Karamollaoğlu: Kılıçdaroğlu'nun seçileceği hemen hemen garanti
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Seçimlerin neticesinde biz, Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçileceğini hemen hemen garanti gibi görüyoruz. Ama seçim... Şartlar nasıl olur bilmiyoruz. Elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Yeri geldiğinde bazı tenkitlerle karşı karşıya kalıyoruz. Geçmişte CHP’nin icraatlarında sıkıntılı dönemler olmuş. Bunu da görüyoruz. Ama bugüne kadar aralarından sadece bir kişi çıktı, o da Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Ben helalleşmek istiyorum’ dedi. Size, düne kadar kavga ettiğiniz bir komşunuz gelse dese ki ‘Ben bugüne kadar yaptığım icraatlarımdan dolayı sizden helallik istiyorum’, ne diyeceksiniz? Ona, ‘Hadi oradan’ mı diyeceksiniz? Elbette helal edersiniz. Hepimiz helal ederiz” dedi.
Temel Karamollaoğlu, bugün partisinin Genişletilmiş İstanbul İl Divanı Toplantısı'nda konuştu. Karamollaoğlu, özetle şunları söyledi:
"Yola çıktığı arkadaşlarının yüzde 90’ı etrafından gitti"
"Başkanlık sistemini doğru bir sistem olarak benimsememiştik. Millet İttifakı olarak tabir ettiğimiz masa, ilk başta bu konu üzerine inşa edilmişti. Cumhurbaşkanlığı sisteminin bugünkü haliyle faydalı olmayacağını düşünmüştük. Bu kanaatlerimizi de iktidara, Sayın Cumhurbaşkanı’na ifade etmiştik. Tek bir kişi söz sahibi. Parlamento arada sırada devreye girebilen şekli bir kurum ama cumhurbaşkanının aldığı kararları müzakere etmek, ülke çapında değiştirmek mümkün değil. Bugün bunu yaşıyoruz. Biz, bu sistem teklif edildiği zaman bir araya geldik, bu sisteme karşı bir tavır sergiledik. Ama maalesef, bu sistemin ne olduğunu tam olarak kavrayamayan vatandaşlarımız, bu sistemin gerçekleşmesine oy verdiler… Geçen süre zarfında başkanlık sisteminin ne menem bir şey olduğunu gördük. Bir ülkenin böyle idare edilmesi mümkün değil. Kim ne derse desin, eğer bu sistem olmasa, meydana gelen depremde emin olun kayıplar çok daha aşağılara inerdi. Herkes hazırlığını yapmış, sahaya inecek. Sayın Cumhurbaşkanı’nın haberi olmadan kim inebilir sahaya? Herkes beklemek mecburiyetinde kalmış. İki gün zaman geçti. Bu kadar beceriksizlik, dünya tarihine girdi. Bunu yazacak tarih. Öyle sadece Adıyaman’dan helallik dilenmez. Bütün şehirlerden helallik dilenmesi icap eder. Bugün yapılan hatalardan dolayı bu milletin tamamından helallik dilenmesi icap eder. Bütün vatandaşlarımızdan ricamız şu; Allah rızası için, sandığa gidip oy verirken bu söylediklerimizi düşünün. Bir kişiyi tenkit etmek için söylemiyoruz bunları. Bir kişiyle yönetim, emin olun padişahlarda yoktu… Bir kişi, astığı astık, kestiği kestik. Karşıçıkarsan suçlusun. Onun için etrafında kimse kalmadı. Dikkat edin, ilk başlangıçta yola çıktığı arkadaşlarının yüzde 90’ı etrafından gitti. Geriye, menfaat bekleyen bir grup kaldı. Onun da sonu, ümit ediyoruz ki bu seçimlerde gelecek. Bazen soruyorlar; ‘Niye birçok konuda aynı kanaate sahip olmayan 6 siyasi parti bir araya geldi, bu seçime giderken tek cumhurbaşkanı adayıyla gidiyor’. İşte bu sebepten dolayı. Çünkü biz, seçimi kazandığımız andan itibaren bu sistemin değiştirilmesini ele alacağız. Bunu taahhüt ettik.
"Biz, Ayasofya’nın içinde namaz kılınırken de dışarıda adaletin hakim olmasını isteriz"
İnsanlarımızı aldatabilmek için maalesef İslami müessesleri istismar ettiler. Biz, camilerin inşasına karşıçıkamayız ki. Ama cami, ibadet için yapılır, gösteriş için değil. Erciyes’in tepesine cami yapsan hiçbir işe yaramaz. Bizim sözlerimiz yeri geldiği zaman çarpıtılıyor. İsterse çarpıtsınlar, biz gerçekleri hiçbir zaman söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Ayasofya açıldı; hay Allah razı olsun, hiçbir zaman itirazımız olmaz. Ama biz, Ayasofya’nın içinde namaz kılınırken de dışarıda adaletin, İslami hükümlerin hakim olmasını isteriz. Sen bunu rafa kaldıracaksın, alnını secdeden kaldırmadan ‘Benim yanlışlarıma destek ver’ diyeceksin. Adalet senin neyine gerek yahu. Öyle diyorlar şimdi. Yok arkadaş; biz, senin bu palavralarına rıza göstermeyiz.
“İş yok, kazanç yok ve sen diyorsun ki‘ben yeniden adayım’. vay canına”
Kalkınmada bizim hedefimiz, İslam aleminin bir bütün olarak ayağa kalkması ve dış ülkelere muhtaç hale gelmemesidir. Biz, bugün de kendi memleketimizde sanayinin, üretimin, tarım dahil, madencilik dahil yurt sathına bütün olarak yayılması, Iğdır’dan Edirne’ye kadar neresi varsa her yerde üretimin olması, insanların kendi doğdukları yerde karınlarını doyuracak imkana kavuşması, ama bu imkanın da kendi ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayacak bir seviyede olması… Bugüne atfen söylüyorum. Bugün açlık sınırı, toplu sözleşmelerde hep müzakerenin ana hedefi oluyor. ‘Ben senin karnını doyururum, gerisi beni ilgilendirmez. Oğluna, çocuğuna alacağın ayakkabı, okul masrafı, senin evinin elektriği, suyu, gazı, ödeyeceğin vergiler, hiçbiri beni ilgilendirmez’ nasıl der bir iktidar. Bizim hedefimiz, onlar beğenseler de beğenmeseler de ‘gücünüz yeter mi, yetmez mi’ diye türküler söyleseler de yoksulluk diye tarif edilen sınırdır. Yoksulluk sınırı, açlık sınırının iki mislinden fazladır. Biz, bunu biliyoruz. Onun altında maaş alan bir insan, hiçbir zaman kendi ihtiyaçlarını bütünüyle karşılayamaz demektir. Biz, bu hedefi, bilemedin 3 sene, hadi diyelim 5 sene içinde gerçekleştirmekle mükellef addederiz kendimizi. 20 yıl iktidarda kalacaksın, bir sürü vaatte bulunacaksın, ülkemizi getirdiğin nokta hâlâ açlık sınırının altında bir asgari ücret. Böyle bir iktidarın gölgesinde hayat idame ettirebilir mi? İş yok, kazanç yok ve sen diyorsun ki ‘Ben yeniden adayım’. Vay canına. Hem de daha önce söylemişsin. Ben, bu kadar kendi sesini dinleyip de hayrete düşmeyen bir insanın dünyada olabileceğini tahmin etmiyorum. Tayyip Bey’in eski ifadelerini ele alın, ‘İki dönem, bir kişi kendi partisinin başında genel başkan olmamalıdır’ diyor. E Türkiye’mizin dördüncü dönemini tamamladı, şimdi beşinci seneyi hak görüyor. Kendisini tasdik eden, etrafında bir sürü adam var. Hiçbirinin yüzü kızarmıyor, ben buna hayret ediyorum. Söz bizim değil, kendisinin ifadeleri.
“İki tane erkek, iki tane kadın bir araya gelmiş; ‘biz de bir aileyiz’. hadi oradan”
Dünyamızda şu anda iki tane ciddi tehlike var. Bunu her yerde tekrar etme ihtiyacı duyuyorum. Bunlardan bir tanesi ailedir. Ailenin bütünlüğünü korumakla mükellefiz. Aile mefhumu bozulursa siz, toplumu ayakta tutamazsınız. Biz, aile mefhumunun dejenere edilmesine rıza gösteremeyiz. Bunu bilmek mecburiyetindeyiz. Aile, bir erkek, bir kadın ve çocuklardan meydana gelir. Bunu da unutmamalıyız. İki tane erkek, iki tane kadın bir araya gelmiş; ‘Biz de bir aileyiz’. Hadi oradan. Nereden çıkardın bu saçmalığı? Biz, aile mefhumunu, toplumun diri kalması, canlı tutulması için elzem görürüz. Dünya düzeni hızla bozuluyor. Ama bizim bölgemizde bizi tehdit eden en önemli hedef, Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Büyük Ortadoğu Projesi’ne rıza gösteremeyiz. Büyük Ortadoğu Projesi’nin başka bir adı Büyük İsrail Projesi’dir. Nil’den Fırat’a kadar, kendilerine vadedildiğine inandıkları topraklara hakim olmak istiyorlar. Savunucuları kim? Amerika Birleşik Devletleri. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı kim? O da Tayyip Erdoğan. Bir zamanlar unutmuştu, sonradan hatırlattılar. Bu proje, Türkiye topraklarının bölünmesi anlamına geliyor.
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçileceğini hemen hemen garanti gibi görüyoruz”
Seçime gidiyoruz. Elbette bir seçime giderken seçimde başarılı olmak, bizim hedefimiz. Elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Millet İttifakı üyeleri, aramızda bir mutabakat sağladık. Bir cumhurbaşkanı aday olacak. Diğer partilerin genel başkanları da cumhurbaşkanı yardımcılığı görevini üstlenecek. Böylece biz, ülkeyi birlikte yöneteceğiz. Dış politikada da iç politikada da birlikte davranıp birlikte hareket edeceğiz. Bu noktada bir ittifak sağlandı, topluma deklare edildi. Seçimlerin neticesinde biz, Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçileceğini hemen hemen garanti gibi görüyoruz. Ama seçim… Şartlar nasıl olur bilmiyoruz. Elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Yeri geldiğinde bazı tenkitlerle karşı karlıya kalıyoruz. Geçmişte CHP’nin icraatlarında sıkıntılı dönemler olmuş. Bunu da görüyoruz. Ama bugüne kadar aralarından sadece bir kişi çıktı, o da Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Ben helalleşmek istiyorum’ dedi. Size, düne kadar kavga ettiğiniz bir komşunuz gelse dese ki ‘Ben bugüne kadar yaptığım icraatlarımdan dolayı sizden helallik istiyorum’, ne diyeceksiniz? Ona, ‘Hadi oradan’ mı diyeceksiniz? Elbette helal edersiniz. Hepimiz helal ederiz. Biz de onu denedik. Kendisini Erbakan Hoca’mızın anma toplantısına davet ettiğimizde yaptığı konuşması herkesi şaşkına çevirmişti. Daha sonra Kudüs mitingine geldi. Orada yaptığı konuşma, hakikaten destansı bir konuşma oldu. Bizim arkadaşlarımızın bana dediği şu; ‘Yahu sen o konuşmayı yapmalıydın’. Bu kadar ileri giden bir konuşma. E biz, şimdi, ‘Yahu sen benim önüme geçtin’ diye ona tavır mı koyacağız? Elbet müsbet istikamette atılan bir adıma karşılık biz de müsbet bir istikamette adım atmakla mükellefiz, bu bizim görevimiz. Onun için, bu seçimden sonra Türkiye’de yeni bir dönemin başladığını hepimiz idrak edeceğiz. Ama bunun gerçekleşmesi, hepimizin gayret göstermesine bağlı.”