Dünyanın Bitmeyen İkircikliği; Savaş ve Barış I. Bölüm

Savaşların nedenleri karmaşıktır. Tarih boyunca savaşlar farklı çıkar çatışmaları ve sosyo-politik koşullar nedeniyle çıkmıştır. Ekonomik çıkarlar, siyasi ve ideolojik farklılıklar, toprak anlaşmazlıkları, milli güvenlik ve savunma, etnik ve dini çatışmalar, siyasi baskı ve karışıklıklar, güç ve hâkimiyet arzusu, ittifaklar ve yükümlülükler… yeter ki ülkeler savaşmak istesinler, sebep bulmak kolaydır. Oysa değerli olan barışın inşası ve sürdürülmesidir. 2003 yılında, ekrandan Irak Savaşı’nı canlı izlediğimizde sert gerçekçilik tam da bu demiştik. Maalesef geçen zamanda vahşetin bin bir farklı yüzüyle tanıştık.

Kaynak kitaplarda yazılı tarih dışında savaşın toplumsal ve kişisel yıkımları sanatçılar aracılığı ile bizlere ulaşmaya devam ediyor. Kocaeli Şehir Tiyatrosu, dünya edebiyatının önemli klasiklerinden olan Savaş ve Barış romanından, İngiliz yazar Helen Edmundson’ın uyarladığı metini, Mehmet Birkiye rejisi ile sahneliyor. Bu hafta köşemin konuğu, 28. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında İstanbul seyircisiyle buluşan Savaş ve Barış I. Bölüm.

Savaş ve Barış romanın yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910), Rusya’nın aristokrat bir ailesinde dünyaya gelir. 19. yüzyıl Rusya’sının toplumsal ve ahlaki karmaşası, Tolstoy’un yazılarında merkezi bir tema olarak yer alır. Epik bir roman olan Savaş ve Barış, 1800’lerin başlarında Rusya’yı etkileyen Napolyon Savaşları’na odaklanır. Romanda savaşın anlamsızlığı, insana özgü çatışmalar ve insanların içsel arayışları ustalıkla işlenirken, tarihsel olaylar da eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilir. Rusya’daki farklı sosyal sınıfların yaşamına derinlemesine bir bakış sunarak hem bireysel hem de toplumsal anlamda bir değişimin gerekliliğine vurgu yapar. Romanın merkezindeki üç ana karakter olan Pierre Bezukhov, Andrey Bolkonsky ve Nataşa Rostova aracılığıyla, toplumun farklı sınıflarına mensup insanların yaşamlarını, aşklarını, hayallerini, kayıplarını ve ahlaki çatışmalarını keşfederiz. Edmundson’ın tiyatro uyarlamasında da romanın politik ve kişisel yönleri dengeli bir şekilde ele alınırken, karakterlerin aşk, kayıplar ve kendini bulma sürecinde yaşadığı zorluklar öne çıkartılmıştır. Eserin sahneden seyirciye ulaşmasını sağlayan Birkiye’nin rejisindeyse keşfedilmeyi bekleyen çok sayıda katman bulmak mümkündür. İşte tiyatronun büyüsü de hikayenin her seferinde sahneden seyirciye capcanlı aktarılmasıdır.

Savaş ve Barış’ın tek bir teması yoktur. Aristokrasiden köylü sınıfına kadar Rus toplumunun bütün katmanlarının ele alındığı eserde 1800’lerin Rusya’sında aristokratların lüks içinde yaşaması, köylülerin ise zorluklarla mücadele etmesi, sınıfsal çatışmaları ve adaletsizlikleri gözler önüne serer. Oyun içinde bu sınıfsal çatışmalar Tuğçe Ulugün Tuna’nın başarılı koreografileriyle sahneden seyirciye tüm estetiğiyle aktarılıyor. Savaş sahnelerindeki sertlikler kadar balo sahnesindeki danslar da seyir alışkanlıklarını kırıyor. Savaş ve barış ikileminin insanları zaman içinde nasıl şekillendirdiğine tanık olurken, barışın sadece çatışmaların sona ermesi değil, insanın iç huzuruna ulaşma arayışı olduğunu da anlıyoruz. Yaşama dair olan aşklar, ilişkiler ve aile her zaman olduğu gibi bu eserde de derin ve karmaşıktır. Karakterler eser boyunca kendilerini sorgulayan, hayatın anlamını arayan ve kişisel olarak dönüşen bireylerdir. Tolstoy, tarihin akışında bireyin ve liderlerin gücünü sorgular. Napolyon gibi tarihsel figürlerin etkisini küçümser ve bireylerin kaderi üzerinde sınırlı bir kontrole sahip olduğunu savunur. Yazara göre ‘‘tarihin gidişatını sadece büyük liderler değil, halkın kolektif bilinci ve çabaları da şekillendirir.’’ Bu cümleyi on kere daha okuyup içselleştirelim lütfen.

