“Yeter artık bizi bu kadar da salak yerine koymayın…!”

17 Ağustos 1999 tarihinde büyük Marmara depremini yaşadık. Dönemin başbakanı rahmetli Bülent Ecevit Ankara’dan İstanbul’a giderken İstanbul’a ulaşamadı, çünkü yollarda çökme vardı ve dolayısıyla yolda kaldı ve daha sonra ancak İstanbul’a gidebildi. O deprem faciasında 17 bin 480 vatandaşımız hayatını kaybetti, 23 bin 781 vatandaşımız yaralandı, 550 vatandaşımız da sakat kaldı.

O acı görüntüler, “Kimse var mı…!” çığlıkları hala hafızamızda kazılı duruyor. Türkiye’nin yakın tarihindeki en acı günlerinden biriydi. Deniz kumuyla, kürdan kalınlığındaki demirlerle, elinize aldığınızda çökelek gibi dağılan çimentosu ile binalar kumdan kaleler gibiydi. Ve aynı deniz dalgasının çarptığı kumdan kaleler gibi depremde yıkılıp gitti. 18 bine yakın insanımız yaşamını yitirdi.

O zamanlar onurlu ve sorumlu siyasetçiler dönemiydi. Hemen bakanlar kurulu toplandı. Geride kalanların acısını dindirmek için; “Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla” başlığı altında deprem vergilerini öngören bir yasa çıkarıldı.

Ancak rahmetli Ecevit gerçekten çok titiz ve dürüst bir politikacıydı. Deprem için topladığı; ek gelir vergisi, ek kurumlar vergisi, ek emlak vergisi, ek motorlu taşıtlar vergisi, ek özel iletişim vergisi, özel işlem vergisi miktarlarını ve bu deprem vergilerinin nerelere ne kadar harcandığını kuruşu kuruşuna Başbakanlık internet sitesine koydu. Buradan düzenli olarak belli aralıklarla vatandaşa bilgi veriliyordu.

Herkes gelirinden kesilen her kuruşun kime ve nereye harcandığını bu siteden öğreniyordu. Bu toplanan para ile yurttaşın yaraları önemli biçimde sarıldı. 2003 yılına kadar bu sürdü. Ancak orada bir şeyler oldu. Şark kurnazı siyasetçilerin burnu avanta para kokusu almıştı. Bir anda yasa çıkarıldı ve 2004 yılında özel iletişim vergisi kalıcı hale getirildi.

AKP’nin gerekçesi de hazırdı; “Ben bunu kalıcı hale getireceğim. Niçin? Türkiye’de deprem riski var, dolayısıyla Türkiye’nin uzun vadede de depremle mücadele etmesi lazım ve bunun çözülmesi lazım”.

Herkes buna inandı çünkü özünde insani bir eylem gibi görülüyordu. Fedakar Türk halkı da bunu böyle anladı. Sonuçta; 2004-2019 arası vatandaştan 65 milyar lira (eski parayla 65 katrilyon lira) deprem vergisi toplandı. Dolara vurursanız kur farkıyla beraber yaklaşık 34 milyar dolar.

Önce Başbakanlıktaki internet sitesinde yer alan “Paralar nere harcandı” bilgisi kaldırıldı. Ardından para toplanmaya devam ederken deprem paralarının nerede toplandığı, nereye harcandığı, ya da hangi kurumun elinde olduğu bilgisi bir anda sır oldu.

Ortada ne güçlendirilen bir bina, ne de depreme hazırlık anlamında kentsel bir dönüşüm planı vardı. Daha da acısı tam 22 İmar affı ile 40-50 yıllık kaçak ve eksik binalara bile af getirildi. İlginçtir bu imar afları ile 24 milyar liraya yakın yine para toplandı. Toplanan paranın yine imar konusunda düzenlemelere harcanacağı söyleniyordu.

Ama olmadı…!

Ancak dananın kuyruğu 2015 yılında kopmaya başladı.

İstanbul’da 2015 yılında 5,8 şiddetinde deprem oldu. Malum ondan önce 99 depremi olmuştu, binlerce kişi hayatını kaybetmişti. Valilik 2015’te bir brifing raporu hazırladı;  “Depreme dayanıklı olmayan 60 okul binasından 21 binanın yıkılıp yeniden yapılması, 39’unun güçlendirilmesi gerekiyor. Bu okulların güvenli hale getirilmesi için Milli Eğitim Bakanlığından 135 milyon 889 bin lira ödenek tahsisi istedik”.

Peki ne oldu; “Ödeneksizlikten dolayı valiliğin bu isteği anında red edildi”.

1999 yılından 2015 yılına kadar çocuklarımızın gittiği okullardaki hasara bile el atmamışlardı.

Dün İstanbul valiliği bir açıklama yaptı. Elazığ depreminde evler yerle bir olduktan sonra. İstanbul’daki 2015 yılındaki depremde zarar gören 6 hasarlı okulun yıkılacağını söylediler.

“Günaydın kardeşim. Üsküdar’da sabah oldu…!”

Namuslu hala haysiyetini koruyan gazeteciler işin peşine düştü. ”Nerede bu deprem paraları” diye.

Cumhurbaşkanı Erdoğan lafı dolaştırmadı bile; “Toplanan para harcanması gereken yere harcanmıştır”. Yani; “Size ne kardeşim. Bir de size hesap mı vereceğim”.

Aralarında en safı ya da en rahatı mı desem eski maliye Bakanı Mehmet Şimşek çıktı anlattı deprem paralarını nere harcandığını;

“Söz konusu paralarla duble yol yaptık”…

Peki Elazığ depreminde ölen 41 kişi bu yollardan nasıl geçecek. Peki aynı depremde evsiz kalan 50 bin kişi, yaralanan bin 600 kişi duble yolları ekmek arası mı yapacak.

34 milyar dolar nerede sevgili kardeşim…?

Yapmayın artık, yeter yahu…

“Bizi bu kadar da salak yerine koymayın artık…!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Ertürk Arşivi