Fatih Ertürk
"Sayın Erdoğan; Parlamenter sistem Türkiye'ye ne bedel ödetti lütfen söyler misiniz?"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kötü huyu var. Ayaküstü yaptığı konuşmalarda ya da önündeki ekranda yer "prompter" denen ekrandan okuduğu yazılı metinden ayrıldığı an bana göre bir çavul inciri berbat ediyor. Öyle sözleri var anlamak, yorumlamak, tartmak neremize koyacağımızı tahmin etmek çok güç.
Japonya'ya gitmek için uğradığı havaalanında yaptığı konuşma bunlara en bariz örnektir. Son dönemin gözde isimlerinden Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eleştirirken her şeyi konuştu sayın Erdoğan;
“Yeni yönetim sistemini millete sunduk, millet kararını verdi, bu iş bitmiştir. Başkanlık sistemi ülkemizde ilk defa bizimle denenmiştir, deneniyor. Ondan önce parlamenter sistemi denedik bizi nerelere getirdiğini gördünüz. Çok bedeller ödedik. Kılıçdaroğlu’nun bu ifadesiyle hareket edecek değiliz".
Türkiye çok partili yaşama geçtiği 1950 yılından bu yana parlamenter demokrasiyi takip ediyordu. Hani geçen seçim üçlü bir fotoğraf hazırlamıştı sayın Erdoğan; "Adnan Menderes, Turgut Özal, bir de kendisi". Şöyle diyordu fotoğrafın altında;
"Milletin adamları...!"
Diğerleri kimlerin adamlarıydı onu en iyi sayın Erdoğan bilir ama aslında kendisini var eden bütün politik süreçleri elinin tersiyle iterek yalnızca kendisinin var olduğu, var olmaya devam edeceği, hatta ölene kadar başkanlık arzusunu yerine getirebileceği bir rejim özlemi içinde olduğunu bu sözleriyle aslında çok güzel özetliyor.
Tabi soru şu;
"Biz bu parlamenter sistemde hangi 'çok' bedelleri ödedik...!"
Aslında bugün Erdoğan'ı var eden, siyaseten Türkiye'ye armağan eden düzen kesinlikle parlamenter sistemdir. İsterseniz bir göz atalam;
"2002 seçimleri sonucunda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşandı, önceki dönemde Mecliste bulunan tüm siyasi partiler yüzde 10 barajına takılarak Meclis dışı kaldılar.Bir önceki seçimlerde (1999) yüzde 8,7 ile seçim barajını aşamayan CHP ve yeni kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Meclisin iki partisi oldular. Seçime giren diğer 16 parti milletvekili çıkaramadı [DYP % 9,54, MHP % 8,3, ANAP % 5,2 ve DSP % 1,2]. Seçmenin yarısı parti değiştirdi. Seçmen yıllar boyunca umduğunu bulamadı ve yenilik arayışında olduğunu açıkça gösterdi. Seçimlere katılım yüzde 79,1 oldu. Seçmenlerin yüzde 54’ünün daha önceki seçimlerde oy verdiği partiyi değiştirdiğini, 3 Kasım 2002 seçimlerinde başka bir partiye oy verdiğini gösteriyor. AKP’nin aldığı oyların yüzde 17’sinin 2002 seçimlerinde ilk kez oy kullanan 4 milyon seçmen arasından geldiği görülmekteyken; yüzde 10’luk ülke barajını aşamayan partilere oy veren seçmenlerin oranının yüzde 46,4 olması dikkat çekicidir. Ülkenin yaklaşık yüzde 60’ı tercihleri nedeniyle parlamentoda temsil edilmedi."
Yani sen varlığını bile, bugün siyaseten aldığın nefesi bile bu çarpık çurpuk işletilen parlamenter sisteme borçlusun.
Ne diyordun 4 Kasım 2002 günü seçildikten hemen sonra;
"Şimdi herkese düşen milletin kararına saygı göstermektir. Atatürk'ün dediği gibi hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Anayasal kurumlarımızı daha iyi çalıştıran Türkiyemizin Avrupa Birliği’ne giriş sürecini hızlandıran, ülkemizin dünya ile entegrasyonunu güçlendiren bir ekonomik program uygulanması için kararlı olan partimiz görev almaya hazırdır".
Yine sayın Erdoğan; "demokrasi kazanmıştır", "sistem kazanmıştır", "parlamenter sistem güçlenerek yoluna devam edecektir", "parlamenter demokrasiden başka çıkış yolumuz yok" sözlerini 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra sık sık söylemiştir.
Herkesten sonuca saygı bekleyen, AKP'nin parlamenter yapıyı güçlendirip daha çok özgürlük ve daha çok adalet ve eşitlik sağlayacağına dair sözler vermiştir.
17 yılda Türkiye nereye geldi Allah aşkına bir bakın. Anayasal kurumlar çöktü, yargı "hak,hukuk,adalet" feryatları arasında tümüyle adil olma özelliğini kaybetti, parlamenter sistem dağıtıldı ucube ve hibrit bir sistem olan ve hatta sistem daha olmayı beceremeyen (hala hangi yasayı, hangi yönetmeliği, hangi kararnameyi meclisin ya da başkanın çıkarıp çıkarmayacağı bile hiç kimse tarafından anlaşılmış değildir) bir rejimin kucağına düştü koca ülke.
Bakın size açık bir şey söyleyeyim mi...!
Evet; parlamenter sistem bu ülkeye çok ağır bir bedel ödetti...!
O da; parlamenter demokrasi karşıtı, cumhuriyet karşıtı, Atatürk karşıtı, uygar dünya karşıtı, çağdaş değerler karşıtı, yolsuzluk ve usulsüzlükler konusunda cumhuriyet tarihine rahmet okutan bir siyasi partinin gelip o pırıl pırıl cumhuriyeti elimizden alıp götürenlere karşı aciz kalarak inanılmaz bir bedel ödetti.
Yani;
"Parlamenter sistemin bize ödettiği en ağır bedel sizi iktidara getirip bu koca vatanı teslim almanıza seyirci kalmak oldu sayın Erdoğan...!"
Haklısınız...!