Mustafa K. Erdemol
Arap gazetesi böyle tanımladı! Tayyip Erdoğan: Türk Progojin
Beş yıl daha iktidarı garantiledikten sonra Rusya’yla arasına mesafe koyup batıya yanaşmaya çalışan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu değişiminin batıda nasıl ele alındığından az çok haberdarız. “Batıyla iyi geçinmenin getirilerinin Rusya’dan kopmaya değeceğini nihayet anladı“ diyen çok batı medyasında. Ama “ülkeye yabancı yatırım“ çekmek için “dümen kırdığı“ batı yerine gittiği Ortadoğu medyasında nasıl değerlendirildiğinden haberdar sayılmayız pek.
Tabii ki Türkiye’yle hayli ilgili, gelişmelerden haberdar bir medya var Ortadoğu’da. Son yıllarda bölgenin pek de sevilmeyen ülkesi durumuna gelen Türkiye’nin Ortadoğuya/Körfez’e yanaşma çabasını olumlu bulan ama temkinli olmak gerektiğini söyleyenler de var. Suudi Arabistan medyasında genellikle Türkiye ile ilişkilerin canlanmasından ötürü bir memnuniyet havası seziliyor. Ortadoğu medyasının izleyebildiğim yayınlarının hemen hemen hepsinde ortak bir inanç var. O da Türkiye’nin ekonomik olarak sıkıştığı için bölgeye açılmak zorunda kaldığı.
Erdoğan böyle görünüyor
Ama benim en ilginç bulduğum yorum Suudi Arabistanmerkezli Şark ül Awsat gazetesinde Hazem Saghieh’e ait olanı. (baknz:https://english.aawsat.com/home/article/4437301/hazem-saghieh/tayyip-erdoganthe-turkish-prigozhin). “Tayyip Erdoğan: Türk Prigojin“ başlıklı makalede Erdoğan‘ın Rusya’dan uzaklaşmasını değerlendiren yazar onu yakın bir zamanda Kremlin‘e isyan eden paralı asker grubu Wagner’in kurucusu Yevgeni Prigojin’e benzetiyor. Birçok açıdan ilginç bir benzetme. Putin’e Progojin kadar yakınlığı, ardından Progojin gibi ona sırt çevirmiş oluşu ima ediliyor. Demek Erdoğan böyle görünüyordu bir Arap gazetecinin gözünde.
Bu tür bir imajı nedn uyandırdı acaba? NATO’nun Vilnius Zirvesi’nde batılı ülkelerden bile daha hevesli bir biçimde Ukrayna’nın NATO üyeliğini savunması, Eusya’yla yaptığı anlaşmayı çiğneyip Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelensky’e, tartışmalı Azov taburu komutanlarını iade etmesi bunun nedeni olabilir. Prigojin’in Putin’e isyanıyla bir tutulması bundan. Kim için yapılırsa yapılsın tatsız bir benzetme. Kimse bir dostunu sırtından hançerleyen birine benzetilmemeli.
Saghieh makalesine şu cümlelerle başlamış: “Yevgeny Prigoin Rusya içinde isyan eder etmez, başka bir Yevgeny Prigojin de yurtdışında isyan etti. Bu isyancı, iki aydan kısa bir süre önce yeniden seçilen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Birçok gözlemciye göre Erdoğan'ın isyanı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'yı ezme kabiliyetinin sınırlarının ortaya çıkmasının ardından azalan prestijinin daha geniş bir bağlamında gerçekleşti. Bu durum, Kremlin'in efendisine dünya çapında meydan okumaya başlayan küçük Prigojinlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Bir gecede "güçlü" ve "kurnaz "dan "zayıf "a dönüştü”.
Şark ül Awsat’ın Suudi yönetiminin bir anlamda yarı resmi yayın organı olduğu düşünülürse makale aslında resmi düşünceyi de yansıtıyor denebilir.
Suudi yönetimini görüşü sayılabilir
Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliğini onaylamasının da daha az acı verici olmadığına değinilen makalede Türkiye‘nin Vilnius'ta sadece İsveç'i yatıştırmakla kalmayıp, aynı zamanda ABD ile ilişkilerinde "tamamen yeni bir aşamaya" geçtiği vurgulanarak şu görüşlere yer veriliyor:
“Türkiye Cumhurbaşkanı'nı bu yola girmeye teşvik eden diğer faktörlerden de bahsedildi. Çok önemli seçimleri kazandıktan sonra kendine güveni arttı, etrafı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve istihbarat şefi İbrahim Kalın gibi Avrupa eğilimleriyle ünlü bir üçlü tarafından çevrildi.
Ne kadar yol kat ettiğini anlamak için Erdoğan'ın darbe girişiminden bu yana geçen yedi yıl boyunca yaptığı açıklamaların arşivine bakmalıyız. Bu süre zarfında Amerikalılara ve Avrupalılara "haçlılar" ve "Naziler" gibi sıfatlar dışında pek çok isim taktı; ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uymayacağını teyit etti, hatta Avrupa Birliği'ne katılmayı göz ardı etmeye hazır olduğunu ilan edecek kadar ileri gitti“.
Büyük geri dönüşlerin farkındalar
Kibar ifadelerle Erdoğan’ın bir zamanlar söylediklerinin sonradan tersini yaptığı anımsatılıyor makalede. Yani bunu bilen sadece biz değil. Bakın yazar nelerin olabileceğini de, bence son derece güçlü bir biöimde, nasıl tahmin ediyor:
“Putin'in tüm bunlara rağmen Erdoğan'ın önümüzdeki ay Türkiye'ye yapacağı ziyaret davetini kabul etmesi beklenirken, Erdoğan'ın da bunun meyvelerini toplaması bekleniyor. Erdoğan'ın uzun bir talep listesi var. Çok azı karşılanacak, çoğu ise Türk halkını cumhurbaşkanlarının bedava taviz vermediğine ikna etmek için kullanılacak. Türkiye'nin ekonomik koşulları muhtemelen iyileşecek. Ankara muhtemelen ABD'den F-16'lar alacak. Ancak bu uzlaşma ne yazık ki Erdoğan'ın hoşuna gitmeyen diğer NATO rolleri pahasına "terörle mücadeleyi" de destekleyebilir.
Her halükarda, Prigojinizm’in her yönden aldığı darbeler Rusya'ya zarar verdikçe Türkiye'deki ve hatta dünyadaki gelişmeleri takip etmek ilginç olacak“.
Hale bakın.
Birilerinin “dengeci“ olduğunu iddia ettiği dış politikadaki sefalet başkalarınca nasıl açık, net ifade ediliyor.