Ayşenur Arslan Günün Köpüğü'nde yazdı: Ankara’da kongre Almanya’da seçim

Ayşenur Arslan Günün Köpüğü'nde yazdı: Ankara’da kongre Almanya’da seçim
Üç de yetmez 5 tane.. Beş de yetmez 6 tane… Birileri İmamoğlu’na soruşturma, dava açmaya doyamıyor. Nitekim bugün bir soruşturma daha açıldı. Hem de “SAHTE DİPLOMA” iddiasıyla. Başa dönüp bir daha okumak ihtiyacı duymuş olabilirsiniz. Soruşturma açılan kişi İmamoğlu.. Ve evet iddia da sahte diploma.

Burada ayrıntıya girip şöyle söyleniyor, böyle deniyor demeyeceğim.
Zira ayrıntı başka yerlerde.

Bir paylaşım nedeniyle Erdoğan’a hakaretten onca kişi tutuklanıp cezaevine atılmışken.. Kızılay’ın eski başkanı Kerem Kınık’ın kızı Zehra Kınık sadece 1 gün gözaltında kaldı.

Oysa kullandığı arabayla bir motosikletliye çarpıp henüz 17 yaşındaki Batın’ın ölümüne yol açmaktan “asli kusurlu” bulunmuştu. Ama ne gam!

Babası deprem için gönderilen bağışları ve çadırları satmaktan “belgeleriyle” onca tartışılıp yine de yürüyüp gittiğine göre şaşıracak bir şey yok.

Zehra Kınık’ın 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın izleyiciye ve gazetecilere kapatılması da şaşırtıcı değil elbette!
İmamoğlu içinse bir yanda harıl harıl yargı.. Öte yanda gazetelerde manşetler, televizyonlarda köpüre köpür konuşan “uzmanlar”. Tabii olacak o kadar.

Yalanın fazla mesai yaptığı günlerde gerçeği aramak, hatta aranıp bulunduğu halde hatırlamak zor.
Mesela, önceki gün çok önemli bir yıldönümü vardı.
2001 yılında Çankaya’daki bir zirvede “anayasa kitapçığı fırlatıldı” iddiasıyla tarihe geçen olay!
Gerilimin iç yüzünü ben de yazdım. Ancak taraf tuttuğum düşünülebilir diye o güne dair notları Anadolu Ajansı’ndan aktaracağım:

“ Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında, 19 Şubat 2001'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında "Anayasa kitapçığı fırlatılması" nedeniyle yaşanan kavgayla Türkiye siyasi tarihinde eşine az rastlanır bir kriz yaşandı.

MGK başladığında, Sezer herkese "Hoş geldiniz" dedikten sonra, "Gündeme geçmeden önce söylemek istediklerim var" diyerek, önünde bulunan dosyayı açtı.

Sezer, Başbakan Ecevit'e dönerek, "Sayın Ecevit; bankalarla ilgili benim Devlet Denetleme Kurulunu devreye sokmama tepki gösteriyorsunuz. Siz, basına 'Denetimin denetimi mi olur?' diyorsunuz. Burada yapılan nedir? Hükümet olarak kamuoyu önünde beni küçük duruma düşürüyorsunuz. Beni yıpratmak için uğraşıyorsunuz." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Sezer, Ecevit'i ayrıca Beyaz Enerji operasyonunu yürüten Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Talat Şalk hakkında soruşturma açtırdığı için de eleştirdi.

Ecevit, bu noktada Sezer'in sözünü keserek, "Konuşmanız bitti mi?" diye sordu. Sezer, "Hayır bitmedi" diyerek ses tonunu yükseltip devam etti ve "Bu yoksul halkın bankalarda 12 milyar doları gitti. Bugün hala kamu bankalarında yolsuzluklar oluyor. DDK devreye girdi diye niye rahatsız oluyorsunuz?" sorusunu yöneltti. Ahmet Necdet Sezer, sözünün hemen ardından önünde duran Anayasa kitapçığını kaldırıp, "Denetimin denetimi mi olur diyorsunuz. Anayasa'nın 108'inci maddesi ortada. Bal gibi olur. Anayasa'yı bilmiyorsunuz, bu sözleri söylüyorsunuz." dedi.

Bu arada Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan araya girdi ve "O Anayasa'yı bir de biz görelim, anlayalım." diye konuştu.

Sezer, Özkan'ın bu sözüne sinirlendi ve elindeki Anayasa kitapçığını, Ecevit ve Özkan'ın bulunduğu yöne doğru fırlatarak, "Alın okuyun o zaman." diyerek sesini yükseltti. Anayasa kitapçığı Ecevit ve Özkan'ın arasına düştü. Bu tavır üzerine Ecevit, sinirli bir şekilde masadan kalktı. Hemen ardından Mesut Yılmaz da kendisini takip etti.”

Sonrası canlı yayında gözlerimizin önünde cereyan etti. Ecevit daha Çankaya Köşkü’nden ayrılmadan açıklama yaptı. Sezer’in kendisine Anayasa kitapçığı fırlattığını söyledi. Hüsamettin Özkan da hedefin Ecevit olduğunu iddia etti.

Hep ekonomik kriz çerçevesinde konuşulur ama, AKP’nin ve Erdoğan’ın yolunu açan, o gün “YAŞANANLAR DEĞİL AMA ANLATILANLAR” oldu.

Kamu bankalarında kim bilir nasıl peşkeş çekilen paranın hesabını sormaktan suç icat edildi. Üstüne yalan söylendi. Medya kıyameti koparttı. Ve gele gele bugünlere gelindi.

Şimdi TEK ADAM REJİMİNDE, o tek adamın elindeki Devlet Denetleme Kurulu’nun yetkileri arttırılıyor. Elbette tık yok!

Saray’ın arka bahçesindeki gazete ve televizyonlarda varsa yoksa AKP kongreleri. Yarın sıra Ankara’da.. Yani en kritik duraklarından birinde. Şubat sonunda da büyük kongre toplanacak.. Müjdeler olsun, yüzümüz nihayet gülecek!

Yok! Emekli ikramiyeleri.. Benzinde, elektrikte indirimden falan söz etmiyorum. AKP’lilerin anlattıklarına göre, beklenen önemli bakanlıkların el değiştirmesi. Zannedersiniz her şey Erdoğan ve kurmayları tarafından sevk ve idare edilmiyor. Bakanlar değişince sorunlar çözülüverecek!!

Bir zamanlar muhalif medya tarafından yere göğe sığdırılamayan İyi Parti’nin eski sözcüsü Kürşad Zorlu’ya da “dış kapının mandalı” denilen bir bakanlık icat edilecekmiş diyorlar. Aman bir heyecan bir heyecan!

Pek üzerinde duran, konuşup yazan yok ama Saray ekibinin asıl heyecanı başka!

Acaba Almanya’da göçmen ve Türkiye karşıtı parti yarınki seçimde ne kadar oy alacak? Anketlerin söylediği gibi çıtayı yüzde 20’lere çıkartırsa iktidar ortağı olabilecek mi?

Hep yazıyorum: Ankara’nın işi zor.

Hele Trump Çağı’nda..

Bakınız bugün dünya gündemine düşen iki not:

* Trump kendisini kutlayan Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’ye KENDİ EL YAZISIYLA gönderdiği teşekkür mektubunda “Kürdistan Bölgesi ile ABD arasındaki ortak işbirliği ve dayanışmaya dikkat çekerek başarı dileklerini iletti.

* Ve yine Trump, en son G 7 zirvesindeki hamlesiyle Avrupa’yı ayağa kaldırdı. Neden mi? Zirve sonunda yayınlanacak bildiriye “Rusya için saldırgan ifadesine yer verilmesi”..

Yakın geçmişin notlarına bakınca görürsünüz: Tarih adım adım böyle yazılıyor. Ve maalesef bazen çok geç kalınmış oluyor.

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi