Aslında şu kadarını yazmak yeterli:
“İmamoğlu’nun yakın çalışma arkadaşlarından Murat Ongun’un avukatı Serkan Günel’in telefonu çaldı. Arayan bir emniyet görevlisiydi. Hakkında gözaltı kararı olduğu için evine gittiklerini ama bulamadıklarını söyledi. Serkan Günel, ‘tamam’ dedi ‘ben Vatan’a gelirim.’ Ancak ‘olmaz’ yanıtı aldı. Polislerin gözaltına alması gerekiyordu! Bunun üzerine İŞLEM TAMAMLANSIN DİYE AVUKAT GÜNEL POLİSLERE BULUNDUĞU YERİN KONUMUNU ATTI.”
Buraya kadarını anlamadıysan dönüp baştan oku ey okuyucu.
Ardından milyonların “absürd bir roman zannettiği” Kafka’nın Dava’sını al. Neden yargılandığını, neyle suçlandığını anlamaya çalışan.. Anlayamadıkça “suçlu olduğuna inanmaya” başlayan Josef K. ile tanış.
Kitap tam 100 yıl önce yayınlanmış. “Bugün olsa Josef K. iyi bir avukatla sorunu çözer” diyeceğim.
Delirme hali geliyor, diyemiyorum.
İmamoğlu’nun avukatına gözaltı kararı..
Yetmez! O avukatın avukatına da gözaltı kararı.
Gözaltına alınsın diye konum atan avukat..
Kumpas davaları sırasında tanıdığım avukat Hüseyin Ersöz, günümüzdeki kumpasta iki belediye
başkanının savunmasın üstlendi: Şişli ve Esenyurt.
Aradım. Gözaltında olmadığını, ancak savunma da yapamadığını anlattı.
Neden mi?
Dosyalarda gizlilik kaydı olduğu için gizli tanık ifadelerine ulaşamıyormuş.
Sevgili meslektaşım Murat Sabuncu’nun İmamoğlu’nun seçim kampanyaları direktörü Necati Özkan ile cezaevinden yaptığı söyleşi aslında “ulaşsalar ne olacak ki” dedirtiyor.
Şöyle:
Özkan’ın dosyasında tek bir suçlama var. Gizli tanığın “Toplantı sonrasında yapılan konuşmalardan anladığım kadarıyla bu toplantılarda açık hava reklamlarıyla ilgili iş ihale ve gayri meşru hususlar konuşulurdu.” İfadesi.
Ve Özkan’ın anlattıkları:
“Tanığın ifadesinden Kültür A.Ş.’de genel müdür şoförü olduğu anlaşılıyor. Bu kişiyi hayatımda görmedim, tanımadım. Bahsettiği Beylikdüzü Mado’yu bilmem. Hayatımda gitmişliğim yok. Sanıyorum manipüle edilmiş, yönlendirilmiş bir kişi. Anlattığı hikaye bir senaryodan ibaret. Öyle ki, savcılığın kanıt olarak koyduğu HTS kaydı, tanığın yalancı tanıklık yaptığını kanıtlıyor. Çünkü Beylikdüzü’nde benim tek bir kez sinyal vermişliğim çıkıyor. O da 23 Haziran 2019 günü saat 23.15 sıraları. İkinci kez yapılan ve İmamoğlu’nun 806 bin oy farkıyla kazandığı seçim akşamı, seçim otobüsüyle birlikte kutlama yapmak için Beylikdüzü’ndeydik ve o yüzden cep telefonum HTS kaydı vermiş.
Özetle ne gizli toplantı doğru, ne o toplantıya benim katıldığım iddiası doğru. Bunların yalan olduğu HTS kaydıyla da açığa çıktığı için o toplantıdan ne kastediliyor bilmiyorum. Zaten tüm dosyada bu yalan ifadeden başka bir suçlama da yok.”
