4104 Çocuğun Ölümüne Niye Sessiz Kalıyorlar?

ABD donanmasına ait uçak gemisi, ohio sınıfı nükleer denizaltısı Doğu Akdeniz’e; 500 kilometrekarelik Filistin toprağını korumak için gelmiş olamaz.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 3’üncü kez çıktığı Ortadoğu turuna ilk kez (6 Kasım 2023) Ankara’yı da dahil etti.

5 Kasım’da ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), ohio sınıfı nükleer denizaltının Orta Doğu'ya ulaştığını açıkladı.

Savunma sanayi uzmanları ohio sınıfı nükleer denizaltısının özelliğini, “Balistik ve seyir füzesi atma kabiliyetine sahip, konvansiyonel veya nükleer harp başlığı taşıyabiliyor.” diye tanımlıyor.

CENTCOM'un sosyal medya platformu X (eski adıyla Twitter) hesabından denizaltının fotoğrafıyla birlikte yapılan paylaşımda, "5 Kasım 2023'te Ohio sınıfı bir denizaltı ABD Merkez Komutanlığı sorumluluk alanına ulaştı" denildi.

CNN International'ın haberinde, nükleer denizaltının bölgeye gönderilme amacının 'İsrail-Hamas savaşının yayılmasını engellemek üzere Biden yönetiminin bölgesel düşmanlarına caydırıcılık mesajı göndermek' olduğu değerlendirmesine yer verildi.

Haberde ayrıca CENTCOM'un paylaştığı fotoğrafın denizaltıyı Mısır'ın başkenti Kahire'nin kuzeydoğusundaki Süveyş Kanalı'nda gösterdiği ifade edildi.

Hamas’ın 7 Ekim saldırısı ile ateşlenen İsrail’in Filistin halkına yönelik kıyımı 1. ayını doldurdu. İsrail 4 bin 104’ü çocuk 10 binden fazla sivili öldürdü. Rakamlar algıyı köreltebilir. Her dakika üzerlerine ölüm yağan topraklarda nefes almaya çalışan Filistin halkı kökten yok ediliyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 6 Kasım’da, Türkiye'yi ziyaret eden ABD'li mevkidaşı Antony Blinken ile 2.5 saatlik bir görüşme gerçekleştirdi.

İsrail-Hamas saldırılarına 48 saatlik “insani ara” formülü üzerinde durulurken; iki mevkidaşın görüşmesinde ABD tarafının beklentileri şöyle özetlendi:

Sivillere büyük yardımlar için adım atılacak- Hamas’ın elinde tuttuğu rehinelere odaklanılacak – İnsani ara rehineler için de fayda sağlayacak – İki devletli çözüm için çalışmalı.

Türkiye tarafından yansıyanlar da acil önlemlere işaret ediyor:

Gazze’de acilen ateşkes olmalı – Sivillerin vurulması kabul edilemez – Bölgeye insani yardım ulaşmalı – İki devletli çözüm için çalışılmalı.

Blinken’in ortaya koyduğu maddeler için Ankara’ya gelmesi gerekir miydi? Somut bir talep ortaya çıkmadı mı?
Bu sorunun yanıtı resmi ağızlardan alınmış değil. Sızıntılarla yetiniyorum. Devletin haber kanallarının referans aldığı bir iletişimci, Blinken’in Türkiye’den Gazze’de abluka altında sıkışan Filistinlileri kabul etmesini teklif ettiğini iddia ediyor.

İsrail’in sınır komşuları Mısır ve Ürdün bu teklifi kabul etmeyeceğini açıklamıştı.

Blinken Türkiye'ye gelmeden önce Orta Doğu turu çerçevesinde önce İsrail'in başkenti Tel Aviv'i ziyaret etmişti.

Ardından Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) dışişleri bakanlarıyla İsrail'in Gazze'ye saldırıları konusunda görüşmüştü.

Daha sonra "sürpriz" bir ziyaret gerçekleştirdiği Batı Şeria'da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir araya gelmişti.

Batı Şeria'nın ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) geçerek GKRY lideri Nikos Hristodulidis ile görüşen Blinken, buradan Irak'ın başkenti Bağdat'a gitmiş, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Gazze'deki gelişmeleri ele almıştı.

