Kılıçdaroğlu, o sekiz saatin hikayesini anlattı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dört günlük ABD seyahatini tamamladı. Kılıçdaroğlu, dönüş için Washington’daki Dulles Havalimanı’nda uçağını beklerken, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

CHP liderine “Sekiz saat boyunca nereye kayboldunuz?” diye sordum.

Kılıçdaroğlu, bu düşüncesini bir gece önce otel odasında kurmay ekibine açtığını ve onların büyük heyecan duyduğunu söyledi. Yaptığı plan gereği sabah havalimanına gitmesi beklenirken, otomobille hızla New York’a giderek, çekim yaptıklarını anlattı.

Sordum.

“Binayı görünce ne düşündünüz?”

Şu yanıtı verdi:

”Türkiye’den aktarılan servetle yapılan binayı görüyorsunuz. Gerçekten bir gökdelen.”

İktidar medyasında Pensilvanya’ya gittiğinin söylendiğini hatırlattığımda “Parayı veriyorsunuz, istediğiniz haberi yazdırıyorsunuz. Onlar gazeteci değil. Tetikçiden gazeteci olmaz” dedi.

Ve en son “Mehmet Ali Çelebi’nin nikah şahidi olduğunuz için pişman mısınız?” sorusunu yönetim.

Kılıçdaroğlu, "O zamanki Çelebi ile şimdiki Çelebi arasında dünya kadar fark var. Ben o zamanki Çelebi’ye nikah şahitliği yaptım” diye yanıt verdi.

Öte yandan Kılıçdaroğlu ile ABD’de temaslarda bulanan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati aynı uçakla döndü. İki siyasi uçağın iki ucunda oturdu. Kılıçdaroğlu, “1A”, Nebati “1J” numaralı koltukta seyahat etti.

İşte, Kılıçdaroğlu’nun yanıtları:

-Gezi istediğiniz gibi geçti mi?

Gayet güzel. Düşündüğümden daha başarılı geçti.

-Türkiye için çıkarttığınız sonuçlar neler oldu?

Siyaset kurumunun bilime, bilim insanlarına, üniversitelere düşündüğümüzden daha fazla değer vermesi ve kaynak ayırması gerekiyor. Bunları yapmadığı takdirde, Türkiye’nin büyümesi, gelişmesi, bölgede güç olması mümkün değil.

-Görüştüğünüz her grup size seçim güvenliğini sordu.

Türkiye’de seçim güvenliği konusunda endişe duyduklarını ifade ettiler. Endişe duymamaları gerektiğini, seçim güvenliğini sağlama konusunda CHP ve ittifak içinde olduğumuz partilerin ciddi hazırlıklar yaptıklarını ifade ettim. Umuyorum tatmin etmişimdir.

-Sizden talepleri oldu mu?

Hayır, olmadı. Söyledikleri şu oldu; bilim insanları Türkiye’den pek çok politikacının Amerika’ya geldiğini ama lütfedip kendilerini ve üniversiteyi ziyaret etmediklerini, bilim insanlarıyla bir araya gelmediklerini, bunun ilk olduğunu (belirterek) “Umarız bundan sonra örnek alınır da devlet yetkilileri gelirken bir de üniversiteleri sorarlar” (diye) sitemlerini dile getirdi.

-Bazı eleştiriler var. “Akademiye mi gitti, bilim insanları zaten Türkiye’ye geliyor, gezi bunun için miydi” gibi.

Ufku dar olanların bu eleştirileri yapmasını doğal kabul etmek lazım. Onun dünyası o kadar zaten. Sabahtan akşama kadar partililer kavga etsin, o da oturup bir makale yazsın. O kadar… Dünya nereye gidiyor, teknolojik gelişmeler ne, Türkiye’nin önündeki hedef ne? Bunları düşünmüyorlar. Bunu yazan adamın eminim Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapatıldığından haberi bile yoktur. Üniversitelerin bu halde olduğundan haberi yoktur. Yaptığı eleştirinin ne kendisi, ne siyaset ne de üçüncü kişi için yarar getirmeyeceğini, bir makale okusa fark edecektir. Ama okumuyorlar, eleştiriyorlar.

-Deniyor ki; neden gitmişken senatörlerle görüşmedi? Bunu tercih mi etmediniz?

Tercih etmedim. Gittiniz görüştünüz diyelim. Siyasilere ne diyeceksiniz? Bugün bir genç arkadaş “Dışarıdan destek almanız gerekir’ gibi bir ifade kullandı. Söyledim yani, dışarıdan desteğe ihtiyacımız yok. Özgür irademizle ülkemize demokrasiyi getirebiliriz. Demokrasiyi ülkeye getirmek için birisinden icazet almanın mantığı yok. Kendi irademizle dikta yönetimini demokratik yollarla sonlandırabiliriz. Bu da siyaset tarihine giren güzel bir örnek olur. Nasıl Kurtuluş Savaşı verirken örnek olduysak mazlum ülkelere, demokrasi konusunda da örnek olabiliriz.

-Sekiz saat boyunca nereye kayboldunuz?

Arkadaşlarımla oturduk otel odasında, önce onlara açtım, düşüncem var diye. Doğrusunu isterseniz onlar da heyecanlandılar.

-Gitmeden bir akşam önce mi?