Ankaralı gazeteciler günlerce yazdı ya! “Erdoğan İmamoğlu dosyasının zayıflığına sinirlendi” diye..
Erdoğan’ın bunu açıktan söylemesi söz konusu değildi elbette. Nitekim söylemedi.
Ancak siyaset serüveninde yola birlikte çıktığı önemli isimler, bunu açıkça dile getirdi.
Dahası Bahçeli de, CHP’ye çatar görünüp İmamoğlu davasının gerçek delillerle, adaletli biçimde ve hızla bitirilmesi gerektiğini söyledi.
Erdoğan bu çıkışı ne kadar ciddiye aldı, bilmiyoruz. Ama Bahçeli’ye HALA geçmiş olsun ziyaretine gitmediğini biliyoruz.
Yıllar yıllar önce CNN Türk’te, Medya Mahallesi programında Erdoğan ile Cemaat arasındaki ilişkileri yorumlarken
“Bir hadise var can ile canan arasında” demiştim de ciddi tepki almış, suçlanmıştım.
Bir süredir aynı şeyi Erdoğan ve Bahçeli için söylüyorum. Cumhur İttifakı’ndaki çatlak fena halde su sızdırıyor artık.
İş, sonunda erken seçim kararına varır mı, göreceğiz.
Ancak, siyasi danışman olarak küresel çapta saygı gören Necati Özkan’ın bU konuda ilginç bir tespiti var:
“Bu operasyonda açık hava reklamcılarının tutuklanmış olması bende erken seçime yaklaştığımız duygusu uyandırıyor. Zira AK Parti açık hava reklamlarına her zaman en çok yatırım yapmış bir anlayışı temsil ediyor. Rahmetli Erol Olçok, AK Parti kampanyaları için büyük bütçe kullanırdı ve bu yüzden açık hava sektörüne de girmişti.
Bu operasyonla açık hava reklamcılığı şirketlerinin neredeyse tamamına el konulmasının, sektöre de el koyma amacı taşıdığı ve bu amaca hizmet edeceği kanaatindeyim.“
Özkan’a göre, siyasette “SOKAKTA VE GÖRÜNÜRDE” olmak çok önemli. O, açık hava reklamlarını bu açıdan önemli buluyor. Ne var ki ben özellikle 19 Mart sonrası CHP’nin ve bütünüyle toplumsal muhalefetin, Erdoğan’ın bile görmezden gelemeyeceği kadar sokakta olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Ama itiraf edeyim, bir kişiden çok korkuyorum.
II. Abdülhamid'in 4.kuşak torunu olan Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, proje okullarındaki öğretmen atamalarını protesto eden lise öğrencilerini hedef alarak; "Osmanlı torunu öldü mü zannediyorsunuz?" dedi.
Akit TV'de Kayıtdışı Tarih programına konuk olan Kayıhan Osmanoğlu, gençleri hedef aldı. Osmanoğlu, şunları söyledi:
"Bir iki gün önce liseli gençler, cahil gençler devletimize karşı ayaklanmışlar. Tabi onların gücü yetmez. Devletimizin yanında olmaya devam Elhamdülillah. Biz yaşadığımız sürece bu tür kör zihniyetin karşısında olacağız. Osmanlı torunu öldü mü zannediyorsunuz? Bir genç sıralamış... 1- Belediye başkanı serbest bırakılsın, 2- bir şey... Hayırdır siz kimsiniz?"
Gücü belli ki liseli gençlere yetecek genç irisi adamdan bir korktum bir korktum.
Tiril tiril titiledim!
Belli ki, Erdoğan gibi komple güvenlik kadrolarını, besleme medyayı vs yanına alacak değil. Çıkıp iki üç liseli gence bir Osmanlı tokatı atıp tek başına memleketi kurtaracak.
Çok komiksiniz vallahi. Siz insanı olsa olsa gülmekten öldürürsünüz de…
Şu sıra gülemeyecek kadar öfkeliyiz.