Anadolu Ajansı, Blinken'ın Orta Doğu ziyaretinin Ankara'nın ardından Tokyo (Japonya), Seul (Güney Kore) ve Yeni Delhi'yi (Hindistan) kapsayacağını bildiriyor.

Filistin sorununu çözmek için Hindistan’a kadar gidip dünyanın yuvarlak olduğunu yeniden ispatlamak gerekmiyorsa; mavi kürenin doğu yakasını kapsayan bu geniş ziyaretin “bölgesel amaçlar” içerdiğini tahmin etmek zor değil.

Nükleer denizaltı Orta Doğu’ya inerken Çin ve İran’a odaklanan stratejistler, ekonomik anlaşmaların rafa kalkmasından çekiniyorlar.

Bu anlaşmalar neydi hatırlayalım…

İngiliz haber ajansı BBC’nin 18 Ekim 2023 tarihli “Çin, dünyayla etkileşime geçme konusundaki en büyük deneylerinden biri olan Kuşak ve Yol Girişimi’ni (KYG) kutlamak için büyük bir parti düzenledi” başlıklı haberi şöyle devam ediyordu:

“Dünyanın dört bir yanından yetkililer ve liderler, girişimin 10. yıldönümü için düzenlenen zirveye katılmak üzere Pekin'e gitti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban orada. Taliban temsilcileri de katılacak. Çin medyasında BRI'nin başarıları anlatılıyor. Devlet televizyonunda bunun üzerine altı bölümlük bir belgesel bile yayımlandı.”

2013 yılında başlama vuruşu verilen “Kuşak Yol Girişimi” (KYG)’ nden ne anlamamız gerektiğini de yine aynı haberin değerlendirmesiyle aktarayım.

"Kuşak", Çin'i Orta Asya üzerinden Avrupa'ya, ayrıca Güney Asya ve Güney Doğu Asya'ya ulaştıran kara bağlantılarını ifade ediyor. "Yol" ise Çin'i Asya üzerinden Afrika ve Avrupa'ya uzanan büyük limanlara bağlayan bir deniz ağına işaret ediyor.

Proje, yurt dışındaki sağlam altyapıya yönelik büyük devlet yatırımlarıyla başladı. Tahmini 1 trilyon dolar olan yatırımın büyük kısmı enerji santralleri ve demiryolları gibi enerji ve ulaştırma projelerine aktarıldı.

Geçtiğimiz 10 yılda Çin ile KYG ülkeleri arasında yaklaşık 19.1 trilyon dolarlık ticaret yapıldı. ABD, 3.3 trilyon dolar ithalat ile dünyanın en büyük mal ithalatçısı ve 2 trilyon dolar ihracat ile Çin'den sonra 2. en büyük mal ihracatçısı konumunda.

ABD, ekonomik gücünü tehdit eden Çin’in yolunu kesmek için kenarda beklemiyor. İsrail’in Gazze saldırıyla dünya dış politikasında değişen dengeler Hindistan’ın “baharat yolu” olarak anılan “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru” (IMEC) projesini de sarsacaktır.

ABD, Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Almanya, İtalya ve AB’yi kapsayan proje; Hindistan'dan BAE'ye uzanıp, Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail'den geçiyor.

Hindistan'dan yüklenen malların İsrail ve Yunanistan limanları üzerinden Avrupa'ya daha hızlı gönderilmesi öngörülüyor.

İsrail’i kritik noktaya alan ve Eylül 2023’de Yeni Delhi’de toplanan G20 Zirvesi’nde imzalanan IMEC projesine ilk alkış ABD Devlet Başkanı Joe Biden’dan gelmişti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun namlusuna sürdüğü “teolojik savaş” serpintileri, ne ellerindeki kundaktaki bebeğin kanını temizler, ne de küresel ekonomik savaşları perdeler.

Küresel kurumların etkisizleştiği dünyada, İsrail devlet terörüne karşı sokaklara çıkan Yahudi, Hristiyan, Müslüman halklar Netanyahu’nun “Büyük İsrail” rüyasına da “Amin” demiyor.

Türkiye’yi “Müslüman” direncinin ateşleyicisi yapmak isteyenlere karşı uyanık olmak gerekecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi