Fikret Bila
Türkiye Cumhuriyeti bir devrimdir
Cumhuriyetin 98. kuruluş yıldönümü kutlu olsun.
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonuçlandırdıktan sonra cumhuriyet ilân ederek bir devrim gerçekleştirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’ne devrim niteliği kazandıran üç temel dayanak vardır:
Saltanatın kaldırılmasıyla egemenliğin padişahtan halka geçirilmesi.
Hilafetin kaldırılmasıyla laik bir devlet düzeni kurulması.
Padişahın kulu olan vatandaşların eşit haklara sahip yurttaşlara dönüştürülmesi, ümmetten bir ulus yaratılması.
Atatürk, attığı bu üç temel üzerine bir dizi kültürel devrimle, demokratik, laik, hukuk devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa etmiştir.
Atatürk, gerçekleştirdiği; dil devrimi, eğitim devrimi, kıyafet devrimi, yazı devrimi, medeni hukuk devrimi ile toplumu çağdaşlaşma yönünde dönüştürmüştür.
Batılı toplumların 200 yıllık kanlı bir süreç sonunda gerçekleştirdiği dönüşümü Atatürk, 15 yıl gibi çok kısa bir süreçte ve toplumsal barış içinde gerçekleştirmiştir.
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti gerçek bir devrimdir.
Atatürk, zaferden sonra istediği rejimi kurabilirdi ancak o gençlik yıllarından beri düşündüğü demokratik bir cumhuriyet kurulması fikrini hayata geçirmiştir. İstese padişah ve halife bile olabilecekken ve kendisine böyle öneriler yapılmışken çağdaş değerlere ve kurumlara sahip bir cumhuriyet kurmayı seçmiştir.
Atatürk’ün nasıl bir yeni devlet kuracağı Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere harekete geçtiğinde kafasında bellidir.
8 Temmuz 1919 günü Mazhar Müfit Kansu’ya şunları not ettirmiştir:
“Zaferden sonra şekli hükümet cumhuriyet olacaktır. Bu bir. İki, padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icabeden muamele yapılacaktır. Üç, tesettür kalkacaktır. Dört, fes kalkacak medeni milletler gibi şapka giyilecektir. Beş, Latin alfabesi kabul edilecektir.” (Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi, s. 21)
Atatürk için cumhuriyet ve demokrasi eşanlamlıdır. Kaleme aldığı Medeni Bilgiler kitabında cumhuriyet ve demokrasiyi eşanlamlı kullanmıştır. Sağlığında çok partili hayata geçilmesi için çaba göstermiş ancak Terakkiperver Fırka ve Serbest Fırka denemeleri karşı devrim odağına dönüşmeleri nedeniyle başarılı olamamıştır.
Atatürk devrimlerinin ve demokrasinin önkoşulu laikliktir. Laiklik olmadan demokrasiden söz edilemez.
Atatürk’ün laiklik anlayışına göre; laiklik sadece din ve devlet işlerinin ayrılması değil aynı zamanda dinin de siyasetten ayrılması¸ yasaların dine göre değil toplumun gereksinmelerine göre yapılmasıdır. (Kışlalı, s.39)
Türkiye bugün Atatürk’ün laiklik anlayışının çok uzağındadır.
Diyanet işleri ile devlet işlerinin birbirine karıştığı ve siyasetten ayrılması gereken dinin tam aksine siyasetin merkezine yerleştirildiği bir dönemden geçiyoruz.
Bütçeden birçok bakanlıktan daha fazla pay alan Diyanet İşleri Başkanlığı, siyasetin yanı başında her siyasi tartışmanın içindedir.
Akla ve bilime dayanması gereken eğitim kurumları ve müfredatı akıldan da bilimden de uzaklaşmıştır. Orta eğitim kurumlarının neredeyse tümü imam-hatip okullarına dönüştürülmüştür. Laiklik karşıtı İslamcı vakıf ve derneklere mensup imamlar ve çarşaflı kadın eğiticiler eğitim kurumlarında ders vermektedir. Yine birçok İslamcı dernek ve vakıfa ait özel okul zincirleri, öğrenci yurtları ve dershaneler mevcuttur. Bu okullarda 4-5 yaşlarındaki kız çocuklarının başı kapatılarak, erkek çocuklara takke giydirilerek gösteriler yapılmaktadır.
Tarih kitapları iktidarın istediği gibi yeniden yazılmaktadır. Kitaplarda Atatürk’e ayrılan yer her geçen yıl daha da daraltılmaktadır. Atatürk unutturulmaya çalışılmaktadır. Çanakkale zaferi anılırken bile hazırlanan videolarda Atatürk yoktur. Ulusal Kurtuluş Savaşı önemsizleştirilmektedir. 15 Temmuz 2016 darbe girişimine karşı verilen mücadele daha öne çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Ayasofya cami olarak açılırken Atatürk’e dolaylı olarak lanet okunmakta, Alparslan Atatürk’ün önüne çıkarılmakta, 2. Abdülhamit’ten,Vahdettin’den kahraman yaratılmaya çalışılmaktadır.
Atatürk’ün en büyük emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti her geçen gün yine Atatürk’ün gösterdiği hedeflerden hızla uzaklaşmaktadır.
Her türlü iç ve dış saldırıya karşın Türkiye Cumhuriyeti bugün hâlâ ayakta kalmasını Atatürk’ün attığı sağlam temelleri borçludur.
Türkiye’nin yeniden Atatürk’ün gösterdiği hedeflere doğru yol alabilmesi için cumhuriyet kurumlarının ve demokrasinin çok ciddi onarıma ihtiyacı vardır.