Serpil Yılmaz
Enkaz başındakiler 'katliam' diyor
İzmir’de 5 bin konutu 2.5 yılda teslim edemeyen ve de “ihtiyaç odaklı” planlayamayan AKP’nin, Kahramanmaraş depremzedelerine 270 bin konut ve köy evini bir yıl içinde teslim etmesi, mucize olacak!
Bu büyük “acil konut” hareketinin altından AKP ailesinden müteahhitlerle imzalanan ve kamuoyuna açıklanmayan kişiye özel ihale şartnameleri çıkarsa şaşırmayız.
Kahramanmaraş merkezli ve ardından gelen Hatay merkezli yıkıcı depremlerin etkisinin yaşandığı 11 şehirde 17 gün geride bırakılırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan; Nurdağı’nda, Kilis, İslahiye ve Adıyaman Kahta’da yapılacak 1797 konutun temelinin attı.
Deprem bölgesinin zemin etütleri tamamlanmadan ve devam eden depremlerin yol açacağı riskler belirlenmeden inşaata başlanıyor olması, yıkıntılarda yakınlarını “kaybedenler” için de hüzünlü bir veda…
Depremzedelerin “katliam” dediği yıkıntıların arasına, iş makinaları dalıyor… Tek kişinin istifa etmediği yönetim sınıfı adalet yerine proje kovalıyor… Müteahhitler, müşavirler, danışmanlar, bürokratlar, eli kalem tutan başkanlar hiç vakit kaybetmiyor…
41 binin üzerinde can kaybının yaşandığı felaket yalnızca düştüğü yeri yakmıyor. Barınma, iş, aş, sağlık ve eğitim sorunlarına kilitlenen 13.5 milyon nüfusu barındıran deprem bölgesinden; İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra başta depremlerden daha az etkilenen komşu illerden Mersin olmak üzere, Adana ve Gaziantep illerine de göç sürüyor.
Evlerinden bir hırka ile çıkabilenin şanslı olduğu depremlerden kurtulanların başını sokacak bir dam arayışı ülke sathına yayılmış durumda.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 30 Ekim 2020’de İzmir’i vuran ve 117 kişinin ölümüne yol açan 6.9 büyüklüğündeki deprem sonrası başlattığı “Bir Kira Bir Yuva” kampanyasını, Kahramanmaraş depreminde İhtiyaç Haritası işbirliğinde devreye aldı.
22 Şubat gecesi Halk TV’den naklen yayınlanan “bağış gecesine”, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in uluslararası kurum ve Avrupalı belediyelere yaptığı bağış çağrısına da destek geldi.
Evini kaybetmiş yurttaşlar ile kira desteği vermek ya da boş durumdaki evini kullanıma açmak isteyen yurttaşları buluşturan kampanya, Ekim İzmir depreminde oluşturulan bilgisayar yazılımı üzerine inşa edildi. Belediye internet tabanlı program üzerinden depremzedeler ile bağışçıları aracısız buluşturuyor. Böylelikle ihtiyaç sahibine 3 ay için 10 bin TL gelir transferi sağlanıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi; bağış gecesi öncesi 30 bin 934 konuta ihtiyacı olan depremzedelerden 1451 kişi toplam 677 milyon lira desteğe aracılık etti.
İzmir’deki depremde 8 bina yıkılırken, 9 bin 49 bina hasar almıştı. Kahramanmaraş depremlerinden sonra Hatay merkezli yaşanan üçüncü yıkıcı depremle ortaya çıkan 300 bine yakın konut ihtiyacının, bütçe kaynaklarıyla karşılanmasına ilişkin kuşkuları haklı çıkaracak eleştiriler dile getiriliyor.
AKP iktidarı TOKİ aracılığıyla para karşılığında depremzedelere 5061 konut, 357 iş yeri, 1'er adet anaokulu, ilkokul, ortaokul, 2 cami ve genel altyapı inşaatlarının ihalesini gerçekleştirmişti.
Proje alanlarındaki Mansuroğlu, Manavkuyu ve Salhane mahallelerinde toplamda 1404 konut ile 289 iş yerini ancak Ekim 2022 itibariyle teslim edebildi.
İzmir’den edindiğim bilgiye göre, teslim edilen konutların yalnızca 500’üne depremzedeler yerleşmiş. Rezerv alanda inşa edilen 3 bin 657 konut ise halen bitirilememiş.
Son 22 yıllık AKP iktidarında; AFAD’ın da aralarında olduğu, üniversitelerden meslek örgütlerine kadar çok sayıda kuruluşun yıkıcı etkisi olacağı öngörülen bölgesel deprem riskini dikkate alınmadan süren yapılaşma, güneşe uyanmak için yatağına giren insanlara “mezar” oldu…
Deprem öncesi, deprem anı ve yıkıntı sürecinde en çok duyduğumuz “koordinasyonsuzluk” kelimesinin yerine, “plansızlığı” koyacağımız günlere geçiş yapıyoruz.
Gelecek Partisi’nin bankacı kökenli Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, Perspektif haber sitesinde yayımlanan makalesinde, Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) 17 Ağustos 1999 Marmara depreminden yalnızca 3 hafta sonra (8 Eylül 1999); sektör sektör, kurum kurum; sosyal sınıflara, sermayeye, kamuya depremin etkilerinin analiz edildiği 127 sayfalık “ön raporu” masanın üzerine çıkardı.
