Halktv.com.tr yazarı İsmail Saymaz yazdı... Eda Apartmanı’nı toplu mezara çeviren plan

Eda Apartmanı İskenderun’un en gözde ve en pahalı binasıydı.

Denize sıfır mesafedeydi.

Çevresindeki bütün apartmanlar dört katlı olduğu halde sadece Eda sekiz katlıydı. Anlatılan o ki, 1980 yılında inşa edilen apartman zamanla kat çıkmış ve imar aflarından da yararlanmıştı. Apartmanda 42 daire vardı.

İskenderun Belediyesi 2013 yılında İskenderun Revizyon İmar Planı’nı onayladı. Bu plana göre dört kata kadar imar izni vardı. Eda Apartmanı doğrudan etkileniyordu. Çünkü apartmanın yıkılması halinde dört kat olarak inşa edilebilecekti.

Apartmanın sakinlerinden avukat Nazım Fırat ve Jale Bayındır çifti belediyeye başvurarak, plana itiraz etti. Bayındır çifti, planın sekiz kata göre değiştirilmesini istedi.

whatsapp-image-2023-04-07-at-08-53-41.jpeg

Belediye reddedince dava açtılar.

O sırada Hatay büyükşehir belediyesi statüsüne kavuştu. Hatay Büyükşehir Belediyesi, 8 Mart 2019 tarihli İskenderun 1/5000’lik imar planını askıya çıkardı.

Bayındır’ların öncülük ettiği apartman sakinleri 29 Nisan 2019 günü bu plana da itiraz etti. Dilekçede, sekiz katın korunabilmesi plana için şu notun eklenmesi talep edildi:

“Gerek imar affı kanunları ve gerekse mevzuata uygun yapımı tamamlanarak ruhsata ve oturma iznine bağlanmış yapıların kat mülkiyetine göre fiili kat yüksekliği ve taban alanı korunur.”

Hatay Büyükşehir Belediyesi, “ruhsata ve yapılaşmaya ilişkin hükümler 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı konusu olduğundan” talebi İskenderun’a yönlendirdi.

Apartman sakinleri 19 Şubat 2020’de bir kez daha İskenderun Belediyesi’ne başvurdu.

ismail1.jpg

DEPREM UYARISI

Bu arada, 31 Ocak 2020’de Elazığ Sivrice’de deprem meydana gelmişti. Deprem sonrası yerbilimciler Doğu Anadolu Fay Hattı’nın hareketlendiğini ve Hatay’ın da risk altında olduğunu açıklamıştı.

Dilekçede bu risk hatırlatılarak, şöyle denildi:

“İskenderun eskiden 2. derece deprem bölgesi iken 1. dereceye yükselmiştir. 31 Ocak 2020’de meydana gelen Elazığ depremi sonrasında yetkililer ve deprem uzmanlarının yaptığı açıklamalarda Doğu Anadolu fay hattının oldukça hareketlendiği, Maraş-Türkoğlu-Hatay fay hattının son derece riskli hale geldiği, her an bu fay hattında bir deprem beklendiği, acil önlemlerin alınması gerektiğine işaret edildiği dikkate alındığında, itiraz ettiğimiz planın bu haliyle yürürlükte kalması durumunda telafisi imkansız mal ve can kayıplarıyla sonuçlanabileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.”

nazim-firat-bayindir.jpg
Nazım Fırat Bayındır.

Dilekçede, verilecek kararın Eda’nın yanı sıra sahilin batısında kalan Derya, Sahil, Yelken ve Saadetler apartmanlarındaki yaklaşık 200 aileyi ilgilendirdiği ifade edildi.

Planına şu notun eklenmesi istendi:

“Kentsel dönüşüme giren yapıların yenilenmesi durumunda imar planı koşullarının mevcut yapının toplam inşaat alanından az olması halinde bu alanda imar planı hükümlerine bakılmaksızın mevcut yapının imar mevzuatına uygun olarak kazanılmış tüm hakları korunacak şekilde ve inşaat alanını aşmamak kaydıyla yapının yenilenmesine izin verilir.”

İddiaya göre İskenderun Belediyesi, altı taziye evi yaptırmaları karşılığında değişikliğe olumlu baktı. Ancak sonradan vazgeçildi.

Üç yıl böyle geçti.

Ne belediyeler değişikliğe yanaştı.

Ne de apartman sakinleri dört kata razı oldu.

6 Şubat günü deprem vurduğunda Eda Apartmanı 18 saniyede yerle bir oldu. Avukat Nazım Fırat ve Jale Bayındır çiftinin aralarında olduğu 90 kişi hayatını kaybetti. Dilekçede bahsedilen Sahil Apartmanı da yıkıldı ve 75 kişiye mezar oldu. Diğer apartmanlar ise ağır hasar aldı.

İSTANBUL VE İZMİR BELEDİYELERİ YAPTI

Sosyal Haklar Derneği’nin İskenderun Şubesi Başkanı Avukat Bülent Akbay, İstanbul ve İzmir büyükşehir belediyelerinin depreme karşı dayanıksız binaların kentsel dönüşümde alanlarının daralması halinde, yapıldıkları yıla ait imar planına ve mevzuatına göre aynı kat adedine göre inşa edilmeleri yönünde kararı aldığını vurguluyor.

Eda Apartmanı’na sekiz kat hakkı verilseydi, kentsel dönüşüm kapsamında yenilenecekti. Ve depremde bir kişi bile hayatını kaybetmeyecekti.

Nazım Fırat Bayındır’ın dilekçesinde göz gezdiriyorum da….

Nazım Fırat ve eşi depremde can verdi.

Komşuları Münevver hanım da…

Atıf bey de…

Enkazdan sağ çıkan Ayşegül'ü kayıtsız gömmüşler

Adıyaman Mezarlığı’nda 4783 numaralı mezarda yatan isimsiz ve kayıtsız kadın cesedinin kime ait olduğu, depremden yaklaşık iki ay sonra ve tesadüfen tespit edilebildi.

O ceset Ayşegül Karlı’ya aitti.

Otuz yaşındaki Karlı, Adıyaman’da ailesiyle birlikte yaşıyor ve yüksek lisansa devam ediyordu. Depremden önce Hatay’da üniversitede okuyan kardeşlerinin yanına gelmişti.

Bu sırada Avusturya fizik doktorası yapan 29 yaşındaki kardeşi Yusuf , 5 Şubat’ta, Eskişehir’de bir konferansa katıldı. Konferanstan sonra Hatay’a geçip kardeşlerini gördü. Sonra da ablasıyla otobüse binip Adıyaman’a geçtiler.

İki saat sonra Adıyaman sarsıldı.

Eski Saray Mahallesi Sağlık Ocağı Caddesi’ndeki beş katlı aile apartmanı yıkıldı. Yusuf Karlı, babasını, amcasını, halasını, eniştesini, ninesini kaybetti. Kendisi, annesi, halası ve kuzenleri sağ kurtuldu. Ayşegül yaralı çıkarıldı.

Yusuf anlatıyor:

“Ablam enkazdan çıkarılırken su istemiş. Su vermişler. Yorgana koymuşlar. Yolda götürürken, ambulansı durdurup almalarını sağlamışlar. Nabzına bakmışlar, yaşıyormuş. Bilincini kaybetmiş.”

Sonrası yok.

Ailesi, o günden sonra Ayşegül’den haber alamadı. Adıyaman’daki hastane ve morgları gezdiler, ölülere baktılar. Emniyet’e ihbarda bulundular ve ses çıkmadı.

Çanakkale’de bir arkadaşının evinde kalan ve ayakları kırıldığı için yürüyemeyen Yusuf ise sosyal medyadan çağrı yaparak, ablasına ulaşmaya çabaladı.

Yaklaşık iki ay geçti.

Umutlarını kesmişlerdi ki geçen hafta enişteleri aradı. Adıyaman’da mezarlıkta çalışan bir görevli, eniştelerine şöyle demişti:

“Biz dinlenmek için ara verdiğimiz sırada defin işlerine yardım eden gönüllüler mezarların yanında gördükleri isimsiz ve kayıtsız bir erkek ve bir kadın cesedini akşam saatleri olduğu için hayvanlar zarar vermesin diye gömmüşler. Mezarlık görevlilerine nereye gömdüklerini söylemişler.”

İsimsiz kadını gömüldüğü nokta 4783 numaralı mezardı.

Ancak isimsiz kadını kimin getirdiği…

Nereden getirildiği belirsizdi.

Karlı’nın annesi Ankara’dan Adıyaman’a gidip pazartesi günü dilekçe verdi. Savcı çok şaşırdı. Mezarlık yetkililerini arayarak, bilgiyi doğrulatınca “Nasıl olur? Neden bizi haberdar etmediniz!” diye öfkelendi.

Salı günü anne ve kızı mezarlığa gitti.

Kolundaki dövmeden, mezardaki kadının Ayşegül Karlı olduğu saptandı.

whatsapp-image-2023-04-07-at-09-02-06.jpeg

Annesi o an bayıldı.

Yusuf Karlı, “Ablamın enkazdan çıkıp oraya nasıl geldiği konusunda kimsenin bilgisi yok” diyor.

Karlı:

“Enkazdan çıkartılıp ambulansa verilen, yüksek lisansını yapan güzeller güzeli ablam isimsiz ve kayıtsız bir şekilde gömülmüş. Ablamı kim öldürdü? Enkazdan canlı çıkan ablam gerekli müdahaleler yapılsaydı, hayatta olur muydu? Sen bunların hiçbirini hak etmedin Ayşegül. Otobüsle Adıyaman’a giderken, Nobel’i konuşmuştuk. Nobel ödülünü niye önemsediğimi, alırsam ne yapacağımı sormuştun. Artık biliyorum, sana getireceğim, getirmezsem namerdim. Söz!”

whatsapp-image-2023-04-07-at-09-02-14.jpeg

Ayşegül Karlı’nın ambulansa sağ olarak bindirilip nasıl öldüğü ve bu mezarlığa getirilip toprağa verildiği açıklığa kavuşturulmalı. Sorumluları her kimse kesinlikle yargılanmalı.

Karlı’nın akıbeti, depremde kaybolan binlerce insanımızın isimsiz ve kayıtsız şekilde kimsesizler mezarlıklarını gömülmüş olabileceğini gösteriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi