Kulislerden: Mehmet Şimşek, Millet Masası ve erken yerel seçim

Türkiye yine fırtınalı bir haftayı geride bırakıyor.

HDP'ye bakanlık, yine ve yine adaylık, masa ve Mehmet Şimşek tartışmaları...

Hepsi ve daha fazlası için yine "hiç yalanlanmayan/düzeltilmeyen" kaynaklarıma gittim.

Ne baskıları süren Af Talebi kitabında ne de yüzbinlerce okunmaya ulaşan bu köşede hiç yalanlanmadılar.

Önce AK Parti kulisleri...

Konu elbette Mehmet Şimşek.

Meslek büyüğüm Deniz Zeyrek'in gündeme getirdiği ihtimal...

Sordum.

Öncelikle belirtmek lazım ki; Mehmet Şimşek ile birden fazla görüşülmüş.

Şimşek her seferinde ve sonuncusunda aynı gerekçeyle "hayır" cevabını vermiş.

Geçmişte Beştepe'nin bütçe kanadında yer alan ve Naci Ağbal'a yakın isimlerden biri şöyle söyledi:

"Mehmet Bey ile görüşüldü, ikna olmadı. İlk de değildi. Kendisi "İş ilişkilerim var, yeni anlaşmalar yaptım" diyerek herhangi bir görevi kabul edemeyeceğini bildirdi".

Son görüşmenin ardından 11 gün geçmiş. Bu süreçte bir ikna veya değişim olur mu, kaynağıma göre pek olası değil.

Gelelim ilk kez bu satırlarda okuduğunuz erken seçim iddiasına.

"Erken" iddiasında yer alan genel değil yerel seçim.

13 Ocak 2022.

"Erken yapılacak olan başka bir seçim mi?" başlıklı yazıda, iktidar kulislerinde konuşulan stratejilerden birinin 2023'teki seçimde masaya bir sandık daha getirme planından bahsetmiştim.

Süreç öyle bir noktaya geldi ki...

Artık kulislerde bu strateji epey önem kazanmış görünüyor.

O zaman da vurgulamıştım:

Hem Cumhurbaşkanlığı, hem genel, hem de yerel seçimin aynı tarihte yapılabilmesi için Meclis'te aşılması gereken bir engel bulunuyor.

Anayasada yerel seçimlerin “5 yılda bir yapılması” hükmü yer aldığından, değişiklik şart. Bunun yapılabilmesi için Meclis’te 367 milletvekilinin oyu gerekiyor.

“Cumhur İttifakı”nı oluşturan AKP ile MHP’nin milletvekili sayısı 335 olduğundan, desteğe ihtiyaç var.

Temel soru şu:

Cumhur İttifakı, sürekli gündeme getirdiği adaylık tartışmasını alevlendirmek için, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın kamuoyunda en çok tartışılan engelini kaldırmak ister mi?

Yani "Belediyeler AK Parti'ye geçmesin" endişesini...

Aynı gün hem Cumhurbaşkanlığı hem milletvekili hem de belediye başkanlığı sandığı...

Epey karmaşık ve çok sesli bir adaylık gündemi.

Belediye adayları, milletvekili adayları, Cumhurbaşkanı adayları...

Çok çeşitli bir propaganda dönemi. Belki biraz karmaşa...

İşte iktidar bunu düşünüyor. Kulisler net...

O dönem bunu sorduğum Millet İttifakı kulislerini şöyle aktarmıştım:

"Millet İttifakı kulisleri, yerel seçimin bir yıl öne alınarak 2023'te yapılmasının gündeme gelmesi durumunda sandığı destekleyeceklerini belirtiyor. Hiçbir seçimden kaçılmayacağını...

Ayrıca Kılıçdaroğlu'nun süreci çok net tarif ettiğini...

Adaylık belirleme sürecinin de tüm bu denklemlerden bağımsız olduğunu..."

Şimdi aynı isimler yine benzer vurguları tekrarladılar.

Soru sabit: Erken olan, 2023'e çekilecek yerel seçim olabilir mi?

İktidar kazancını ve kayıplarını ihtimal ekseninde hesaplamaya devam ediyor.

Ve geldik fırtınalı son döneme...

HDP'ye bakanlık tartışması, adaylık tartışması, yasaklar, cezalar, konserler ve ekonomik adımlar...

Türkiye'nin önde gelen araştırmacılarından, geçmişte AK Parti'de araştırmaları analiz edilen isimlerden biri, siyasi analist İbrahim Uslu ile konuştum.

Önce Millet Masası nezdinde sıklıkla gündeme getirilen adaylık tartışmasını sordum.

"Önce şunu hatırlatmakta fayda var. Zor bir süreç yönetiyor altılı masa. Bunun tarihimizde çok örneği varmış gibi davranıyoruz. İlk kez böyle bir birliktelik var" sözleriyle başladı ve ekledi:

"2014'te sayın Erdoğan seçime 40 gün kala adaylığını açıkladı. 2018'de iki aylık bir süreçte... Köy muhtarı, milletvekili adayları bile sanki yıllar öncesinden açıklanıyor da Cumhurbaşkanı bekletiliyor gibi yanlış bir algı var. Neden açıklansın? Seçim ilan edilmedi, normal takvime de epey de zaman var".

HDP'ye bakanlık iddiasıyla şekillenen tartışmayı da sordum.

Bir kriz mi, bir sınav mı? Ne yaşandı?

"Her tartışma kriz değildir. Tartışmak da ittifakı veya masayı dağıtmaz. Belli anlarda aşırı duyarlılık oluşabiliyor. Ani ve fevri çıkışlar yapılabiliyor. Yine de çok büyütülüyor" dedi.

Devamını şöyle getirdi:

"Sağlıktan bir metafor kullanayım. Durduk yere stokin fırtınası yaratıyoruz, buna düşmeye gerek yok. Metafordan devam edeyim; mikroba odaklanmak yerine ittifaka zarar vermeye gerek yok. Ki zarar da görmüyor. Bakın kriz denilen süreç, sayın Akşener'in Fox TV'de verdiği 6 kelimelik yanıtlarla bitti. Demek ki stokin fırtınası yaratmaya gerek yok".

Peki.. Kamuoyunda "HDP sopası" denilen Cumhur İttifakı'nın bu enstrümanı Millet Masası açısından "şimdilik" bertaraf edildi. Yine bu tartışmalar olmayacak mı?

"Seçim dönemi resmen başlayana kadar sürer. Adaylar çıkana dek noktalanmaz çünkü iktidar bunu kullanışlı görüyor. Seçim matematiğini es geçmeyelim. Hiçbir parti veya ittifak salt kendi oylarıyla Cumhurbaşkanlığı'nı kazanamıyor. Ortada bir realite var" yorumunu yaptı ama bir not daha düştü:

"HDP konusunda farklılık göstermek anormal değil, kriz değil. Ayrıca krizler de çözülebilir".

Son olarak iktidarın seçim dönemi stratejisini sordum Uslu'ya...

Zira iktidar kulislerinde sertleşmenin artırılacağına dair işaretler gördüm.

Yasaklar, cezalar...

Bir yandan da muhalefetin kimi ekonomik vaatleri de dahil olmak üzere sosyal konut ve EYT gibi adımlar...

İktidar "kutuplaştır ama tencereyi olabildiğinde doldur" stratejisini mi izleyecek?

"2019'da uygulanan stratejinin aynısı" diyerek başladı Uslu yanıtına...

"O zaman da köprüden geçiş cezaları bile atfedilmişti hatırlarsanız... Ama 3 puan daha kaybedildi. Yerel iktidar değişti" diye de ekledi.

"Aynı taktik ne kadar işler, ne olur göreceğiz. Enflasyonun hızını yavaşlatsanız dahi, vatandaş 100 liraya aldığı ürünün 7 lira yerine 4 lira artmasından memnun olmaz. Zaten 100 liraya da alamıyor, artışın sürecek olmasıyla ilgilenir. Vatandaş bunu seçim döneminde tecrübe edecek, adım adım" yorumunu yaptı.

Son bir sözü oldu...

"2019'da henüz 9 aylık bir krizle büyükşehirleri kaybeden iktidar, 5 yıla yaklaşan bir krizde ne yapabilir? Son 6-7 aylık süreçte, oyu yüzde 30'a düşmüş bir iktidar partisi tekrar yüzde 45'lere oynayabilir mi? 9 aylık krizde yapamamış, 5 yıllık krizde kendi oylarını yüzde 50'ye yakın bir artışla yükseltmesi de pek olası görünmüyor. Daha mülteci meselesi var".

Hem iktidar cephesi hem de Millet Masası cephesinde olan bitenler bunlar.

Sıcak haftanın sıcak notlarını, kulislerini ve yorumlarını okudunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Coşkun Arşivi