“At Pazarlığından, çökertme ekonomisine…!”

Halk TV “Günün Raporu”’nda konuğum emekli büyükelçi İyi Parti Bursa milletvekili ve genel başkan yardımcısı Ahmet Kamil Erozan’dı. Sayın Erozan’a AKP’nin dış politikadaki yanlışlarını sorunca bana; “Neyi doğru yaptılar ki…!” yanıtını verince bu yazıyı yazmak artık şart oldu.

 

Tarih; 11 Aralık 2002. Şu an parti kurup Türkiye’yi kurtaracak! ve uçuracak! olan AKP’nin çiçeği burnunda kabinesinin ekonomi bakanı Ali Babacan ve Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış Amerikalılarla meclisten geçireceklerini adı gibi emin oldukları “Amerikan askerlerini Türkiye’ye kabul etme” tezkeresiyle ilgili Amerikan Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor ile para pazarlığında.

Türkiye’nin güneydoğusuna ve İskenderun limanına gelecek olan Amerikalı askerlerle ilgili “dolar”! pazarlığı yapılıyor. Amerikan askeri (ki sayıları 20 bin ile 65 bin arasında olacağı belirtiliyordu. Zırhlı araçlar, helikopterler, füze sistemleri hariç) bölgeye girecek ve buradan “her duruma müsait, her türlü satışa anında hazır, oynaklık genlerinde ve karakterlerinde gizli olan” Mesut Barzani’nin özerk bölgesinin üzerinden Saddam’ın üzerine yürüyecekti. Ha Amerikan askerleri Türkiye’ye girdikten sonra çıkar mıydı, ne kadar kalırdı o da tam olarak belli değildi.

Bizim çok bilmiş ekonomi bakanı Ali Babacan kendi ülkesinin egemenliğinin ve bağımsızlığının fiyatı konusunda iki ayrı senaryo çiziyor ve şöyle diyordu;

Biz durumu iki senaryo ile alıyoruz. Kötü senaryo Saddam’ın elindeki füzelerle Türkiye’yi yerle bir etmesi ve Türkiye’nin 4 yılda 138,1 milyar dolar kayba uğraması; iyi senaryo Amerika’nın elini çabuk tutması ve Türkiye’ye yönelik bir saldırı olmadan 4 yılda Türkiye’nin 92,2 milyar dolarlık bir maddi zarar uğraması. Bu parayı bize verin ülkemize istediğiniz gibi girin.”

Tabi Ali Babacan’ın yanında bir de Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış bulunuyor; her ikisi de bu senaryoların Başbakan Abdullah Gül ve eşbaşkan Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylandığını söylüyordu.

Tabi durum dönemin Amerikan Başkanı George W. Bush’a iletildi. Türkiye’yi son derece ciddiye alınacak ağırlıkta ve etkinlikte bir devlet olarak kabul eden Bush bu teklifi duyunca gülümsedi ve “Bunlar bizimle at pazarlığı yapıyor. Kendi ülkelerini bize at gibi satacaklar ya da kiralayacaklar ama bu rakam çok fazla” dedi.

Son pazarlık 20 milyar dolara bağlandı ve hatta Amerika’nın Saddam’ı ezip geçeceğini görünce son olarak rakam yıllar sonra 1 milyar dolara kadar indirildi ama Başkan Bush; “At Taciri” dediği bu siyasetçileri sevmemişti.

Zaten tezkere de geçmemişti (Allah sağlık, sıhhat ve afiyet versin. Deniz Baykal’ın o dönem yaptığı kahramanca direniş olmasaydı, bu direniş AKP içinde bile ses getirmeseydi bugün Amerika çoktan Türkiye’ye “Demokrasi” getirmiş olurdu. Ve hala işgal altında olabilirdik. Baykal bu yiğit direnişinin bedelini çok acı bir komployla ödedi. Peki sonrası. Söylemeye gerek yok).

Yıl 2019 ve yine Amerikan çıkarları ile bölgede Türkiye’nin çıkarları karşı karşıya. At tacirleri orantısız zekaya sahip bir grup destekçisiyle birlikte ülkeyi batırmış, koca ülke ekonomik buhran içinde ıstırap çekiyor. Ancak durum bu sefer değişmiş. O; Türkiye’yi ciddiye alan, ortada güçlü ve merkezi bir parlamento olduğuna inanan Amerika, Türkiye’yi kaybetmek istemeyen Amerikan siyasetçileri gitmiş artık “At taciri” bile denmeyecek kadar ülkesini bir zavallılık içinde teslim etmeye hazır metal yorgunu bir siyasetçilerle karşılaşmış.

Ve bu dönemin başkanı Trump bırakın pazarlık yapmayı aynen şunları söylemiş;

Çizilen çerçeveyi aştığını düşünürsem, Türkiye'nin ekonomisini yerle bir ederim. Daha önce bunu yaptım!"

Hani “Eyyyy Amerika…!”…

Hani; “Yürürken yeri titreten dünya lideri…!”

Kalpazan, yankesici, soyguncu bile ara sıra haksızlığa uğradığında diklenirken; nerede o mangal yürekli! atıp tutunca adam zannedilen yandaş medya…!

Bak kardeşim ben buradan söylüyorum; İster anlayın, ister anlamayın;

“Ölmüşsünüz ağlayanınız yok…!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Ertürk Arşivi