Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Medyanın Sefaleti

Sedat Peker’in gündemi bombaladığı günlerde sık sık adını duymuştunuz: Gazeteci Hadi Özışık, geçenlerde kızını da yanına alıp Saray’a gitmiş. Kim bilir nasıl randevu alındı, Erdoğan’ı ziyaret etmiş. Elbette fotoğraf çekilmiş. Ve bir mesaj eşliğinde “iftiharla” paylaşılmış:
“İyi günde kötü günde yanımızda olan dostlarımız bu fotoğraf karesini gördüklerinde elbette her zamanki samimi duygularını ifade edecekler. Pek tabii ki şer cephesi kudurmaya devam edecek.”
“Dostları” samimi görüşlerini söyler mi, bilmem. Ben samimiyetle uyarayım. İnsanın kendisini zirvede hissettiği bir anda bu kadar “düşürmesi” nadiren görülür.
Düşünün; size göre ülkenin en önemli mekanında en önemli kişisiyle berabersiniz. Belli ki sevinç ve gurur dolusunuz.
Ama mesajınızı “KUDURUN” diye noktalıyorsunuz.

*. *. *
Medyanın seviyesi kuşkusuz o ülkenin seviyesini gösterir.
Sokak ağzı.. Düşmanca tavırlar.. Akıldan yoksun başlıklar, haberler..
Belli bir mesafeden bakınca komik aslında. Ama memleketi yönetenlerin zihniyetini.. Ve tüm başarısızlığına rağmen iktidarı -Erdoğan’ı- destekleyerek yıkıma yardımcı olanları düşününce, hazin. Çok hazin.
Alın bir örnek: Günlerdir köpeklerin “ötanazi” diye öldürülmesine dair yasa konuşuluyor ya.. Yeni Şafak sorunun adını koymuş. Meğer tartışmanın arkasında “MAMA LOBİSİ” yok muymuş!
“Nasıl” diye sormayın. Öyle işte! Daha çok mama satmak isteyen firmalar ve onların yardakçısı hayvanseverlerin işiymiş her şey!
Hani birileri çıkıp aşırı sıcakları “su lobisine” bağlasa şaşırmayalım.



Akıl bu kadar mı karaborsaya düştü?
Velev ki mama lobisi diye bir şey var. Doğal olarak, su, peynir, araba, özel olarak TOGG, ayakkabı, tesbih satanlar gibi onlar da daha çok satış yapmak isteyecek.
Onların -her ne ise- “hain” emellerine karşı çıkmak için “MÜŞTERİYİ ÖLDÜRMEK Mİ GEREKİYOR?” Bu nasıl bir manşet ey Yeni Şafak? Bu nasıl gazetecilik?
O şer odaklarının cezasını masum hayvanlar mı çekecek!
Bu nasıl insanlık?

*. *. *
Ben de bu devirde ne anlatıyorum değil mi!
Seviyesizliğin, yalanın, şerrin en hakikisini görmedik mi!
Gülen Cemaati ile iktidar, ortaklaşa prodüksiyonla bu millete neler neler anlatmadı mı!
Şimdi Hadi’nin bir ifadesine, bir gazetenin manşetine mi takılıp kalacağız..
Doğru!
Yine de işin böyle komik düzeye inmesi size de fena gelmiyor mu!
Hiç kimsenin utanmaması..
Hesap vermemesi..
Hatta “şiddet gördü” diye pamuklara sarılıp sarmalanması..
Son örnekte olduğu gibi Nagehan Alçı’nın “MAĞDURLAR KATINDA” yerini alması..
Bana fena geliyor.

*. *. *
Bu ülkede kadınlar eşlerinin, çocuklarının en azından kemiklerini bulabilmek için yıllardır mücadele veriyor.
Gezi’de evlatları öldürülen anneler, Kabataş yalancılarının kumpaslarına maruz kaldı, hala kalıyor.
Cezaevlerinde, karakollarda kadınların çıplak aramalarla bedenleri de onurları da saldırıya uğradı, uğruyor.
Ben Nagehan Alçı’nın elinden en az zararla kurtulanlardan biriydim.
Sadece bir programında Medya Mahallesi için “operasyon programı” demişti. Elbette kanıtını da tanığını da gösterememişti.
Vaktiyle Deniz Akkaya’nın (bile) şiddete uğramasına karşı yazmışlığım vardır. Ve samimiyetle söylüyorum, ROK’un şiddetini iliklerime kadar hissedip ürperdim.
Ancak sevgili Nevşin Mengü’nün ikisi de az önce Jüpiter’den gelmiş de bu topraklarda hiç geçmişleri yokmuş gibi sohbeti (?).. Olmadı!!
Zira ilerde Türkiye’nin AKP’li Erdoğan’lı yılları yazılırken, medya ve özellikle ROK-Nagehan ikilisi özel olarak anılacak.
Tıpkı o yıllar boyunca halkı aldatan, Cumhuriyet’in tüm değerlerinin kirletilmesine alkış tutanlar gibi.
Onları affetmeyeceğiz.
Psikolog Tuğba Yılmaz’ın bir kitabına verdiği isim gibi: Affetmek zorunda değiliz.
Ama umuyorum, diliyorum ki onlar gibi kötü olmayacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi