Tozkoparan’dan rant koparmak

O hafta izlediğim ‘Tozkoparant’ belgeseli sayesinde İstanbul Güngören’de rantsal dönüşüme karşı mücadele veren Tozkoparan Mahallesi’nde soluğu aldım.

Beni mahalle halkından Raşit Yılmaz, Ahmet Aydın, Egemen Özel ve Tozkoparan Derneği Başkanı Ömer Kiriş karşıladı. Bir bahçede soluklanıp Tozkoparan’ı dolaştık.

İlk uğrağımız Barış Parkı oldu.

Ağaçların gökyüzünü kapattığı huzur dolu küçük bir park.

Bir yanda aileler, diğer yanda gençler sohbet ediyor.

whatsapp-image-2022-07-30-at-08-57-19-1.jpeg

Basketbol sahasında coşkulu sesler yükseliyor.

Sahanın tel örgülerine “Tozkoparan bizimdir, bizim kalacak” yazılı pankart asılmış. Çünkü Tozkoparan’ın yıllardır tüm gündemi bu.

whatsapp-image-2022-07-30-at-08-57-19-4.jpeg

Sola sapınca Atıfet Sokağı başlıyor.

whatsapp-image-2022-07-30-at-08-57-19.jpeg

Sokağın iki yanında ve çevrede Belediye, Örnek, Bayındırlık ve Balat blokları diye adlandırılan toplu konutlar var. Bu konutlara 1970’lerden itibaren belediye çalışanları ve Balat gibi gecekondu önleme bölgelerinden taşınanlar yerleştirilmiş. Tozkoparan’da bugün ya onlar ya da çocukları oturuyor.

Konutlar birörnek.

Sanki dün inşa edilmişler.

Bahçeleri ve çocuk parkları var ve ağaçlarla çevrili her yer.

Sokakları geniş, güvenli ve aydınlık.

Tümü ruhsatlı evlerden oluşuyor.

Küba Mahallesi

Atıfet Sokağı’nın bitiminde son gecekondu semtlerinden biri olan ‘Küba Mahallesi’ne çıkılıyor. Asıl adı, Küba değil.

70’li yıllarda semtin kurulmasına öncülük eden devrimcilerin verdiği, halkın da benimseyip gururla söylediği bir isim. Duvarlarında “Küba, yurdumuz” diye yazıyor.

Küba, kayıtlarda M. Nesih Özmen Mahallesi’nde görünüyor.

Küba’yı içine alan 58 hektar ile Tozkoparan’da blokların bulunduğu 10.4 hektarlık alan 2007 yılından beri kentsel ve rantsal dönüşümün odağında yer alıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve Güngören Belediyesi işbirliğinde Tozkoparan Kentsel Dönüşüm Projesi hayata geçiriliyor.

Cumhurbaşkanlığı riskli alan ilan etti

Cumhurbaşkanlığı, 20 Nisan 2020 tarihli kararnamesi ile bu bölgeyi riskli alan ilan etti.

Dayanak olarak da İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nin binalara ilişkin hazırladığı tespit raporu gösteriliyor.

Raporda, şöyle deniliyor:

“Beton ve donatı malzemelerinde ileri derecede korozyon ve duvarlarda hasarların meydana gelmesi, yapıların kaçak-ruhsatsız şekilde inşa edilip yangın kaçış yollarının bulunmaması nedeniyle yıkılacak derecede riskli olduğu, deprem-yangın gibi sebeplerle ağır hasar görme ihtimalinin yüksek olduğu…”

Oysaki Tozkoparan, İBB’nin ‘Güngören Olası Deprem Kayıp Tahminleri Kitapçığı’na göre 11 mahalle arasında risk bakımından dokuzuncu sırada yer alıyor. Kandilli Rasathanesi’ne göre de zemini depreme karşı kuvvetli.

Hal böyleyken…

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6/a maddesine göre tahliyesi ve yıkımına karar verildi. Hem de resen!

Gecekondu bahane

Proje kapsamında Küba ve Tozkoparan’da 302 bina ve 1199 bağımsız birimin bulunduğu ifade ediliyor. Yüzde 72’sini oluşturan 218 gecekondunun ruhsatı yok. Yüzde 65’lik sınır geçildiği için riskli sayılıyor.

Ne var ki bina sayılan gecekonduların çoğu 15-25 metrekare müştemilat. Dolayısıyla gecekondular yüzde 29’luk alana karşılık geliyor. Tozkoparan’ı ranta açmak için dönüşümüne kimsenin karşı çıkmayacağı Küba’yı bahane ediyorlar.

O halde amaç ne olabilir?

1500 TL’lik kira yardımı yeter mi?

Mahalle sakinleri, evlerinin sınırında Merter’deki tekstilcilerin bulunduğunu ve bölgenin ticari alana açılacağını ileri sürüyor.

Mahalleliler henüz kendilerine plan sunulmadığını söylüyor. Sözleşme değil, muvafakatname adlı bir belgenin imzalatılmak istendiğini kaydediyor.

Evin metrekaresine göre 180 ay vadeyle 180 bin-220 bin TL arasında ödeme planı çıkarılmış. Önceki yılın memur zammının katsayısı nispetinde artış olacak. Tozkoparan’da memurlar, işçiler ve emekliler oturduğu için ödemede zorlanacaklar.

Evler bitene kadar mülk sahiplerine 1500 TL’lik kira yardımı yapılacak. Bu parayla, İstanbul’un en uzak ve en kırsal semtinde bile ev kiralamak mümkün değil. Ayrıca komşularından, parklarından, bahçelerinden ve ağaçlarından olmaktan çok endişeleniyorlar. Haksız da değiller.

Danıştay savcısına rağmen…

Yine de Tozkoparan iyimserdi.

İki yıl önce kura çekimleri için beklenirken, bir sabah evlerin boşaltılması, yoksa elektriğin, suyun ve doğalgazın kesileceği ilanı kapılara asıldı.

Tozkoparan’ı korku sardı.

Pandemi vardı.

Devlet bir yandan sokağa çıkma yasağı uygulayıp çıkanlara ceza verirken, Tozkoparan’da vatandaşı kapıya atıyordu.

Tozkoparanlılar belediyenin kapısını çaldı, olmadı.

Cumhurbaşkanlığına yüzlerce dilekçe gönderdiler, olmadı.

Sokaklarda yürüdüler.

Davalar açtılar.

İstanbul 10. İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurdu. Kararda, “Tahliye ve yıkım işleminin uygulanması halinde verilecek kararın etkisi tükenecek” denildi.

Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı’nın riskli alan kararının iptali için Danıştay’da da dava açıldı. Danıştay Savcısı Ülkü Özcan’a göre riskli alan sınırlarının belirlenmesinde hangi teknik ve bilimsel incelemeye dayanıldığı belirsizdi. Ruhsatlı yapılarda inceleme yapılmaksızın, yalnızca 1970-1996 arasında inşa edilmeleri nedeniyle can ve mal riski taşıdığı yazılmıştı. Özcan, işlemin iptali yönünde görüş bildirdi.

Buna rağmen Danıştay 6. Dairesi, riskli alan ilanının hukuka uygun olduğuna karar verdi.

Halbuki tutanaktaki tespit ve bulgular bile hükümle çelişiyor.

Şu saptamalar var:

“Tozkoparan taşkın riski dışında kalıyor.”

“Binalar hakkında karar vermek için daha çok veri gerek.”

“Depremde hasarlı binalara müdahalede Küba’nın dar sokakları dışında sorun yok.”

“Orta seviyede deprem tehlikesi var.”

“Riskli alanın karşı sokağındaki binaların alana dahil edilmemiş olması anlaşılamıyor.”

“Sınırlar belirlenirken çevre bütünlüğü gözetilmedi.”

İstanbul 10. İdare Mahkemesi ise Danıştay’ın kararı uyarınca Güngören Belediyesi’nin evlerin 30 gün içinde tahliye edilmesi kararının hukuki olduğuna hükmetti. Tozkoparanlılar son çare olarak, bölge idare mahkemelerine başvurdu. Yargıdan haber beklerken, Güngören Belediye Başkanı Bünyamin Demir’den uzlaşma için bir adım atmasını istiyorlar.

Demir: Daha ileri şartlar var

Demir, kaygıların yersiz olduğunu iddia ediyor. Bu mahalleye nüfus taşınmayacağını belirtirken, birinci etabın bittiğini ve 140 mahallinin evlere yerleştiğini kaydediyor. Projenin, benzerlerine göre ileri şartlara sahip olduğunu savunuyor. Evlerin metrekarelerinin büyüdüğünü anlatıyor. Mahallenin tekstil bölgesine dahil edeceği iddiasını reddediyor. “Amacımız depreme dayanıklı konutlara kavuşturmak” diyor.

Zaten mahalleli kentsel dönüşüme değil, Tozkoparan’dan rant koparılmasına itiraz ediyor.

Fetihtepe, Hekimbaşı ve Tokatköy halkı gibi direnecekler.

Madencilere müjde, zeytinliklere kara haber!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 1 Mart günü yayınlanan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile zeytinliklerin madenciliğe açılmasına izin vermişti.

Yönetmeliğe göre “elektrik ihtiyacı için yürütülen madencilik faaliyetlerinin zeytinliklere denk gelmesi, başka alanlarda yürütülmemesinin mümkün olmaması durumunda iş bitiminde sahanın eski hale getirileceğinin taahhüt edilmesi şartıyla” bakanlık tarafından izin verilecekti.

Çevreciler ve kamuoyu ayağa kalktı.

Çitfçi-Sen, bu yönetmeliğin iptal için Danıştay’da dava açtı.

Danıştay 8. Dairesi, 20 Nisan’da yürütmeyi durdurdu.

Kararda Maden Kanununa göre madencilik yapılan alanların, izne tabi olmaları halinde izinlerin alınmasının zorunlu olduğu kaydedildi. Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a göre de zeytinliklerin daraltılması, zeytinliklerde, bu sahalara 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılması ve işletilmesinin yasak olduğu hatırlatıldı. Zeytinliklerde yönetmelikle bir düzenlemeye gidilemeyeceği, aksi halde telafisi güç zararlar doğacağı ifade edildi.

Bakanlık itiraz etti.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 22 Haziran’da yürütmenin durdurulması kararını kaldırdı.

Kurul, yönetmeliğin hem zeytin hem maden mevzuatıyla ilgili olduğunu kaydetti. 8. Daire tarafından zeytincilik mevzuatı uygulanarak karar verildiği, oysa bu uyuşmazlıkları çözümleme görevinin 10. Daire’ye ait olduğu belirtildi. Her iki daire tarafından oluşturulacak ortak kurul tarafından karara bağlanması istendi.

Avukat Fevzi Özlüer, Milas’a bağlı İkizköy’de zeytinliklerinin madencilere verilmesine karşı çıkan köylülerin davası için keşfe gitmeye hazırlanırken, kararın çıktığına dikkat çekiyor. Özlüer, “Bu durumda pek çok yer var. Ucu açık bir süreç başladı. Tam bir yağma” diyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi