Barış Soydan
Faiz, dolar, nas: Hayret!
Biz bu filmi görmüştük. 2019 ve 2020 yıllarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yazdığı ekonomi kitabında yer almadığı için faizi artıramayan Merkez Bankası doları kontrol altında tutabilme amacıyla rezervleri bozuk para gibi harcamıştı. 128 milyar dolar olayının arkasında işte bu vardı.
Tarih tekerrürden ibarettir. (Tabii geçmişten ders almayanlar için.) 2019 ve 2020’de Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 24’ten yüzde 8.25’e indirip doları kontrol altında tutmak için rezervleri kullanan “stratejik akıl” aynı deneyi tekrarlıyor. Merkez Bankası politika faizini bu kez yüzde 19’dan yüzde 14’e çekti. Doları kontrol altında tutabilmek için de yine rezervleri kullanıyor.
2019 ve 2020’de doları 7 TL’nin altında tutabilmek için 128 milyar dolar harcanmıştı. Şimdilik sadece 20-30 milyar dolardayız. Ama bu sefer kur korumalı mevduat uygulaması da var. O kanaldan da Hazine’nin sırtına ciddi bir yük gelecek. Yatırım bankası Morgan Stanley’in öngörüsüne göre dolar 18 TL’ye yükselirse kur korumalı mevduatın Hazine’ye maliyeti 88 milyar TL olacak.
Bu kadar maliyete, bu kadar rezerv satışına rağmen dolar kontrol altında tutulabilecek mi bari?
2020’de tutulabilmiş miydi? Bir süre için evet. Pandeminin ilk aylarında dolar uzun süre 6.85’te kalmıştı. O yılın Mayıs ayında ilk kez Merkez Bankası’nın Swap hariç rezervleri eksiye inmiş, sonunda balatalar yanınca, yani kasada para kalmayınca 2020 yazında dolar patlamıştı. İlk deney başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Şimdi aynı deneyi tekrarlıyoruz. Merkez Bankası politika faizini Eylül ayında indirmeye başladı. Aralık ayında yüzde 14’e indirip durdu. Merkez Bankası’nın dünkü toplantısında değişen bir şey olmadı, politika faizi yüzde 14’te kaldı.
Oysa arada enflasyon patladı, yüzde 55’e çıktı. Buna bakan bazı naif yorumcular Merkez Bankası’nın faiz artırımına gideceğini öne sürüyordu. Kimine göre 250 baz puan (Yani yüzde 2.5), kimine göre 1000 baz puan (Yani 10 puan) faiz artırımı yapılacaktı.
Merkez Bankası’ndan faiz artırımı bekleyenler, dün indirmediğine şükretmeli. Rusya-Ukrayna savaşı olmasa Merkez Bankası onu da yapabilirdi.
Aslında faiz artırımı bekleyenlere kızmak yanlış. Bu, rasyonel davranan bir insana “Neden rasyonel davranıyorsun?” diye kızmak olur. Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir ülkede politika faizinin elbette yükseltilmesi gerekiyor.
Faiz sihirli bir ilaç değil. Enflasyonu düşürmek için ekonominin diğer alanlarında, hatta sadece ekonomi değil demokraside de yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar var. Ama faizi artırmadan enflasyonla mücadele de imkansız.
Dün Bloomberg’de Türkiye’nin reel faizini (Enflasyon ile faiz arasındaki fark) başka ülkelerle karşılaştıran bir grafik vardı. Görüleceği gibi şu anda Türkiye açık ara dünyanın en yüksek negatif faizini veren ülkesi.
Enflasyonla faiz arasındaki fark bu kadar yüksekken paranızı TL cinsinden varlıklara yatırmanız, güneş görmüş kardan adam gibi erimesini göze almak demek. Böyle bir paraya kimse güvenmez. Güvenilirliğini yitirmiş bir parayla da enflasyon mücadelesi olmaz.
Dolayısıyla enflasyonla mücadele etmek için başka şeylerle birlikte faizi de artırmak gerekiyor. Ama bir de nas var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle “Nas ortada olduğuna göre sana, bana ne oluyor?”
Nas ortadaysa Merkez Bankası’nın faiz artırımı değil faiz indirimi yapması gerekiyor. Dün yapamamış olması önümüzdeki dönemde yapmayacağı anlamına gelmiyor.
Merkez Bankası dün “Küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngördüğünü” söyledi. Bu, “Savaş biter de petrolün, emtia fiyatlarının gerilemesiyle enflasyon biraz düşerse faiz indirimlerine devam ederim” demek.
Nitekim Londra merkezli araştırma kuruluşu Capital Economics dünkü raporunda Merkez Bankası’nın yıl sonuna doğru faiz indirimlerini sürdürmesini beklediğini söylüyordu. Onlar Türkiye’nin şifresini çözmüş.
Hababam Sınıfı’nda kimya deneyini hatırlar mısınız? İzlemeyenler için o bölümün vidosunu şuraya bırakayım:
Deney laboratuvarın patlamasıyla sonuçlanır. Öğretmen rolündeki Şevket Altuğ “Hayret” der.
Hayret.