
Atilla Köprülüoğlu
Gazeteci
Gazeteci;
insanlara, olaylara objektif yaklaşımı ilke edinir.
Gazeteci;
Fransız muharrir S.Lausenne’nin dediği gibi;
‘’Bir nevi Diyojen’dir.
Elinde feneri, hayattan gelip geçer ve her yerde hakikati arar..."
Gazeteci;
gördüğünü/inandığını/gerçeği; eğip-bükmeden yazar…
Gazeteci;
kişinin haklarına saygılıdır, dikkat eder…
Gazetecilik; sadece bir meslek değil;
her platformda -Demokrasiden, Cumhuriyet kazanımlarından, Aydınlanma’dan yana olabilmek ve mücadele etmek- sanatıdır da!..
Gazeteci; Gabriel G.Marquez’in ‘tarihin tanığıdır’ dediği meslektaşıdır.
Din referanslı Ortadoğu rotalı, kutuplaşma iklimli otoriterleşme sürecindeki ülkemizde ‘sanığı’ bile yapıldığı görülmüştür!
Ülkemiz bu güzel ülkemiz; medya ve ifade özgürlüğünden kırılıyor(!)
Sektördeki işsizlik oranı; yüzde 30.
Gazeteci; savaşların tarafı değildir, olsa olsa şahidi olur.
Gazeteci; doğruları yazıyor mu, yazmıyor mu?
Ona bakılır…
Bir tarihte İstanbul-Cağaloğlu’nda kimsesizlerin uyuduğu bir taş kovuğun duvarına şöyle bir cümle kazınmıştı:
‘‘Ben bir şairim, boş bulduğum yere şiir yazarım!’’
Gazeteci; işte böyle kararlı olmalı.
Kalemi bırakmamalı !..
Gazeteci; ihale takip etmez!
Gazeteci komisyon almaz, aracılık yapmaz, "mektup" taşımaz
Gazeteci; bilginin ‘’güç’’ olduğuna inanır, yeni fikirleri savunur.
Gazeteci; hukukun üstünlüğünden, düşünce özgürlüğünden yanadır…
Gazeteci;
ayrımcılığa, nefret söylemine, kutuplaşmaya karşı çıkar…
Gazeteci;
kamuoyunu aydınlatma misyonunu üstlendiğinin bilincindedir..
Gazeteci; eleştirince, dokununca -hedefleştirilmeyi/hakareti/dövülmeyi/hapsi/yanmayı- göze alır…
Gazeteci;
yalaka/yağdaşlarla, meslek etik ve ahlakını hiçe sayanlarla da mücadele eder.
Gazeteci; yolsuzlukları, vurgunu, rüşveti, hukuka aykırılıkları yazar!
"Ege Profesörü" Şadan Gökovalı' nın dediği gibi; ‘’Kalem kırtasiyecide satılır .Gazetecilikte değil!’’
Türkiye’de kaç gazeteci var’’diye sorarsanız, Meslek Ustam
Okan Yüksel şöyle yanıtlar:
“Ülkede ne kadar meslek sahibi varsa, o kadar!
Ben ‘Kaç tür gazeteci var’ diye sorarım.
İlk soruya ‘Ben de gazetecilik yaptım’ diyen milyonlarca insan vardır.
İlk soruya güler, ikincisine yanıt veririm:
Bana göre iki tür gazeteci vardır;
"palto tutanlar, kafa tutanlar!’’
Bu ülkede fikir/basın özgürlüğünü; yine gazetecilikten başka işi olmamış; Çin sözündeki gibi ‘Halkın Ağzı Gazeteci-ler’ koruyacak/yükseltecek.
Kalemler, klavyeler; özgür olmalı!..
İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü Hoca’larından Gazeteci Cevat Fehmi Başkut, yarım asır önce yazmış:
‘‘Gazeteci dediğimiz çileli mahluk, asırlardır -bilhassa- ömrü boyunca papalardan, hükümdarlardan, padişahlardan, diktatörlerden çok çekti. Hükümdar-Diktatör sık sık gazetesini kapattı ve onu idam ettirdi.
İstibdat daima ağzını kapattı!
Yolu üzerinden para cezası, kamçı, hapis, sürgün, darağacı; hiçbir zaman eksik olmadılar.
Ve o işte bütün bunlara rağmen yazmaya devam etti (…)
Bugün gazetecinin çilesi hala dolmamıştır.
Fakat bütün bunlara rağmen gazeteci yaşadı, tutundu, kendini okuttu.
Çünkü halk öyle istiyordu!’’
Evet; Başkut Hoca doğru saptamadaydı..
Eski’sinde de
Yeni’sinde de Türkiye’de gazetecinin çilesi sürüyor...
Türkiye, tutuklu gazeteci sayısı açısından Suudi Arabistan’ı bile geçti!
Korku ikliminin egemen olduğu tek sesli medyanın oluşturuldugu günümüzde en baskıcı, sansürcü, kısıtlayıcı dönem yaşanmakta.
Biat etmeyen, iktidarı eleştiren gazeteciler, "darbeci, hain, terörist" ilan ediliyor.
*
Çalışan/Çalışmayan/Çalıştırılmayan/Özgürce Yazan/Yazamayan/Susturulan/Kıyıma/Zulme Uğramış/Zindan Görmüş/Bedel Ödemiş Meslek etiğini benimsemiş,
mücadeleci, bağımsız
Onurlu Basın Emekçilerini;
“10 Ocak Gazeteciler Günü”nde ‘’Selamlıyorum’’!..