Kilonuz Normal mi Yoksa Fazla Mı... Vücut Kitle Endeksiyle Bunu Öğrenin!

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmış; günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer alan obezite, vücuda kullanabileceğinden daha fazla kalori alınması sonucu, kişinin boy uzunluğunun kilogram cinsinden ağırlığına olan oranının, yani Vücut Kitle İndeksi’nin (VKİ) 30’un üzerinde olması durumudur. Vücut kitle endeksi, kişinin kilosunun, boyunun karesine bölünmesiyle elde edilir.

Örneklersek; 1,75 m boyunda ve 70 kg ağırlığındaki bir insanın VKİ 22.88’dir.

(boy 1.75 çarpı 1.75 = 3.06; ağırlık 70 bölü 3.06 = 22.88)

Bu hesaplama sonucunda elde edilen VKİ, genellikle aşağıdaki aralıklara göre
değerlendirilir:

  • 18.5 ve altı: Zayıf
  • 18.5-24.9: Normal
  • 25-29.9: Fazla kilolu
  • 30-34.9: 1 derece obezite
  • 35-39.9: 2 derece obezite
  • 40 ve üstü: 3 derece obezite (morbid obezite)

Başka bir deyişle obezite, günlük alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olması ve harcanamayan enerjinin vücutta yağ olarak depolanması sonucu, yağ dokusunun, erkeklerde vücut ağırlığının %25’inin, kadınlarda ise %30’unun üzerine çıkması durumudur.

Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, genellikle günümüz teknolojisindeki gelişmelerin günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlaması sonucu oluşan fiziksel aktivite yetersizliği, yaş, cinsiyet eğitim düzeyi, sosyo-kültürel, hormonal, metabolik, genetik ve psikolojik etmenler, sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama, sigara ve alkol kullanma alışkanlığı, antidepresan vb. bazı ilaçlar, doğum sayısı ve sık doğum aralığıyla anne sütünün yetersiz alınması obezitenin başlıca nedenleri arasındadır.

Yapılan çeşitli çalışmalarda, obezite görülme sıklığının anne sütü ile beslenen çocuklarda, anne sütü ile beslenmeyen çocuklara göre daha düşük oranlarda olduğu, anne sütü verme süresinin, tamamlayıcı besinlerin türü, miktarı ve başlama zamanlarının obezite oluşumunu etkilediği gösterilmiştir.

Beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyaç olup, karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek anlamına gelmemektedir. İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarlarda alabilmektir. Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek, okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre
değişken günlük enerjiye ihtiyacı olmakta ve sağlıklı bir yaşam için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir.

İnsülin direnci, Tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, koroner arter hastalığı, kan yağlarının yükselmesi (hiperlipidemi, hipertrigliseridemi), metabolik sendrom, safra kesesi hastalıkları, bazı kanser türleri (kadınlarda safra kesesi, endometriyum, yumurtalık ve meme, erkeklerde kolon ve prostat), osteoartrit, felç, uyku apnesi, karaciğer yağlanması, astım, solunum zorluğu, gebelik komplikasyonları, ameliyat risklerinin artması, regl düzensizlikleri, toplumsal uyumsuzluklar, kas-iskelet sistemi sorunları, deri altı yağ dokusunun fazla olması nedeniyle mantar enfeksiyonları, Anoreksiya nevroza (yemek yememe) veya Blumia nevroza (kusarak yediği besinlerden yararlanmama) ile Binge eating (tıkınırcasına yeme), gece yeme sendromu, bir şeyi daha fazla yiyerek psikolojik doyum sağlamaya çalışma gibi ruhsal sorunlar, obezitenin neden olabileceği sağlık problemlerinden ve risk faktörlerindendir.

Fazla kilolardan kurtulmak ve kilo kontrolü için uzman yardımı alınmalıdır. Ayrıca fiziksel aktivite düzeyi artırılarak, günlük yürüyüş ve egzersizler alışkanlık haline getirilmelidir. Raf ömrü uzun, kalorili, hazır gıdalar ve doymuş yağlarla alkolden uzak durmak, doğal olmayan şeker tüketmemek, günlük tuz alımına dikkat etmek, sağlıklı pişirme tekniklerini tercih etmek, vücudun ihtiyacı kadar su içmek, yemek yeme alışkanlığını değiştirmek, yemekleri yavaş yemek, obezite ile mücadele yöntemlerindendir.

Bir diğer yöntem ise, FDA onaylı az sayıda seçeneğin olduğu ilaç tedavisidir. Ayrıca, 18 – 75 yaş arası uygun görülen tüm hastalara uygulanabilen, iştahı keserek daha fazla yemek yemenin önüne geçilebilmesini sağlayan ve başarılı sonuçlar elde edilebilen iğne tedavisi de kullanılmaktadır.

Tüm bunlara ek olarak, besinlerle alınan enerjinin azaltılmasına yönelik obezite cerrahisi (bariatrik) de yöntemler arasındadır. Burada hedef, besinlerin gastrointestinal sistemde emilimlerini azaltmaktır. Bu amaçla bypass, gastroplasti, gastrik bantlama, gastrik balon vb. methodlar kullanılır. İkinci cerrahi müdahale türü ise rekonstrüktif olarak adlandırılır. Amacı, vücudun çeşitli bölgelerinde lokalize olmuş mevcut yağ dokularının alınmasıdır. Ancak bu estetik ağırlıklı olup, obezite tedavisi gereklerinin yerine getirilmemesi durumunda, yağ birikimi tekrar oluşmaktadır.

Sağlıkla kalın !..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bengi Başer Arşivi