
Ayşenur Arslan
Kötülüğün analizi: Bunu neden yapıyorlar?
Gerçek bir sorgu videosunda rastlamıştım: 12 yaşında bir kızı vahşice öldüren.. Kızcağız hayatı için mücadele ederken malum yerinden ısırılan cani.. Sorgu odasında yalnız kaldığı bir anda “Kahretsin, nasıl da canım yanıyor” diye yakınmıştı.
Küçücük bir kızı öldürmüşsün be yaratık.. Aklında kalan bu mu olacak!
Öldürmeyi “gerçekten” seven ya da öldürme dürtüsüne karşı koyamayanlar elbette anlayabileceğimiz varlıklar değil. Kötülüğün bu uç noktası hiçbirimizin anlayabileceği bir durum değil.
Ama, anlayamasak da analiz edebiliriz herhalde.
Öncelikle, en vahşi ölümler erkek elinden çıkıyor. Bu da kötülükle “güç” arasındaki ilişkiyi açığa vuruyor.
Bu yazının konusu da, gücün en yoğun ve karmaşık hali sayabileceğimiz iktidar. Özellikle kontrol edilemeyen tek adamların iktidarı.
Günlerdir bir yandan yüreğim ağzımda izliyorum.. Bir yandan her seferinde kalbim sıkışarak soruyorum: Mahir Polat’a bu zulmün, bu acımasızlığın nedeni ne?
Her gün cezaevi ile hastane-ler arasında getirilip götürülüyor. Yakın geçmişin kayıtları ve bugünün verileri sağlık durumunun ciddiyetini gösterdiği halde tahliye edilmiyor. NEDEN?
Bu soru tarih boyunca sayısız kere sorulmuştur herhalde.
Mesela, İkinci Dünya Savaşı öncesinde tüm Avrupa’da yaklaşık 9 milyon Yahudi olduğu biliniyor.
Toplama kampları.. Gaz odaları.. Ve daha nice korkunç biçimde katledileceklerine sınır dışı edilebilirlerdi. Peki neden bunun yerine “soykırım” tercih edildi?
Zira ölmeleri yetmiyordu. “Ölümlerinin ders olması” isteniyordu.
Tıpkı bugün “GAZZE KASABI” Netanyahu’nun bebekler üzerinden vermeye çalıştığı ders gibi.
“Bunlarla Mahir Polat’ın durumu aynı mı” diyeceksiniz. Muktedirin baktığı yerden evet, aynı! Her an hayatını kaybedebilecek bir İNSAN üzerinden topluma ders olsun, susup otursunlar diye böyle politika yapmak başka nasıl açıklanır ki!
Uzun süredir kalbimden rahatsızım. Anjiyolar, elektro şoklar ve günde 8-10 çeşit ilaç falan, halden anlarım. Ama elbette şunu asla anlayamam: Silivri’de bir hücrede hakkında verilecek kararı beklemek.. Her gün - muhtemelen kelepçeli- upuzun koridorlardan geçirilip hastaneye götürülmek… Her gün aynı muayene ve sorgudan geçirilmek... Kibar jandarmaların, kibar ve ilgili hekimlerin “karar verebilmekteki” çaresizliğini gözlemlemek...
Muktedir bunu en küçük bir tereddüt yaşamadan yapıyor. Çünkü A) yapabiliyor.. Ve B) koltuğunu korumanın ancak korkutup susturmakla mümkün olduğunu düşünüyor.
Aynı politikayı küresel ölçekte ve “neo faşizmin en nadide örneğini” veren Trump gibi!
Hele Reisin bizler için söylediklerini hatırlatan sözleri.. Hele o hadsizliği!!
“Trump Cumhuriyetçilerle bir araya geldiği yemekte, ülkelerin bir anlaşma yapmaya "can attığını" söyledi. "Size söylüyorum, bu ülkeler bizi arıyorlar, kı..mı öpüyorlar. Bir anlaşma yapmak için can atıyorlar. 'Lütfen efendim, bir anlaşma yapalım. Her şeyi yaparım. Her şeyi yaparım efendim' diyerek…”
Sözleri gibi icraatı da hadsiz. O kadar gözü dönmüş ki Çin’e uyguladığı gümrük tarifesini % 104 gibi akla ziyan bir orana yükseltti.
Trump’ın en sadık “yaveri” Elon Musk bile isyan etti atılan adımlara. Ne de olsa başta O, ABD ve dünyanın en zengin adamları bir gecede trilyon dolarlar kaybetmişti.
Hiçbiri de “Amerika’yı yeniden büyük yapmak için bizler küçülelim” dememişti elbette.
Bakın multi milyarderlerin buluşma noktası Forbes’ta Elon Musk için ne yazılmıştı:
“Elon Musk önce ekonomist Friedman’ın serbest ekonomi ve ticareti övdüğü bir videoyu paylaştı. Bu arada Trump ile görüşüp tarifeleri uygulamaması için lobi yaptı.
Trump’ın ticaret alanındaki danışmanı Navarro ile sert bir tartışmaya girdiği ve onu gümrük vergilerini övdüğü için ‘bir tuğla çuvalından daha aptal (moron) diye nitelendirdiği de biliniyor.”
Beyaz Saray’da bunlar yaşanıyorken bizim Saray’da neler oluyor dersiniz?
Erdoğan kıyıma en yakınındakilerden başladığı için itiraz edebilen olmadığını biliyoruz. Hele 2 gündür, Trump’ın “APTAL OLMA” diye tehdit ettiği Erdoğan’ı aynı söylemle anmasını “ÖVGÜ” diye görenler.. Trump’ın ne dediğini sözlerinin orijinalinden okuma imkanı olmayan Reis’in onlara inanması..
Yine müritler şeyhi uçurdu anlayacağınız!
O irtifada dünya nasıl görünüyor, kim bilir.
Evladı Berkin öldürülen.. Adalet arayışında kötü muamele gören, hatta kolu kırılan Gülsüm Elvan ve eşi Sami Elvan cumhurbaşkanına hakaretten hapse mahkum oldu.
Mahkeme nasıl böyle bir karar verebiliyor..
Trump durup durup “Rahip Brunson’ı nasıl da ellerinden kurtardık ama.. Erdoğan nasıl da yapılması gerekeni yaptı ama” diye hatırlatırken..
Adalet Bakanı nasıl yargı sahiden bağımsızmış gibi konuşabiliyor..
Ve Mahir Polat bugünü yine nasıl cezaevinde geçirebiliyor..
EN GÜZEL SON DAKiKA
İnsan sevinçten de gözyaşı döküyor, biliyorsunuz..
Mahir Polat hakkındaki gelişmeleri kaygıyla izlerken günü en güzel son dakika haberiyle noktalıyoruz:
Mahir Polat tahliye ediliyor. Gerçi ev hapsi kararıyla ama olsun. Evinde olması ve tedavisinin devam edebilmesi bile sevinmek için yeterli.
Tabii şimdilik..
Ve tabii başta İmamoğlu ve çocuklarımız, haksız yere tutuklanan herkesi Silivri’den çekip alınmaya kadar .