Evet, evet. Toplandık. ”Hangi açıklamayı yapacağız” diye sordular. Açıklamayı söyledim. “Tamam” dediler. “Kimsenin haberi olmaması lazım, normal çalışmanıza devam edin, havaalanına arkadaşları gönderin. Havaalanında ‘Genel başkan başka yere gitti, yetişirse gelecek’ diye söyleyin” dedim. Bindik arabaya, New York’a geldik. Yeri bulmak için biraz dolaştık. Sonra yeri bulduk.

-Binayı görünce ne düşündünüz?

Türkiye’den aktarılan servetle yapılan binayı görüyorsunuz. Gerçekten bir gökdelen; etrafındakilere göre biraz daha yüksek. Tabela görmedik. İçeri girmedik. Arabayı bir yere koyduk. Gürültü var tabii. Bu arada ambulans geldi. Ses bitmiyor. New York’un ambulansları meşhurdur. Dakika başına bir ambulans, bir siren. Neyse… (Gülüyor) Ambulans gittikten sonra çekim yaptık. Hemen bindik araca Washington’a doğru geldik. Benzin istasyonuna uğradık hamburger almak üzere. Burada kimse beni tanımaz diye geziyorum. Birisi “Sizinle fotoğraf çektirebilir miyiz?” dedi. “Türk müsün?” dedim. “Türkmenistandanım” dedi. “İyi gel bakalım” dedim.

-Bina önünde sizi gören oldu mu?

Hayır olmadı. Zaten çok kısa süre kaldık. Çekim yaptık, ayrıldık. Çünkü size yetişmemiz gerekiyordu.

-Görüntüde bir metin mi okuyordunuz?

Notlara bakıyordum.

-İktidar yanlısı kanallarda Pensilvanya’ya gittiğiniz, FETÖ’cülerle görüştüğünüz iddia ediliyor.

Düzeysiz bir tartışma. Olayı bilmeden, araştırmadan, hatta sahte haritalar icat ederek yapıyorlar. Buna alışkınım. Parayı veriyorsunuz, istediğiniz haberi yazdırıyorsunuz. Onlar gazeteci değil. Tetikçiden gazeteci olmaz. Gazeteci araştırır, bakar; Pensilvanya nerede, bizim geldiğimiz yol nerede…Buna bakması lazım. En azından ilkokul mezunu birisi için yeterli bir şey. Haritayı açacak, nerededir, nereye gitti, ne oldu. İktidarı destekleyen medyanın ne kadar kirlendiğini gösterir. Bir medya bu kadar kirlenmemeli. Eleştirebilirler, “Üniversiteyi niye ziyaret ettin?” diyebilirler. “Siyasilerle görüşmen gerekiyordu” diyebilirler. Hepsini saygıyla karşılarım. Ama yalan haber yapmaları…Buna çok alıştık. Yalan yanlış bir sürü şey.

-Temsilciler Meclisi’nden üç üye görüşmek istemiş ve reddetmişsiniz. Bu iddia doğru mu?

“Siyasilerle görüşmeyeceğim" diyorsunuz, geldikten sonra görüşürseniz doğru olmaz.

Center of American Progress ile yaptığınız toplantıda Beyaz Saray, Senato ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in ekibinden görevliler varmış. Sizin bilginiz var mıydı?

Kim gelecek, onu saptama şansım yok. Bir ev sahibi var. Davetliler geliyor. Tek hassas olduğumuz nokta, FETÖ unsurlarından biri gelir, bir provokasyon yapar. Bu konuda çok duyarlı olduk.

-Bernie Sanders meselesine açıklık getirebilir misiniz? Ne oldu da görüşme olmadı?

Çok uzak. Gideceksin, geleceksin. Yarım saat görüşeceksin. Dolayısıyla onu bıraktık.

-Yaptığınız gözlem ve görüşmeler kafanızdaki vizyona neler kattı? Dönüşte bir program önerisi yapacak mısınız?

Konuyla ilgili bizden Faik (Öztrak) Bey'in, diğer partilerden aynı pozisyonda olan arkadaşların üzerinde çalıştıkları metin var. O metnin alt başlıklarından birisi bilim ve teknoloji. Yaptığımız gözlemler bizim metnimize girecek. Bu bizim hükümet programımız olacak. Aslında bu gezi kuracağımız hükümet programının açılımı olacak.

-Dezenformasyon yasası geçti, ne düşünüyorsunuz?

Özgür medyadan korkan bir iktidarın bu ülkeye hiçbir yararı olmaz. Nokta. Bir siyasetçinin ihtiyaç duyduğu şey sağlıklı eleştiridir Eleştiriye tahammül edemiyorsanız, herkesi susturacağınızı sanıyorsanız olmaz. Eğer dezenformasyonla mücadele edecekseniz, buyrun işte Yeni Şafak’ın, Aydınlık’ın, diğer gazetelerin manşetleri. Hepsi yalan yanlış. Getirdikleri düzenleme, sosyal medyada ciddi önlemler almak, gazetecilerin yazdığı yazıları sansürlemek, engellemek… Amaç bu zaten.

-Mehmet Ali Çelebi’nin nikah şahidi olduğunuz için pişman mısınız?

Yo, hayır. O zamanki Çelebi ile şimdiki Çelebi arasında dünya kadar fark var. Ben o zamanki Çelebi’ye nikah şahitliği yaptım.

-Onun AK Parti’ye geçmesi RTÜK’te üye sayısını değiştirdi.

Soru şu. Neden RTÜK başkanı yazı yazmadı. Transferi beklediler.

-AK Parti’ye geçeceği duyumunu almış mıydınız?

Bir kişinin transferi yönünde çaba harcandığını tahmin ediyorduk. RTÜK Başkanı bekliyor zaten.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi