İsmail Pehlivan
Kentleşen Alevilik’te Gençlerin Kimlik Arayışı!
“Eşrefoğlu al haberi
Bahçe biziz gül bizdedir
Biz de Mevla'nın kuluyuz
Yetmiş iki dil bizdedir”
Hasan Dede (ö. 1603-1604)
Gençlik, toplumsal yaşamın dinamik bir unsurudur. Soran, sorgulayan, merak eden, araştıran bir niteliğe sahip. Dolayısıyla Alevi gençlerinin de bir kimlik arayışında olması normal. Her geçen gün artan baskı, tehdit yoluyla ayrımcılığa uğrama ve her fırsatta asimilasyona tabi tutulma korkusu, onları kimlik arayışına sürüklemektedir. Hal böyle olunca gençler arasında inançsal ve kültürel öğeler güçlenirken, kendilerini ifade edebilecekleri ve geliştirebilecekleri alanlara maalesef ulaşamamaktadırlar.
Bugün cemevleri etrafında varlık göstermeye çalışan Alevilerin birinci önceliği gençleri olmamıştır. Onlara bu inancın gereklerini öğretemediklerinden ikna edip cemevlerine götüremiyorlar. Ailelerini üzmemek için cemevlerine giden gençler, cem ibadetindeki ritüeller ve konuşmalardan tatmin olmadıkları için bir daha gitmek istemiyorlar. Alevi gençleri bugünkü yapısıyla cemevlerinde kendilerini ifade edebilecek ortamlar bulamıyorlar. Ayrıca sistem içinde hep dışlandıklarını hissediyorlar. Bu nedenle cemevlerine ibadet için giden kişiler, büyük çoğunlukla kadınlar ve yaşlılardan oluşuyor.
Bu arada cemevleri toplumun önemli gereksinimlerine cevap vermeye çalışıyor. Örneğin, cenaze hizmetleri, kurban, adak, cem ibadeti, lokma gibi ihtiyaçlar yerine getiriliyor.
Bundandır ki Alevi gençleri, Alevi ibadeti denildiğinde ilk akla gelenler arasında bulunmuyor. Cemevlerinde olan gençler ise inanç kimliği konusunda yeterli argümanlara ulaşamadığı için kısa sürede buralardan uzaklaşıyor.
Bu uzaklaşmaya zemin hazırlayanlar Alevice bir yaşamı ilke edinmeyen cemevi yöneticileridir. İnatla kalanlar da ya sıtkı gönülle yola revan olmak isteyenlerdir, ya yöneticilere tabi olanlardır ya da çıkar ilişkisi kuranlardır.
Her ne hikmetse, özellikle politik yapılarda, etkinliklerde, eylemlerde, Alevi kıyımlarında önce gençler akla geliyor. Sadece Aleviler için değil, her toplumsal yapı içinde gençlik bir yandan geleceğe havale edilirken, diğer yandan da “yozlaşma” “şiddet” “aşırı politikleşme” ve “kayıplar” gibi güncel konularda da merkezi bir rol üstlenmektedir.
İlginçtir irticacı ve cemaat yapılanmalarındaki gençler ile Alevi gençleri toplumun diğer genç kesimlerine göre daha politik bir yapıya sahip. Bu konunun detaylı irdelenmesi gerekir.
Alevi gençlerinin büyüklerinden şöyle bir farkı var; kentlerde her kesimle daha yoğun bir iletişim ve etkileşim içinde büyümektedirler. Gördükleri eğitim ve öğretim sayesinde olayları daha bilinçli değerlendirdikleri de bir gerçek.
Bu durum kim olduklarını, Aleviliğin ne olduğu, ne olmadığı, Alevi olmanın koşullarını, sınırlarını sorgulamalarına, kendilerini ve Aleviliği tanımlama ihtiyacını yoğun bir biçimde yaşamalarına neden oluyor.
Toplumun tüm katmanları ile temasın somutlaştığı kentsel yaşama karşın Alevi gençlerinde, güçlü bir tehdit algısı varlığını koruyor. İçlerinden bunu tecrübe edenler de var ve “zarar göreceğiz”, “bizi kesecekler” “bizi yok edecekler” diye düşünüyorlar. Hal böyle iken Aleviliğini tanımlamaya çalışan gençlerin ortak görüşünde öne çıkan kavramlar “asimilasyon”, “mağduriyet” ve “ezilmişlik” oluyor. Üstelik başlarına gelen tüm zalimliklerin, Alevilerin barışçıl olmaları ve şiddete başvurmamalarının bir sonucu olduğunu düşünüyorlar.
Alevi gençleri toplumsal temaslarında da birey olarak ayrımcı pratiklerle karşılaşıyor. En çok din derslerinde, Ramazan ayında, erkekler için askerlikte ve Cuma namazı çağrılarında kimi zaman fiziksel şiddete maruz kaldıkları da oluyor. Edindikleri Sünni arkadaşlarına Alevi olduklarını açıklamak zorunda kaldıklarında aldıkları tepkilerden rencide oluyor ve onlardan uzaklaşmak zorunda kalıyorlar.
Alevi gençleri yaşadıkları ve tanık oldukları olaylar karşısında haksızlıklara uğradığı için adalete ve sisteme olan inançlarını da yitirmiş durumda.
Alevilerin ortaklaştığı en temel taleplerde bir ilerlemeye tanık olmadıkları için devlete ve siyasi iktidarlara mesafeli durmayı tercih ediyorlar. Tüm bunları bir asimilasyon girişimi olarak kodluyorlar.
Gençler için Alevilik sahiplenilen, sevilen bir kimlik. Lakin ne olduğu, nasıl yaşanması gerektiği kafalarında net değil. “Bir inanç sistemi veya din olarak mı görmek lazım, yoksa bir kültür bir felsefe olarak mı?” “İslam’ın içinde bir unsur olarak mı yoksa İslam dışı bir inanç sistemi olarak mı?” gibi sorular kimlik tanımında gençlerin önünde cevaplanmak üzere duran birkaç sorudan bazılarıdır.
Bugün cemevlerini yöneten siyasi kişilikler ve Alevi Dedeleri önünde duran tüm bu sıkıntılara bir çözüm bulmak zorunda.. Aksi takdirde her geçen gün inancından uzaklaşan gençler için bir gün çok geç olacak!
Alevilerin farklılıklarını koruyarak kent koşullarına uygun şekilde batıni özlü Anadolu Alevi inanç sistemini yeniden keşfetmeye ve kurmaya ihtiyaçları var. Cemevleri geleneğe uygun toplumun gereksinimlerini karşılayamıyor. İnancı bilimin ışığında kent yaşamına uyarlamak ve örgütlenmesini gözden geçirmek zorunda. Günümüzde Alevileri temsil ettiğini söyleyen cemevleri, dernekler ve kurumlar toplumu ve gençlerini tatmin etmiyor.
Kentleşen Aleviler, “Geleneksel Anadolu Aleviliği”nin formunu bozmadan geleceğe taşımak mecburiyetindedir. Kısacası Aleviler, bugünkü inançsal örgütlenmesini geleneğe uygun, kente uyarlayarak gençlerini ikna etmeleri zaruri bir ihtiyaçtır.