Rota söz konusu yazısında, “Karşılaştığımız afet 1999’da olduğu gibi çok acil
yeni bir bütçe yapılmasını gerektiriyor. Yeni vergilerle ve borçlanmalarla,
hatta belki de TCMB aracılığıyla yapılacak parasal genişlemeyle kamu
harcama kapasitesinin artırılması gerekiyor. Bunların sonucunda da
enflasyon, cari denge, borç stoku, döviz rezervi verilerimizde kötüleşme
olacak” uyarısında bunuyor.
1960 yılında kurulan ve 2011 yılında kapanan DPT ’nin raporunda, 1999 depreminin dolaylı ve doğrudan maliyeti 15-19 milyar dolar olarak hesaplamıştı.
Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremler sonrası kamuoyuna depremin ilk haftasında en yaygın iş dünyası örgütü TÜRKONFED açıklamıştı.
Buna göre depremin ekonomiye maliyetin 85 milyar dolar seviyesinde olabileceğine dikkat çekildi.
Rota, 6 Şubat depremleri ile 1999 depremlerini nüfus etkileri açısından da ele
alıyor:
*1999 Marmara depremi fiziksel olarak Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Düzce’nin
toplam nüfusu yaklaşık 2 milyon kişiydi. O günlerde 64 milyon olan Türkiye
nüfusunun yaklaşık yüzde 3’ü bu dört ilde yaşıyordu.
* Depremlerden en çok etkilenen 5 il; Adıyaman, Hatay, Malatya,
Kahramanmaraş ve Gaziantep’in toplam nüfusu 6 milyonun üzerinde. Bu da
Türkiye nüfusunun yüzde 7.6’sına denk geliyor. 6 Şubat depremlerinin yıkıcı
etkilediği nüfus, 1999 depreminden çok fazla.
* Marmara depreminde 28 bin yapı ağır hasarlı/yıkık, 28 bin yapı orta hasarlı ve
31 bin yapı hafif hasarlı olarak kayıtlara geçmiş. Sonrasındaki güncellemelerle
yaklaşık 300 bin yeni bağımsız bölüm ihtiyacının ortaya çıktığı belirtilmiş.
* 6 Şubat depremlerinde sabit varlıklardaki en önemli kayıp yapı ve bina
stokundaki kayıplar olacaktır. Eldeki öncü verilerle bile baştan yapılmak zorunda
olan bağımsız bölüm sayısı 800 binin üzerinde olacak görünüyor. 6 Şubat
depremlerinde, illere göre hasar gören yapı stoku ise Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı verileri: (19 Şubat itibariyle)
– 20.662 binada 71.052 bağımsız bölüm yıkılmış durumda,
– 105.794 binada 384.545 bağımsız bölüm acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı,
– 407.786 binada 1.409.654 bağımsız bölüm orta hasarlı,
– 205.086 binada 1.091.720 bağımsız bölüm az hasarlı,
– 87.653 binada 254.111 bağımsız bölüme ise girilememiş…
1999 depremi öncesindeki iki çeyrekte ekonominin Rusya krizinin etkisiyle yüzde 8.5 ve yüzde 6.1 küçüldüğüne dikkat çeken Rota, DPT raporundan bir bölüm aktarıyor:
“1999 depreminin sermaye birikimi ve milli gelir üzerine 9 ile 13 milyar dolar yük getireceği hesaplanıyor. Kamu finansmanına gelecek 6.3 milyar yükün 2.5 milyar dolarının dış yardımlar yoluyla karşılanacağı belirtiliyor. Kalan 3.8 milyarın finansmanı için de öneriler sıralanıyor. Bundan 2 ay sonra yaşanan Düzce depremi ile maliyeti 15-19 milyar dolara çıkarıyor. Bu hesaplamalarla depremin ekonomik etkisinin milli gelire oranı yüzde 5.9’a ulaşıyordu. Bugünkü GSYH düzeyi ile bu etki yaklaşık 52 milyar dolara denk geliyor.”
Rota; şirketlerin, çalışanların, esnafın, zaten daralan ekonominin olumsuzluklarının yaşandığı 1999 ekonomisi ile bugün arasındaki benzerliklere dikkat çekerek şöyle devam ediyor:
“Bu olağanüstü dönem, olağanüstü tedbirler gerektirmişti. Bugün de buna benzer tedbirler gerekiyor. Ancak 2022, paylaşım açısından 1999’dan çok farklı oldu. 2022’de uygulanan negatif faiz ve oluşan yüksek enflasyonun kazananları bankalar, şirketler ve kamu oldu. Banka ve şirket kârları ‘süper kârlar’ olarak tanımlanacak hale geldiler. Vahşi servet transferinin kaybedenleri ise ücretli çalışanlar, işsizler, emekliler, sabit gelirliler ve gençler oldu. Dolayısıyla geçen seneki kârının yüzde 1’ini bağışlayıp hayatına eskisi gibi devam edeceğini sanan banka ve şirketlerin üstlenmesi gereken yüklü bir fatura olması gerekiyor.”
Sizce halkın en temel ihtiyaçları dağ olmuşken, alelacele inşaat ihalelerine
soyunan, bankalara ve şirketlere finansal kapasitesini yığan bir iktidar faturayı
kime çıkarır.
Vergilere bakacağız…