Yarın…
9 Aralık 2017.
*
Kudüs'ü kaybedişimizin 100'üncü yıldönümü.
*
9 Aralık 1917'ydi.
*
İngiliz kuvvetleri komutanı Allenby, Yafa Kapısı'nda otomobilinden indi, yürüyerek, tören bölüğünü selamlayarak Kudüs'e girdi.
*
Yafa Kapısı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştı.
*
Londra'da Westminister Katedrali'nin çanları çalıyordu, Paris'te Notre Dame Katedrali'nde özel ayin düzenleniyordu, Papa tüm dünyaya mesaj gönderiyor, “Türklere yardım eden herhangi bir Hıristiyan devlet olursa, derhal aforoz edileceğini” duyuruyordu.
*
30 bin evladımızı şehit verdik orada.
*
Kudüs'ü kaybetmemize en çok Araplar sevinmişti.
İngiliz casus Lawrence tarafından organize edilen Araplar, Türkler gittiği için, İngilizler geldiği için “dua” ediyordu.
*
The Daily Telegraph gazetesi adına Kudüs'te bulunan İngiliz gazeteci W.T. Massey hazin bir örnek veriyordu: “Türk ordusunda görevli Arap subay Kızılhaç Hastanesi'ne getirilmişti, Yaşasın İngiltere diye bağırıyordu!”
*
Araplar kendi kendilerine bir kehanet uydurmuştu, bu kehanete göre “bir peygamber Nil'in suyunu Filistin'e getirdiği zaman, Türkler Kudüs'ten sürülecek”ti… Bu palavradan kehanet çerçevesinde, general Allenby'e “Allah Nebi” diyorlardı.
Türkleri Kudüs'ten çıkaran İngiliz generale “peygamber” muamelesi yapıyorlardı!
*
Allenby, Kudüs'e girdi.
Çok kısa konuştu.
“Halk sevinçle karşıladı, Haçlı Seferleri sona erdi” dedi!
*
Mustafa Kemal o sırada Filistin'deydi, Şeria Nehri'nin kıyısında vuruşuyordu. İstanbul'daki arkadaşlarına gönderdiği mektupta, dramatik gözlemlerini anlatıyordu: “Bu topraklar şayan-ı merhamet (acınası) hale gelmiştir, vali yok, kumandan yok, İngiliz propagandası çok, İngiliz teşkilat-ı hafiyesi her tarafta faaliyette, yerel ahali bizim hükümetten tiksiniyor, İngilizlerin yolunu gözlüyor, hergün tayyareleriyle bombadan ziyade beyannameler atıyorlar, düşman kıtaatça, vesaitçe kuvvetli, biz onun karşısında pamuk ipliği” diyordu.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.