma küstahlığına, bunu da aklama ve haklı çıkarma kütüklüğüne heves etmemelidir. Müslüman Türk milleti çok şükür çağlar öncesinden yükselen, zamanlar üstü ve evrensel mesajlar içeren kutlu ve kutsal çağrıya sonuna kadar bağlı ve sadıktır.
Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı’nı hedef alarak, “Sesi çağlar öncesinden gelen şahıs” olarak itham etmesi, nefret dilinden bahsetmesi, İzmir Barosu’nun aynı tıynetin yörüngesine girmesi Yüce Allah’ın kelamıyla birlikte Efendimize ve dinimize vahim bir saldırıdır. Asıl nefret dili, asıl ilkel ve çağın gerisinde kalmış üslup aynısıyla sözü edilen baroların ruhuna yuvalanmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi Diyanet İşleri Başkanı’nın malum ve gündeme gelen, aynı zamanda manevi bir gerçek olan sözlerine aynen iştirak etmektedir. Nitekim biz çağlar öncesinden gelen nurlu sesin yaşaması ve yaşatılması konusunda yeminli millet ve maneviyat sevdalılarıyız. Bu mihrakların, günah ve küfürle aralarındaki mesafeyi kaldırdıkları artık gün gibi meydandadır. Kimin hangi hayatı benimsediği, nasıl bir saplantı ve hastalıklı tercihe saplandığı bizi meselemiz ve merakımız değildir.
CHP’nin bu kapsamda kimlerle yol yürüyüp gök kuşağı oluşturduğu öncelikle kendi bilecekleri bir iştir. Ancak hiçbir hadsiz Türk milletinin manevi değerlerini, milli emanetlerini sorgulayamaz, tartışmaların içine çekemez. Sorgulama ve çekmeye çalışanlar ise tarih, millet ve iman nezdinde bedelini mutlaka ödeyeceklerdir. Allah indinde son din İslam’dır. Bu sarih hakikati bilmek istemeyen, bilip de itiraf edemeyenler Müslüman Türk milletinin karşı kutbu, karşı cephesi, inanç ve iman muhalifleridir. Bunlara da ne söylendiği, nasıl bir tanım getirildiği maşeri vicdanda mahfuzdur.
Milliyetçi Hareket Partisi, kaynağını Türk-İslam Ülküsünde bulan Türk milliyetçiliğine gönül ve ömür vermiş dava ve adamlık zirvesi iman erlerinin övüncüdür. Milletimizin kabul ve inançlarıyla çelişenler, bununla da yetinmeyip saygısızlık ve sabotaja yeltenenler, Cumhur İttifakı’nın yüksek iradesiyle, Milliyetçi Hareket Partisi’nin ihlaslı mukavemetiyle bozguna uğramaktan başka seçenekleri olamayacaktır. Hayat tarzına hürmet bahanesiyle, milli ve manevi bünyemize enjekte edilmek istenen sapıklıklara göz yumulmasını beklemek beyhude bir çabadır. Herkes aklını başına almalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi dinimize, diyanetimize, milli ve manevi değerlerimize yönelmiş her eli kırmaya, her emeli karşılamaya hazır ve muktedirdir."