Mustafa K. Erdemol
Geçmişinin peşinde: Mo Farah’ın en uzun koşusu
Film gibi derler ya. Bu gerçekten öyle bir yaşanmışlık. Akıllı, seyircinin ilgisini nasıl çekeceğini bilip, ona göre ölçüp biçerek hikaye tasarlayan uyanık bir senaristin elinden çıktı deseler inandırırlar insanı.
Gündeme oturdu
İki haftadır İngiltere’nin gündemine oturan Muhammed Farah’ın (Mo Farah) öyküsü de bir senaristin elinden çıkmış gibi çarpıcı. Somaliland (Somali’de özerk bir bölge) asıllı, çok başarılı bir atlet Farah. Dört kez üst üste olimpiyat şampiyonluğu var ki kolay iş değil. İngilizler gurur duyuyorlar onunla. Sir unvanı da verdiler üstelik.
Çok acıklı bir geçmişi var genç atletin. BBC’nin de yardımıyla aslında çok küçükken, başka bir kimlikle, yasa dışı yollarla İngiltere’ye “çocuk işçi” olarak getirildiğini öğrendi yıllar sonra. Gerçek ortaya çıkınca İngiltere’de kıyamet koptu tabii.
Babası Somaliland’daki iç çatışmalarda öldürülünce kardeşiyle birlikte komşu ülke Cibuti’de yaşayan amcasının yanında kalmış bir süre Mo. Yedi ya da sekiz yaşlarında olduğunu anımsıyor. Cibuti’den İngiltere’ye, hiç tanımadığı, akrabası da olmayan bir kadın tarafından, bir başka çocuğun, Muhammed Farah’ın adına düzenlenen bir kimlikle getirilmiş.
Gerçekten köle gibi çalıştırılmış verildiği aile(ler)de Mo. Bunlardan biri olan Londra’nın batısındaki Hounslow’daki evde çektiklerini unutamıyor. Mutfakta, bahçede, kimsenin yapmayacağı ne tür iş varsa orada, dayanıp dayanamayacağına bakılmaksızın üstelik çalıştırılmış insafsızca.
O öğretmen olmasaydı
Kötüler kadar iyi insanların da yaşadığı bir dünya bu tabii. Koşuya olan yeteneğini fark eden beden eğitimi öğretmeni (yıllar sonra Mo’nun sağdıcı da olacaktır) Alan Watkinson’un yardımıyla 2000 yılında İngiliz vatandaşlığına geçince kölelik günleri bitti ne mutlu ki. Gerisi elbette bir başarı öyküsüdür. Ezilmişliğin hıncını çıkarırcasına koşması onu dünyanın en iyi atletleri arasına soktu.
Gerçek adına da kavuştu
Gerçek adının Hüseyin Abdi Kahin olduğunu öğrenen Mo yıllar sonra gerçek annesi Ayşe ile bulaşabildi. Daha önce yaşamına ilişkin, doğru olmayan kimi anlatımları vardı Mo’nun. Bu yüzünden son söylediklerine de kuşkuyla bakılmıştı ama bu kez inandırıcı olmasının nedeni BBC’nin konuyu araştırması (sonunda belgesel olarak da yayınlandı araştırma), belgelere, bilgilere ulaşmasıydı
Mo Farah, İngiltere’ye bir köle çocuk olarak getirilirken kendisine verilen adın gerçek sahibini hep merak etti. Kimdi, ne iş yapıyordu, durumu iyi mi, hayatta mı her şeyden önce. Mo, gerçek Mo Farah’la da görüntülü olarak konuştu telefonda. “Evli misin, çocuğun var mı? Sen de koşuyor musun” gibi arka arkaya sorduğu sorularına gerçek Mo’dan, gülerek “hayır” cevabı geldi. “Peki beni izledin mi hiç koşarken” sorusuna verdiği yanıtsa “evet” olan gerçek Mo’nun son derece bozuk bir İngilizceyle “sen benim hala kardeşimsin” sözleri ise duygulandırdı izleyenleri.
Daha dün yaşandı
Tabii kolay olmadı tüm bunların ortaya çıkması. Bir kere, kendisi suçlu olmasa da, soruşturma açılacaktı hakkında. Hatta bir hukukçu bir televizyon programında Mo Farah’ın vatandaşlığının elinden alınabileceğini bile söyledi. Ancak, belgesel yayınlandıktan sonra İngiltere İçişleri Bakanlığı Mo Farah hakkında herhangi bir işlem yapılmayacağını duyurdu. Herhalde yapılmamalıydı; ülkeye üst üste olimpiyat şampiyonluğu getirmiş, Sir ünvanlı birine karşı bir soruşturmanın açılması düşünülemez zaten.
Çarpıcı olan şu, daha 20 yıl önce olmuş tüm bunlar. Bugün de süren, önlenmesi için – gönüllü kuruluşların dışında - resmi olarak pek de çaba gösterilmeyen “çocuk işçi” ticaretinin bu kadar göz önünde yapılmasına şaşırıyor insan.
Yaşamının bu son derece acıklı bölümünün ortaya çıkması, Mo’nun çok popüler olmasından ötürü “çocuk ticareti”nin çok daha görünür olmasına yaradı.
En somut yararı ne oldu biliyor musunuz? Halen, şu anda yani, tam 100 bin insanın “insan ticareti”nin kurbanı olduğunu öğrendi herkes.
Gerçek ne kadar uzaklaştırılırsa uzaklaştırılsın “koşmasını bilen” yakalar elbette. Mo Farah’ın da yaptığı buydu.