Birkiye, Tolstoy’un olağanüstü karakterler yarattığını belirtiyor ve “Bu karakterler Dionysosçu kaosun, arzuların, tutkuların, hırsların içinde çıkış yolu arayan varlıklardı. Ama sonunda hepsi yapay bir ahlakın içerisinde barışı, dengeyi sağlamaya mecbur bırakıldılar” diyor. Oyun bittiğinde seyirci tarihin bir anında asılı kalıyor. Aslında oyun bitmeyen, sonsuz kez tekrarlı bir döngü gibi; umut kayboluyor, tekrar yeşeriyor, denge bozuluyor, tekrar kuruluyor.

Kocaeli Şehir Tiyatroları, Anadolu’nun ilk ödenekli tiyatrosu. 1997 yılında kurulduğundan itibaren, bölge tiyatrosu olarak 183 farklı yapımla seyirciyle buluşan ekip, 2022 Afife Tiyatro Ödülleri’nde Birkiye’nin yönettiği Vişne Bahçesi oyunu ile Yılın En Başarılı Oyunu kategorisindeki ilk ödülünü kazandı. Ardından geçtiğimiz sezon Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi oyunu ile yedi dalda Afife Tiyatro Ödülleri’nde adaylık aldı. Yılın En Başarılı Oyunu dâhil üç ödül kazanan oyun hakkındaki yazıma arşivden ulaşabilirsiniz; https://halktv.com.tr/makale/yasamak-mi-yoksa-olmek-mi-dersin-soyle-sekspir-ne-dersin-807277 Kocaeli Şehir Tiyatrosu bu sezon da Savaş ve Barış I. Bölüm ile ideasını devam ettiriyor.

Gelelim oyuna. Seyirci oyun açılışındaki Hermitage Müzesi’nideymişcesine kimi anlarda kendini tabloya bakar gibi hissediyor. Oyunun göz alıcı dekoru Efter Tunç’a ait. Savaşın bireyler üzerindeki yıkıcı etkilerini, ailenin gücünü, sınıfsal farklılıkları ve toplumun direncini etkileyici biçimde simgeleyen eğimli, parçalı arka bölümüyle, oyuncuların çıplak ayaklarıyla bastıkları ön bölümdeki toprak zemin oyuna farklı anlamlar katıyor. Bu haliyle sahne tasarımı oyunun kuvvetli bir parçası. Sahnenin en hareketli ve çok anlamlı başka bir parçası da sandalyeler. Kimi zaman top, tüfek olurken, kimi zaman dans partneri bazen siper oluyor. Kukla kullanımını ihmal etmeyen yönetmen rejisine dahil ettiği her unsurun anlamını doğru üretmesi için oldukça titiz çalışmış.

Oyunun, genç ve deneyimli oyuncuları birbirlerini ustalıkla tamamlıyor. Bu kalabalık ekip aylarca hem oyunculuk üzerine hem beden hareketleri üzerine çok yoğun çalıştılar. Oyuncuların performansları alkışı fazlasıyla hak ediyor. İsimlerini tek tek geçirmemek haksızlık olur. Cüneyt Gürbüz, Emre Işık, Serhat Güzel, Zeynep Özan, Başar Alemdar, Büşra Özdemir / Asena Keskinci, Ahmet Buğra Karakoyun, Ezgi Özbalı, Fatih Sevdi, Ata Şimşek, Nursel Çeliktürk, Tekin Ezgütekin, Sezen Düzakar Çetindaş, Çağrı Mengüç, İlker Bağlam, Tunç Efe, Semih Eraslan, Umut İsfen. Koro; Sevcan Kuş, Su Özdemir, Çağla Budak Akarsu, İlyas Akbulut, İbrahim Aydın.