"AIDS’ten korunmak için 7 risk faktörüne dikkat"
Bulaştırıcı özelliği, yaşam kalitesi ve süresini kısa zamanda düşürmesi nedeniyle tüm dünyada en çok korkulan hastalıkların başında AIDS geliyor. Memorial Ankara Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Yasemin Şahin,'1 Aralık Dünya AIDS Günü' dolayısıyla dünyayı tehdit eden hastalığın belirtileri, risk grupları ve tedavisi hakkında uyarılarda bulundu.
Dünya 1 Aralık günü AIDS'i konuşacak. Uz.Dr. Yasemin Şahin, sanıldığı gibi tokalaşmak, aynı mekanda bulunmak ya da sarılmakla bulaşmayan AIDS’ten korunmak için risk faktörlerini tanıyıp gerekli önlemleri almak gerektiğini söyledi ve hastalığın hangi yollarla bulaştığını söyle anlattı.
"AIDS ÜÇ ÖNEMLİ YOLLA BULAŞIYOR"
Uz.Dr. Şahin birinci olarak hastalığın nedeni olan HIV'in her türlü cinsel temasla bulaştığını belirterek "Bulaş için virüsü taşıyan kişiyle yapılacak tek bir cinsel temas bile yeterlidir. HIV ile enfekte kişilerle yapılan cinsel temas sayısı arttıkça, bulaş olasılığı artmaktadır. Birden fazla cinsel eşi olanlar, sık eş değiştirenler, damar içi madde kullanma alışkanlığı olanlar, hemofili, diğer kanama bozukluğu, kronik böbrek hastalığı gibi hastalıkları nedeniyle sık kan verilmek zorunda olan kişilerle yapılan cinsel temasta bulaş riski daha yüksektir" dedi.
"HASTAYA VERİLEN KANDA MUTLAKA HIV TESTİ YAPILMALI"
Kan ve Kan ürünleri de hastalığın bulaşmasındaki ikinci önemli faktör. Memorial Ankara Hastanesi Enfeksiyon hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji bölümünden Uz.Dr. Yasemin Şahin, virüsün kanda yoğun miktarda bulunması nedeni ile virüsü taşıyan kişilerden alınan kan ve kan ürünlerinin başka bir kişide kullanılması sonucu hastalığın bulaşabileceğini belirtti. Şahin "Ancak; 1985 yılında virüse karşı oluşan antikorların kanda tespit edilmeye başlanmasıyla, kan ve kan ürünlerinin hastaya verilmeden önce HIV yönünden test edilmesi yasal zorunluluk olmuştur. Bu nedenle, sonraki yıllarda bu yolla bulaş son derece azalmıştır. Ancak damar içi madde alışkanlığı olan kişilerin aynı iğne ve enjektörü paylaşmaları ile bulaş giderek artan oranlarda görülmeye devam etmektedir" diye konuştu.
"AIDS ANNEDEN BEBEĞE GEÇEBİLİYOR"
"HIV gebelik boyunca, doğum sırasında ve emzirme ile anneden bebeğe geçebilmektedir" diyen Uz.Dr. Şahin " Ancak yüzde 20-30 olan bu oran HIV pozitif anneye antiretroviral (virüsü baskılayan) ilaca başlanması, doğumdan sonra bebeğe aynı ilacın verilmesi ve sezaryen uygulanması ile yüzde 8-10'lara düşürülebilmektedir" dedi.
HASTALIĞIN BELİRTİLERİNE DİKKAT
HIV'in vücuda alındıktan sonra 1-6 hafta içerisinde ilk çoğalma döneminde akut enfeksiyona neden olduğunu söyleyen Uz.Dr. Şahin "Bu dönemde belirtiler değişken olmakla birlikte; ateş, lenf bezlerinde büyüme, farenjit, deri döküntüleri, kas veya eklem ağrısı, ishal, baş ağrısı, bulantı ve kusma, karaciğer ve dalak büyümesi, pamukçuk görülebilir. Bir kısım vakada menenjit, ensefalit gibi sinir sistemi bulgularına rastlanır. Bütün bu bulgular 2-4 hafta içerisinde tedavi gerektirmeden geçer. Akut enfeksiyon döneminden itibaren kişi bulaştırıcıdır" diye konuştu.
RİSK GRUBUNDAKİLERE MUTLAKA TARAMA YAPTIRMALI
AIDS ile mücadelede erken tanı ve tedavi uygulamaların, büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Uz.Dr. Şahin, "AIDS, tanısı hızlıca konulabilen, tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Bu yüzden şüphe hisseden risk durumlarında vakit kaybetmeden tarama yapılmalıdır" diyerek şöyle sıralamayı şöyle yaptı: "'Korunmasız cinsel ilişki yaşayan ve birden fazla partnerle olanlar', 'Damar içi ilaç bağımlılığı ve ortak enjektör kullananlar', 'HIV pozitif bir kişi ile ilişki yaşayanlar', 'Görülme sıklığı yüksek bölgelere seyahat etmek ya da orada yaşamak', 'Cinsel saldırıya maruz kalmak','Tüberküloz hastalığı', Bilinçsiz tıbbi müdahale yapılanlar'."
DOĞRU TEDAVİ UYGULAMALARI KİŞİYE ÖNEMLİ KONFOR SAĞLIYOR
HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavinin henüz bulunmadığını ifade eden Uz.Dr. Şahin "Ancak virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar vardır. Tedavi ile ilgili şikayetler başlayana kadar geçen sürenin uzadığı, hücre sayısının yükseldiği ve özellikle yoğun tedavi ile yaşam süresinin uzadığı tespit edilmiştir. Öte yandan HIV enfeksiyonunda tedavi, artan bilgi birikimi ve ilaç sayısı nedeniyle gittikçe daha karmaşık bir hale gelmektedir. Tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri olabilmektedir ve en önemlisi tedavinin doğru uygulanmaması direnç gelişimine neden olmaktadır. Bu sebeple hem tedavi öncesinde hem de tedavi sırasında hastalar bu süreç hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilmelidir."diye konuştu.