Sonelerden Seçimlere...

William Shakespeare’in 1609’da yayınlanan ‘soneler’ eseri son basılı yapıtıdır. İngiliz oyun yazarı ve şair olan Shakespeare 154 adet soneyi ömrünün çeşitli zamanlarında yazmıştır. Biz bugün en çok bilinen 66 Soneyi okuyalım isterim. Sone, batı edebiyatında kullanılan iki dörtlük ve iki üçlükten oluşan 14 dizelik bir nazım türüdür ve devrik cümlelerden oluşur.

Can Yücel’in çevirisiyle 66.soneyi okuduktan sonra içimizde sustuklarımız belki dile gelir. Yücel bu soneyi çevirirken sanki yeniden yazmış gibidir. Eleştirmen, yazar Memet Fuat da Yücel'in çevirisi için şunları söyler; ‘Açıkça görülüyor ki, Can Yücel en yakın olduğu zaman bile Shakespeare’in dediğini demiyor; ama en uzak olduğu zaman bile onun anlattığını anlatıyor.’ Aslında bu çeviride, ‘sözlük tercümesi’ yerine ‘anlam tercümesi’ vardır demek en doğru tespit olsa gerek.

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

Bu dizeler 400 yıl önceden bugüne gelip kalbimizden bizi yakalıyorsa yazarın hünerini mi alkışlamalıyız, insanlık olarak akılsızlığımıza mı dövünmeliyiz, karar sizin.

Yarın bir kez daha sandıklara gidip oy kullanacağız. Sandıktan çıkan sonuçları anlamak için her daim emekçiden yana umut dolu olan ama en büyük eleştirisini ‘Akrep Gibisin’ şiiriyle emekçiye yapan Nazım Hikmet Ran’ı da unutmayalım. Yolumuz aydınlık olsun.

Akrep gibisin kardeşim,
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
Gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen
Ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani,
Hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!

Haluk Bilginer’den 66 Sone
Almanya’nın en önemli tiyatrolarından birisi olan Berliner Ensemble’da, Robert Wilson tarafından 2011 yılında postdramatik sahnelenmiştir.
Ezginin Günlüğü Grubu ‘Vazgeçtim’ ismiyle 66.soneyi müziğe uyarlaması

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytun Aktan Arşivi