Erdoğan’ın ekonomi kitabındaki 10 yanlış

1.”Faiz neden enflasyon sonuçtur”

Cumhurbaşkanı bunu yüzlerce kez söyledi. Peki ama doğru mu? İşte Merkez Bankası Eylül ayından beri politika faizini indiriyor, enflasyonun da düşmesi gerekmiyor mu? Aksine, yükseliyor, resmi enflasyon yüzde 21’in, “sivil” enflasyon yüzde 50’nin üzerine çıktı.

Enflasyon daha da yükselecek. Çünkü dolarla enflasyon arasında “geçişkenlik etkisi” denen bir ilişki var: Dolardaki yükselişin yüzde 20-30 kadarı bir süre sonra enflasyona yansıyor. Kasım ayında TL, dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetti. Önümüzdeki aylarda enflasyon 10 puan daha artacak, yüzde 30’a çıkacak.

Ayrıca unutmayalım ki, faiz daha önce de indirildi ama enflasyon düşmedi. Mesela çok değil iki yıl önce, dönemin Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal yüzde 24’te aldığı faizi yüzde 8.25’e kadar indirmişti. Sonuç? Enflasyon düşmedi, yükseldi. Geçiniz…

2.”Faizi indirirsek üretim ve yatırımlar artar”

Erdoğan bunu şöyle formüle ediyor: “Faizi düşürmek suretiyle yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme. Bu dört tane ana başlık bize büyümeyi getirecek.”

Faizlerin inmesi gerçekten büyümeyi getirecek mi? Yatırım kararları sadece faize bağlı olsaydı evet. Ama yatırımları etkileyen başka faktörler de var. Mesela doların seviyesi, mesela doların oynaklığı, mesela ekonomik ve siyasi istikrar, mesela öngörülebilirlik, mesela halkın alım seviyesi…

Ne yani, bunların yatırım kararlarında hiç mi payı yok?

Türkiye’nin önde gelen ihracatçı şirketlerinden birinin finans müdürü olan Erol Taşdelen şöyle açıklıyor: “Sanayi şirketi iyi bir finans kadrosuna sahipse kredi faiz oranlarını zaten sabitlemiş ve yıllara yaymıştır. Yatırımların çoğu leasing olarak sabit faizli, 60 ay vadelidir. Ama hammaddeye kur farkından ödeyeceğiniz ek maliyet aynı gün size maliyet artışı olarak yansır. Hesaplar da burada şaşar zaten!”

3.”Faizi indirirsek istihdam artar, işsizlik azalır”

Faiz indiriminin otomatik olarak yatırımları artıracağı beklentisinin hayal olduğunu yukarıda gördük. Ayrıca unutmayalım ki, Türkiye’de işgücünün yüzde 50’den fazlası hizmetler sektöründe çalışıyor. Ofis işleri, kafe-restoran, turizm gibi sektörleri kapsayan hizmetler, dönemsel dalgalanmalara çok açıktır. Bu işlerde faiz, işe alım kararlarını belirleyen faktörler arasında en sonlarda yer alır…

4.”Merkez Bankası’nın rezervleri çok güçlü”

Erdoğan sık sık Merkez Bankası’nın ne kadar çok rezervi olduğunu söylüyor. Mesela Ekim ayında şöyle demişti:

“Birilerinin sürekli nerede diye sordukları Merkez Bankası rezervleri de 122 milyar dolar seviyesine ulaştı. Artılar-eksiler analizi yaptığımızda, artılarımızın kıyas edilemeyecek kadar fazla olduğunun kabul edilmesini de hak teslimi babından bekliyoruz."

Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği, brüt rezervler. Brüt rezervler, Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık, Swap gibi mekanizmalarla başka bankalardan borç olarak aldığı dövizi kapsıyor. Bunları da çıkardığımızda Merkez Bankası’nın rezervlerinin ekside, hem de eksi 30, 40 milyar dolarlarda olduğu defalarca yazıldı. Zaten Türkiye’nin dünyanın en riskli ülkelerinden biri olmasının sebebi de bu.

5.”Kur dediğin bugün artar, yarın düşer”

Keşke.

