Sorel Dağıstanlı
Munzur’un kenarında dergi okumaktı hayali…
Mum yaktık pencere kenarında, alevi bile korkuttu.
Yaydığı ışık enkazı, ölümü, acıyı yaydı.
Zaten unutmamak, unutturmamak için yakıldı o mumlar.
Her gece, ayın 16’sına kadar hafızalara kazımak için, 6 Şubat saat 04:16’da başlayan sarsıntı ve sonrasını.
Ve sonrasını…
Evet, sonrasını…
Terk edilmişliği, hem de ölüme, yalnızlığa.
Bir ses, o ışığın gölgesinde aynı dakikalarda bağırıyordu.
Her şeyin değişeceğine, bir daha yalnız kalmayacağımıza dair söz veriyordu.
“Başlıyoruz” dedi Kemal Kılıçdaroğlu,
Yanında 5 siyasi parti lideri ile birlikte.
Aklıma birden o yıkıntılar geldi.
Öncesinde o büyük depremin, yürüdüğüm yollar, sonrasında çıkamadığım sokaklar.
Hatırladınız mı siz de, yoksa unuttuk mu hemen?
Çocuklarını, eşlerini, anne babalarını kaybeden...
Cenazelerini bile bulamayan insanları…
Oysa kim bilir kaç kere yan yana geçtik birbirimizi bilmeden, bir sokakta gezerken.
Belki göz göze geldik, belki hoşlandık, belki tanıdık geldik birbirimize…
Ama birimiz yok artık.
O ses yükseldi yine “Huzur içinde birlikte yaşamak istiyoruz” dedi. Çocukken şiir okumak için, önlüğü yamalı olduğu için öğretmeninin bir başka öğrencisinin önlüğünü giydirdiği Kemal.
Okumaya Kerime Nadir’in romanları ile başlayan Kemal.
Kim bilir, belki de o on binler içinde aynı romanları okuyan binlerce Kemal, Ayşe, Mehmet vardı…
Onlar da tıpkı "Bay Kemal" gibi Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini okuyacaklardı.
Belki 7 Şubat’ta ya da sonra…
Ama sonrası, o birileri için artık yok.
Kemal Kılıçdaroğlu değişim vadetti aynı ittifaktaki ortakları ile birlikte.
Aday olduğu açıklandı.
Geleceğe aday, yeni bir Türkiye vaadiyle.
7 çocuklu bir ailenin okuyan tek evladıydı Kemal Kılıçdaroğlu.
Yokluk içinde büyüdü, dergi alıp okuyacak paraları dahi yoktu.
Oysa ne çok istemişti Munzur’un kenarında o dergileri okumayı.
Anmak için yanan mum her titreyişinde sarsıntıyı hatırlattı.
O sarsıntı ve çığlıkları…
Oysa her şey biliniyordu.
Eleştirileri not alanlar, uyarıları kenara bile yazmamışlardı.
On binlerce insan geliyorum diyen depremde öldü, öldürüldü.
"Bugün bir adaydan öte bir değişimin temsilcisi olarak karşınızdayım” dedi, Kemal Kılıçdaroğlu.
Adaletin, hakkın, hukukun olacağı bir değişimin.
Göz göre göre ölmeyeceğimiz bir Türkiye değişimi.
Bilime, liyakate her şeyden önce insana değer veren bir değişimin temsilcisi olarak seslendi.
On binler duyamadı bu sesi ama "adalet" diye bağıran yakınlarına ulaştı yankısı.
Çünkü vadedilen bir seçimden fazlasıydı.
“Gönülleri kazanmaya, kaygıları gidermeye, korkuları aşmaya, küslükleri barıştırmaya ve sofralara bereketi getirmek için adayım” dedi, Kılıçdaroğlu.
“Hak için, adalet için, hukuk için geliyoruz” dedi.
Yaşam vadetti, "Ölüm kaderiniz, razı olun" demedi.
Adalet vadetti, "işin fıtratı bu kabul edin" demedi.
"Gülümseyen yüzleri tekrar görmek için adayım" dedi.
Mum, ağlar gibi damla damla eriyordu.
Işığı titriyordu.
Doğru ya, o gece soğuktan da öldü insanlar.
Akılda kalan acı anılara rağmen gülümsetti Bay Kemal, hafif bir tebessümdü şimdilik.
Bir daha böyle ölmeyeceğimize, bu denli terk edilmiş ve çaresiz kalmayacağımıza olan inançla.