“Hala anlamayana, kafası basmayana üç derste ‘Yeni Düyunu Umumiye’…!

Bundan tam 143 yıl önce, 6 Ekim 1875'te, Osmanlı İmparatorluğu “iflas” etti. O gün gazetelerde yayımlanan ve yabancı elçilere gönderilen bir kararname ile Osmanlı, bütün iç-dış borçları ve faiz ödemelerini, 5 yıl süreyle, yarı yarıya indirdiğini (yarısını para, yarısını yüzde 5 faizli hisse senetleriyle ödeyeceğini) açıkladı.

 

Osmanlı, 1854-1875 arasındaki 21 yılda toplam 5.297.676.500 frank borç almıştı. Değişik kesintiler nedeniyle Osmanlı'nın eline toplam 3.012.884.714 frank geçmişti. Yani, Osmanlı'ya kabaca 2.300.000.000 frank havadan borç yüklenmişti. Osmanlı'nın ödemesi gereken yıllık faiz ve itfa bedeli ise toplam 299.068.487 franktı. 1874/1875 Osmanlı bütçesinde 25.000.000 Osmanlı lirası gelir gösterilmişti. Fakat gerçek gelir 17.000.000 Osmanlı lirasıydı. Osmanlı'nın, bu paranın 13.000.000 lirasını dış borç için ayırması gerekiyordu. Geriye kalan 4.000.000 lirayla devleti yönetmek olanaksızdı. İflas kaçınılmazdı. Korkulan oldu! Osmanlı, 1875'te yarıya indirdiği borç ödemelerini de yapamadı. Mart 1876'da bütün dış borç taksitlerinin ödemelerini durdurdu. 1876'da Osmanlı ekonomik olarak battı. (*)

Buraya kadar anladınız değil mi…!

Gelelim bugüne…!

İhracatımız; Ocak Temmuz arası 98 milyar 852 milyon dolar. Aynı döneme göre ithalatımız; 116 milyar 918 milyon dolar.

Dış ticaret açığımız (ilk 7 ayın sonuna göre) 18 milyar 680 milyon dolar. Yani Eylül ayı sonu rakamlarına da bakmak gerekir ama sadece ilk 7 ayda devletin havadan bulması gereken para 18 milyar dolar.

Peki toplam dış borcumuz ne; 453 milyar dolar. Ayrıca günde 49 milyon dolar daha bulmamız ki b borcu çekip çevirelim. Peki toplam borcun yani 453 milyar doların yıllık Türkiye’ye sadece faiz maliyeti ne (tahmini) en az 40 milyar dolar. Peki bu yıl sonuna kadar Türkiye’nin ödemesi gereken toplam dış borç faizi ve ana parası ne kadar 175 milyar dolar.

Yani ihracatı tümüyle bağışlasan bile kafa kafaya gelmiyor ki buna turizm gelirleri dahildir.

Peki Türkiye ne yapacak; borçlanacak.

Peki hangi faizle borçlanacak; Londra’da faizciler ve tefecilere göre en az libor artı 8 ile. Yani dünyadaki diğer ülkelerin borçlanmasının neredeyse 5 katı.

Peki neden; çünkü Türkiye’ye borç veren şirketlere batıda “gambler” yani kumarbaz diyorlar.

Peki büyük önderimiz “Reisimiz!” ne yaptı; ilk 10 yıl boyunca milletin Cumhuriyeti kurmasından beri kurduğu yaşattığı bütün fabrikaları, atölyeleri, hatta üniversite arazilerini ve tarlalarını sattı.

Ne kadar para geldi; 70 milyar dolar…

Ne kadarı üretime, istihdama, fabrika kurmaya, iş yeri açmaya ayrıldı; “0” dolar.

Para ne oldu; “Bilinmiyor…!”

Peki alınan ve alınacak borçlara karşılık kumarbaz yabancıya ne önerildi; “Varlık Fonu”. Varlık fonunda ne var;

“Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası A.Ş, Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. (BOTAŞ), Türkiye Petrolleri A.O, Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş. (PTT), Borsa İstanbul A.Ş. (BİST), Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ’nin sermayelerinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamı, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin yüzde 6,68 oranındaki Hazine’ye ait hissesi ile Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (Çaykur)”.

Peki Türkiye borçlarını ödeyemezse ne olacak; Varlık fonundaki kalan son 3-5 parça mal yabancılara peşkeş çekilecek.

Peki yabancılar bu Varlık fonunu ipotek eden hükümete güvenip “tamam” dedi mi;

Hayır…!

Ne istedi; “Yeni Duyunü Umumiye”

Peki bu kuruldu mu;

“Evet…!”

Peki nasıl;

Cumhuriyet tarihinde ilk kez Borçlanma Genel Müdürlüğü kuruldu. İsraf ekonomisi Türkiye Cumhuriyeti devletinin borçlanma genel müdürlüğü kurulmasını zorunlu kıldı. Yani; “Yeni Düyûn-ı Umûmiye idaresi".

 Peki bu kadar borca giren ve Osmanlı’nın çöküş döneminin kapısına dayanan ülkede bu ülkeyi yönetenler bu tehlikenin farkında mı;

“Hayır…!”

Peki önlem aldılar mı;

Aldılar ama bakın nasıl; gazete haberlerinden okuyalım;

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan lüks araç filosuna dört adet daha ekleme yaptı. Cumhurbaşkanlığı’nın talebi üzerine Almanya’dan Ankara’ya dört adet yeni S600 Maybach araç gönderildiği öğrenildi. Mercedes- Maybach S 600 Pullmann Guard model araçların son derece güvenli olduğu belirtiliyor. Avrupa Postası’nda yer alan habere göre; yaklaşık dört ay önce tamamlanan siparişlerde, Mercedes - Maybach’lar 9 kat zırhlanmış olarak Mercedes’ten satın alındı ve gönderi için önceden belirlenen, güvenliklerin alındığı bir Türk nakliye şirketine teslim edildi. Araçların Türkiye fiyatının yaklaşık 80 Milyon TL olduğu ileri sürülüyor.”

Peki sofrasında yiyecek kuru ekmeği olmayan AKP’nin yüzde 30’luk kilit AKP seçmeni hala ne diyor;

“Ben AKP’li değilim, Reisçiyim…!”

Peki Reis’in bu seçmen umurunda mı…?

Bilinmiyor…!

Diyecek son bir söz var mı…?

Var…!

Hep beraber merhumun ruhuna…!

mercedes.png

(*): Sinan Meydan Sözcü gazetesi….

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Ertürk Arşivi