6.”Enflasyonun sebebi zincir marketler”

Enflasyonun, özellikle de gıda enflasyonunun sebebinin zincir marketler olduğunu çeşitli defalar söyledi. Örneğin şöyle demişti: “Bu beş tane zincir marketin topladığı ürünle piyasalar alt üst oluyor. Bunlar eğer bu noktada daha adil davranırlarsa hem vatandaş uygun fiyatla ürün alabilecektir.”

Oysa gıda enflasyonunun birçok başka nedeni var. Her şeyden önce dolardaki artış, gübre ve mazot fiyatını patlatmış durumda. Ayrıca ekili araziler ve çiftçi sayısı yıllardır azalıyor, köyler boşalıyor. Türkiye, buğday gibi en temel ürünleri bile ithal eden bir ülke haline gelmiş durumda…

7.”Enflasyonun nedeni stokçular”

Erdoğan şöyle diyor: “Kimi ürünlerde yaşanan fahiş fiyat artışlarının mantıklı bir izahının bulunmadığını görüyoruz. Stokçulara bu ülkeyi mezar edeceğiz. Malını iki kat, üç kat satmaya çalışanların sonu hüsran olacaktır.” Stokçuların enflasyondaki etkileri, dolardaki, gübredeki, mazottaki artışa göre önemsenmeyecek seviyede.

Ayrıca bazı ürünlerde stok zorunluluğu var. Örneğin patates, soğan depolarının basıldığı dönemde bu ürünlerin domates veya incir gibi bir kez üretildikten sonra hemen tüketilmeği, yıl boyunca ihtiyacı karşılamak için depolarda bekletildiği ortaya çıkmıştı…

Gıda fiyatlarındaki önlenemeyen artışın gerçek sebeplerini yukarıda gördük: Dolardaki artış, köylerin boşalması, üretimin azalması…

8.Tanzim satışla, Tarım Kredi Kooperatifleri’yle piyasayı balanse etmek

Erdoğan bir süre önce ziyaret ettiği Tarım Kredi Kooperatifleri mağazasında “Türkiye genelinde ilk etapta 1.000 kadar bu tür marketlerin yapılması talimatını verdik. Böylece vatandaşımıza ucuz ve kaliteli ürünü ulaştırmanın ve piyasayı da balanse etmenin inşallah gayreti içerisinde olacağız” demişti. Göçmenlerle birlikte 90 milyondan fazla insanın yaşadığı, yüz binlerce pazar yerinin, on bin BİM, on bin A101 mağazasının bulunduğu bir ülkede bin adet marketle fiyatları “balanse etmek”? Gerçekçi ol, imkansızı iste, demişler…

9.”Başka ülkelerle dolar değil yerel paralarla ticaret yaparsak dolardaki yükselişten etkilenmeyiz”

Son zamanlarda bu konuya pek değinmiyor olsa da Erdoğan geçmişte yerel paralarla ticaretin dolara bağımlılıktan kurtaracağını defalarca söyledi. Bundan yola çıkan ekonomi yönetimi daha önce en azından Rusya’yla ticaretin Ruble-Türk Lirası ile yapılması için girişimde bulunmuştu. Sonuç? Doğalgazı Rusya’dan dolarla ithal etmeye devam ediyoruz. Merkez Bankası BOTAŞ’a daha geçen hafta doğal gaz ithalatı için 2.2 milyar dolar verdi mesela.

Uğruna Amerika ile bozmayı göze aldığımız yeni dostumuz Rusya bile bizimle yerel paralarla ticaret yapmaya yanaşmıyorsa…

Yerel paralarla ticaret neden olmuyor? Çünkü dolar rezerv para. Dünya ticaretinin büyük kısmı dolarla yapılıyor, bütün merkez bankaları dolar cinsinden rezerv tutuyor.
Ayrıca değeri bir ayda değeri yüzde 30 düşen TL ile kim neden ticaret yapmak ister ki?

10.”Dolarla değil altınla borçlanalım”

Daha önce şöyle demişti: "Mesela bir G20 toplantısında teklifim oldu. Niye borçlandırmaları dolarla yapıyorsunuz? Gelin buraya biz başka bir para birimi kullanalım. Ben diyorum ki, bu borçlandırmalar altınla olsun. Çünkü altının bu noktadaki ayarı hiçbir şeye benzemez."

Dünya altına dayalı para sistemini, iktisattaki adıyla “altın standardını” terk edeli on yıllar oluyor.

Geçiniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barış Soydan Arşivi