Barış Soydan
Albayrak’ın kitabında geçen o banka Akbank; bankacı ise…
Berat Albayrak’ın geçtiğimiz hafta yayınlanan “Burası Çok Önemli” adlı kitabında tartışılması gereken iddialar var. Kitaba dair genel bir değerlendirmeyi yarın yayınlayacağım. Bugün iddialardan birine, Türkiye’nin CDS’inin, yani risk priminin bir banka tarafından 100 puan yukarı taşınmasına odaklanalım…
Albayrak kitabın 211. sayfasında şöyle diyor:
“2018’deki kur saldırısının ardından, eylül-ekim aylarında bir özel bankamızın bankacılık teamüllerine aykırı şekilde yüklü miktarda Türkiye CDS’i satın aldığını, bunun neticesinde ülke risk primimizi 80-100 kadar yukarı taşıdığını, yani ekonominin tüm paydaşlarının yurt dışından döviz borçlanma maliyetini 100 baz puan artırdığını tespit ettik.”
Doğrusu çok ciddi bir iddia. Nedir bu işin arka planı?
CDS, Türkiye’nin risk primini gösteren bir finansal enstrüman. Türkçesi kredi temerrüt swap’ı. (Swap: Para takası.) Türkiye tahvillerini sigortalamak için ödenen prim olarak da tanımlanabilir…
CDS’in yukarıya gitmesi, Türkiye Cumhuriyeti Hazinesinin daha maliyetli borçlanmasına neden olur. Hangi banka böyle bir işe kalkışır? Ve neden?
Biraz araştırdım. Bir kaynağım o dönemde bu konuda herhangi bir bankaya ceza kesildiğini hatırlamadığını belirterek, “Bir ceza uygulansa BDDK açıklardı veya bankanın açıklama yapması gerekirdi” dedi.
İki farklı kaynağımın teyit ettiği bilgiye göre Albayrak’ın sözünü ettiği banka Akbank’tı.
Anlatılana göre dönemin Akbank’ta Hazineden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ali Karaali çok temkinli bir yöneticiydi ve Türkiye ekonomisindeki risklerin giderek arttığı 2018 yılında CDS’ler yoluyla bankayı sağlama almak istemişti.
Bu doğru bir karar mıydı, tartışmalı. Ama Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisiyle yönetildiğini, CDS’in de yasal bir ürün olduğunu unutmayalım.
Bir kaynağım, bunun fark edilmesi üzerine Akbank yönetiminin çağrılarak adeta hesaba çekildiğini anlattı.
Banka yöneticileri bu toplantıda bazı kredi işlemleriyle ilgili sözleşmelerde yer alan maddeler gereğince işlemleri sonlandırmak zorunda kalmamak ve temerrüt riski veya erken ödeme mecburiyeti ile karşılaşmamak adına CDS işlemleri yaptıklarını belirttiler. Tek tek sözleşmelerle durumu BDDK yetkililerine izah ettiler. Zaten bu nedenle de bankaya karşı bir tedbir, ceza veya yaptırım uygulanmadı.
Ama bir süre sonra Ali Karaali Akbank genel müdür yardımcılığı görevinden alındı. Çok deneyimli bir bankacı olduğu halde (Daha önce Citibank, HSBC, Merrill Lynch gibi yerlerde çalışmıştı) bir daha sektöre dön(e)medi.
Karaali’nin Akbank’tan ayrılmak zorunda kalmasına Ankara’dan giden telefonun yol açtığı öne sürülüyor. O dönemde başka banka yöneticileri de ekonomi yönetiminin talebiyle görevlerinden alınmışlardı.
Berat Albayrak’ın kitapta bu noktayı açması ve net biçimde ortaya koyması gerekliydi. Ülkedeki aktörlerin 100 baz puan fazla maliyetle borçlanması az birşey midir? Bir bankanın “bankacılık teamüllerine aykırı” olduğu söylenen işlemlerinin böyle bir sonuca yol açması karşısında alınacak hiçbir tedbir yok mudur? Bu konuda ne yapılmış veya Albayrak’a bağlı kurumlar hangi tedbirleri almıştır? Kitap bu soruları cevapsız bırakıyor.
Öte yandan o dönemde ekonomi yönetiminden ve Merkez Bankası’ndan bazı isimlerin Berat Albayrak’ın gözüne girebilmek için bankaların attığı bazı adımları bire bin katarak şikayet ettiği iddiaları da var…
O dönemle ilgili tartışmalar sürecek.