Mustafa K. Erdemol
İran karşıtı, ABD düşmanı, bağımsızlık yanlısı Şii
Irak’ın birliğini Mukteda el Sadr sağlayabilir
Irak’ta bir kaç günden beri süren protestolar ülkedeki en büyük Şii hareketi olan Mukteda el Sadr yanlılarının önceki gün başkentin Yeşil Bölge olarak adlandırılan kesiminde gösteri yapmasıyla doruk noktasına ulaştı.
Medyada yazılıp çizilenlere pek kulak asmayın, iddia edildiği gibi Yeşil Bölge’yi de işgal etmedi Sadr yanlıları. Çünkü işgali gerektirecek kadar ele geçirilmez değil burası. Birkaç yıl önce bir konferansı izlemek için gittiğim Irak’ta otelimin bulunduğu bu bölge “terörden arındırılmış” hale getirildiği için elçiliklere, yabancı misyonlara ev sahipliği yapıyor. Sıkı bir koruma altında olduğu da doğrudur, hatta bölge içinde oturan vatandaşların özel bir giriş belgesi bile vardır. Ama buna rağmen Sadr yanlılarının orada bulunmaları işgal olarak değerlendirilemez. Çünkü bölgede gösteri yapılması olağandır, kaldı ki Sadr hareketi mensupları daha önce de bir kaç kez, en bilineni 2016’daydı, geniş katılımlı protesto gösterileri gerçekleştirdiler Yeşil Bölge’de.
Göstericilerin daha sonra Irak Parlamentosu’n doluştukları haberleri geldi. Buna da, Sadr’ın çekilin emriyle hemen son verildiği için “işgal” değil “baskın” denebilir sadece. Son seçimlerde çok sayıda milletvekili çıkarmasına rağmen parlamentodan çekilen Sadr Hareketi’nin meclisi işgali de hayli ironik tabii ki.
Sadr Hareketi’ni bilmeden
Meclis baskının nedeni, İran destekli Şii partileri ile müttefiklerinin kontrolündeki bloğun Başbakanlık için Muhammed el Sudani’yi aday adayı göstermesi. Sudani’yi asıl öneren ise eski Başbakan Nuri el Maliki.
Şii olmasına rağmen Sudani’ye neden karşı olduğunu anlayabilmek için Sadr Hareketi’ni, hareketin lideri Mukteda el Sadr’ı bilmek gerek. Ülkenin birliği konusunda en ciddi, en kararlı güç olduğunun bilinmesi gerek. Her şeyden önce ön yargıyla yaklaşılmamalı tabii. Sadr Hareketi de tıpkı Lübnan’daki Hizbullah gibi yabancı müdahalelere karşı, ülkedeki tüm farklı toplulukların bir arada yaşamasından yana. Lübnan’da nasıl Hizbullah, İsrail’e karşı ülkenin güvencesi olmuş, Hıristiyanların bile desteğini kazanmışsa, Irak’ta Sadr Hareketi de benzer özellikler gösteriyor.
Milliyetçi, bağımsızlıkçı, Şii
Öncelikle tüm Şiilerin İran yanlısı olduğu algısını yıkan bir hareket Sadr Hareketi. İran’ın Irak’ın işlerine karışmasını kesinlikle istemiyor. Sudani’ye bu nedenle karşı. Hareketin genç lideri Sadr, 2016’da Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda elinde Irak bayrağını sallayarak konuşma yapmıştı taraftarlarına. Sadr, tuhaf bir karışım gibi gelecek ama hareketini milliyetçi, bağımsızlıkçı bir Şii hareketine dönüştürdü. Ulusal kurtuluşçu bir özelliği de var tabii. Ülkenin 2003’teki ABD işgalinden sonra Sadr’ın kurduğu Mehdi Ordusu hem ABD’lilere, hem Sünnilere hem de İran destekli Bedir milislerine karşı savaş vermişti.
Ülkedeki iç savaşın 2006’da zirveye çıktığını, Mehdi Ordusu’nun da bir zulüm aygıtına dönüştüğünü de belirteyim. Bu Sadr’ın itibarını hayli sarsan, zedeleyen bir gelişmeydi. Nitekim bir süre sonra Sadr Mehdi Ordusu’nu dağıtmıştı.
O artık bir reformcu
Sadr’ın düşünceleri, tavırları 2011 “Arap Baharı” sırasında/sonrasında ciddi değişiklikler gösterdi. Sosyal adaletten, ülkenin birliğinden söz eden birine dönüştü giderek. Dışarıdan müdahaleye tahammülü olmayan biri Sadr. Din ya da mezhep birliği onun bu müdahaleleri kabul etmesinde hiç de etkili olgular değil. Önem verdiği tek konu Ulusal Birlik.
Buna verilecek en iyi örnek de kendisi gibi Şii olan eski Başbakan Nuri el Maliki’nin İran yanlısı tutumuna meydan okumasıdır. Hatta 2012’nin sonunda Irak’ta hem İran hem de ABD karşıtı Sünni gösterilere destek verdi. Hareketine bağlı milislerinin ciddi bir reformdan geçmeleri gerektiğini söylediği biliniyor. Uzun zamandır barış yanlısı tutumuyla da dikkat çekiyor Sadr. Mehdi Ordusu’nun izlerini silmek için hareketine Barış Kurumları (Saraya al Salam) adını vermesi de ilginçtir.
Saraya al Salam mensupları Irak güvenlik güçleriyle birlikte çalışıyor, Sünnilerle birlikte görev yapmaktan çekinmiyorlar. Tabii bunlar rastlantı değil. Sadr’ın bu tutumlarında babasından kalan kimi fikirler var. Sadr Hareketi’nin kurucusu Ayetullah Muhammed Sadık el-Sadr, İran karşıtı bir Irak milliyetçisiydi. Oğlunun aynı tutumu sürdürmesi anlaşılabilir. Ülkedeki yolsuzluklara karşı da en açık tavrı alan Sadr oldu. Bu tutumunu da hala sürdürüyor.
Kişisel olarak tüm Ortadoğu’da Hizbullah lideri Nasrallah’la birlikte son derece ilgimi çeken bir figür olan Sadr’la bir söyleşi yapmayı çok isterdim. Umarım yakın zamanda gerçekleştirebilirim bunu. Gerekli eğitimleri almadığı için fetva verme yetkisi bile olmayan bu genç liderin milisleri üzerindeki etkisi gerçekten incelenmeye değer.
Mezhepçiliği öteleyen milliyetçiliğiyle, bağımsızlıkçılığının yanısıra sosyal adaleti de kapsayan sol eğilimiyle Mukteda Es Sadr Irak’ın parçalanmışlığını ortadan kaldırabilecek tek ciddi güçtür.
Bunun doğrulanması için fazla zamana gerek kalmayacak.