“Polis yerine İmam projesi; Haram’ı kapatmak için hülle…!”

22 Ocak 1993’de kalleşçe katledilmeden hemen önce Uğur Mumcu bir yazı yazmıştı. Yazının başlığı; “İmam-Subay”’dı. Şöyle diyordu Uğur Mumcu;

Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar."

Uğur Mumcu’nun adeta bir kahin gibi öngördüğü Cumhuriyete karşı İslamcı generallerin ayaklanma tarihi ne biliyor musunuz; 2023.

Aslında hayret verici bir benzerlik olacak ama; Peki AKP’nin ve onun önde gelenlerinin sürekli söylediği söz ne; “Hedef 2023”.

Aslında Mumcu’nun söylediği; “Şeriatçı generallerin Cumhuriyete karşı ayaklanmasını” öngördüğü tarihten 7 yıl önce Amerikan kumandalı bir takkeli hain Fetullah Gülen tarafından sahneye kondu. Ama bu beklenen büyük kalkışma değildi. Fetullah Gülen’in bu girişimini; “Biraz erken ve zamansız” bulan İslamcılar da vardı. Onlara göre; “Devlet zaten elimizde biraz daha beklenseydi. Ergenekon ve Balyoz ile zaten laik ordu dağıtıldı. TSK milisleştirildi. Sonuca bir adım kalmıştı. Biraz erken oldu” görüşü hakimdi. Bir de “İmam-Halife” sorunu vardı. “Dünya İmamı” ilan edilecek “yarı halife” Fetullah Gülen değildi. Birini kızdırmamak gerekirdi.

Dönelim tekrar Uğur Mumcu’ya.  Tam 26 yıl önce Mumcu konuşmaya devam ediyor;

İmam-hatip liselerini bitirenler neden ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitülerine gitmiyorlar da ille de kaymakam, vali, savcı, yargıç ve subay olmak istiyorlar? Neden, İlahiyat fakülteleri ile yüksek İslam enstitülerini bitirenler din adamı olarak çalışmıyorlar? Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini kimler planlıyor? Türkiye’de de İslamcı ideolojiye yeni bir parasal kaynak bulundu. Türkiye’de özellikle son on yıldır tarikat, siyaset ve ticaret üçgeni var. İslamcı ideoloji veya tarikatlar yasaları aşan bir ayrıcalık sahibi oluyor. Bu nedenle devlet eliyle laiklik yok ediliyor, bunun içinde askeri rejim de var”.

Türkiye önce bilinmeyen çeteler tarafından tepeden tırnağa soyuldu. İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kamil Erozan benim hazırlayıp sunduğum Halk TV’deki “Günün Raporu” programında aynen şunları söyledi;

Soygunun bedeli çok ağır olacak. Ben en az iki nesilin bu büyük soygunun verdiği zararı telafi edemeyeceğini düşünüyorum”.

Kendi taraftarına soygunun tırnak içindeki açıklamasını; “Darül harp içindeyiz. Kafir Cumhuriyetin her şeyi helaldir” şeklinde yapan marjinal bir grup bir yandan devletin de dönüştürülmesi için çalışmalarını hızlandırıyor.

Öncelikle şunu söyleyeyim; “Yargı kurumlarının yönetim heyeti ve başkanları, rektörler, YÖK yöneticileri, TÜBİTAK yöneticileri , AKP’nin bir kaçı hariç tüm yöneticileri ve atanan bakanların yüzde 90’ı, Büyük Doğucu Necip Fazıl hayranı bakan olan eski genelkurmay başkanları hepsinin kaynağı ve orjini aynı; İmam Hatip liseleri”.

Bilinmeyen bir siyasi gücün amacı; cumhuriyet tarihinin yapılmış ve yapılması bir daha mümkün olmayan en büyük soyguna bir “dindarlık” kisvesi giydirilmesi. Yani Haram adına hülle yapmak.

Peki bunun için kullanılacak en büyük kaynak ne?

Tabi ki devletin bütçesi…

Bakın; Saray tarafından yapılan; yeni sistem nedeniyle mecliste değiştirilemeyen hatta değiştirilmesi teklif bile edilemeyen 2020 bütçesinin dağılımına bir göz atalım;

Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi: 1 milyar 816 milyon lira

Cumhurbaşkanlığı bütçesi: 2 milyar 818 milyon lira

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı: 2 milyar 573 milyon lira

Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlığı bütçesi:2 milyar 863 milyon lira,

Ticaret Bakanlığı: 5 milyar 563 milyon lira,

Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi: (Bu yıl turizmden Türkiye 26 milyar dolar kazandı): 5 milyar 664 milyon lira,

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi: 7 milyar 784 milyon lira,

İçişleri Bakanlığı bütçesi (Buna görev yapan bütün emniyet emekçilerinin maliyetleri dahildir):

 8 milyar 572 milyon lira…

Sıkı durun;

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi; 11 milyar 519 milyon lira

Ayrıca 2 yıl sonrası için bu başkanlığa öngörülen bütçe (2023’ten bir yıl önce) 13 milyar 166 milyon lira

Sorun; gelirinin çoğunu namaz sonrası camiye gelen cemaatten toplayan 90 bin cami, 120 bin imam mı?

Bunlar değilse peki bu kadar para nereye, kimlere ve ne için harcanacak?

Hala kafasını kuma gömen muhalefetin dünyayı bunların başına çoktan yıkması gerekirdi.

Biri önseçimi, aklın yolunu, el birliğini, örgütün gücünü kaldırır “Az olsun benim olsun” der, biri ülkücüden, milliyetçiden, öteden beriden nereden ne kadar oy tırtıklayacağını baş sorunu yapar, bir diğeri hala “Altın ama haram yemeyen bir nesil” derdinde, ortaya yeni yeni çıkmaya çalışan birileri “Ya onlar çalıyor ama söz biz daha az çalacağız. Ama yok aslında birbirimizden  farkımız biz Müslüman Kardeşlerciyiz” der, biri ise ulusal bütünlüğe düşman ve etnik faşistliğin peşinde.

Ne yapmamız lazım?

Hala anlamıyor musunuz; “yol bitiyor, bu yol bittiğinde size yani kurtarıcı partilere kimsenin ihtiyacı kalmayacak…!

Neyse en doğrusunu her zaman atalarımız söylemiştir;

“Anlayana sivrisinek saz, anlamayan davul zurna bile az…!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Ertürk Arşivi