İsmail Saymaz
FETÖ'den ilham alanlar
Ergenekon soruşturmasının dalga dalga büyüdüğü, askerlere Kafes'in açılıp Balyoz'un indiği günlerdi.
Söylenen o ki Türkiye kirli geçmişiyle yüzleşiyordu.
Devletin bağırsakları temizleniyordu.
Oysa gerçekte yaşanan şuydu:
AK Parti, öteden beri TSK'da, Emniyet'te ve yargıda var olan Fetullahçılarla oligarşik işbirliğine giderek, bürokrasideki Atatürkçü, sosyal demokrat ve milliyetçi kamu görevlilerini tasfiyeye girişti. Boşaltılan her makama hakim-savcı cübbesi, asker-polis üniforması giymiş Fetullahçılar yerleşti.
Bir başsavcı cesaret etti ve şebekenin kalbine çomak soktu:
O, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'di.
Cihaner, 2009'da Fetullahçılara ve diğer cemaatlere soruşturma açınca Ergenekon'dan tutuklandı.
Avukatlığını eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan üstlendi.
Kazan, adliyelerde Fetullahçılara meydan okudu.
Cihaner'i tahliye ettirmeyi başardı ancak örgütün öfkesini üzerine çekmişti.
Turgut Kazan ve İlhan Cihaner
TBMM Başkanvekilini izlediler
Fetullahçılar aralarında Hanefi Avcı, Ahmet Şık ve Soner Yalçın'ın da olduğu bir grup gazetecinin tutuklandığı OdaTV soruşturmasına Kazan'ı da kattı.
"Suç örgütü faaliyetlerinin deşifresine yönelik çalışmalarda" Kazan, 2 Kasım 2011'de takip edildi.
Adres, Beyoğlu'nda bir restorandı.
Tutanaktan:
"Saat 18.55 sıralarında Turgut Kazan isimli şahıs eşi olduğu değerlendirilen bayan ile restorana girdikleri görülmüştür. Saat 19.10'da Altan Öymen isimli şahıs eşi ile restoran önünde Kazan ile selamlaşarak ayaküstü sohbet ettikleri görülmüştür. Saat 19.15'te 'TBMM 004' resmi plakalı siyah aracın geldiği, araçtan Şükran Güldal Mumcu isimli şahsın indiği, Kazan'ın Mumcu'yu alkışlayarak karşıladığı, selâmlaştıktan sonra restorana girerek, masada oturdukları ve yemek siparişi verdikleri..."
Fetullahçılar o kadar gözü karartmıştı ki, Kazan hakkında yasal bir teknik takip kararı olmadığı halde izleme yaptı. Kazan bahane edilerek, o dönemlerde TBMM Başkanvekili olan, gazeteci Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu ile eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen takip edildi.
Avukatlığını Cihaner üstlendi
17-25 Aralık'tan sonra Kazan, şikayetçi oldu.
Yedi yıl geçti.
'Silahlı örgüte üye olma ve görevi kötüye kullanma' suçundan eski savcı Zekeriya Öz ve Cihan Kansız ile 14 hakime dava açıldı. Yargıtay 8. Ağır Ceza Dairesi'nde görülen davanın ilk duruşması 7 Aralık'taydı.
Tutuklu eski hakimlerden Metin Özçelik ve Mehmet Erdoğan katıldı.
Onlar da savunma için süre istedi.
Bazıları mazeret bildirdi.
Bazıları firari...
Kazan'ın avukatlığını İlhan Cihaner üstlendi.
Cihaner, bir zamanlar Ergenekon'da kendisini savunan Kazan'ın, FETÖ'cü yargıçlar karşısında hakkını arıyor.
İçini kemiren endişe
Dün Kazan'la bu dava üzerine sohbet ettik.
Ne hissettiğini sordum.
"FETÖ ile gerçekten mücadele edilmiyor" diye konuştu.
"Neden?" diye sordum.
Şöyle diyor:
"Yaşadıklarımdan biliyorum. Erzincan Davası gizli tanıklarından Bayram Bozkurt'tu planlı şekilde kaçırdılar. İktidar cezalandırılmasını istediklerini cezalandırıyor. Onların dışındakiler kurtarılıyor."
Kavala örneğini veriyor.
"Kavala Davası da FETÖ tarafından elde edilmiş yasak delille açıldı. Kavala içeride, kararları verenlerse serbest" diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna ilişkin "AB'nin aldığı kararları tanımıyoruz" demecini hatırlatıyorum.
İçini kemiren bir endişeden söz ediyor:
"AB'yi tanımıyorum" demek, anayasal düzeni tanımamaktır. Cumhurbaşkanı sıkıştığı için demokratik dünyadan kopmak mı istiyor? 'Avrupa Konseyi Türkiye'yi atsın, seçimde ne menem bir düşman olduklarını anlatırım' diye düşünüyor olma ihtimalinden korkuyorum. Demokrasiye inanmıyorsanız her tehlikeli adımı atarsınız."
İlham suçu
Artık FETÖ yok.
Cihaner, hürriyetine kavuştu.
Kazan, izlendiği yılların geç de olsa hakkını arayabiliyor.
Fakat üzerimizdeki karanlık ve baskı kalkmadı, hatta daha da arttı.
İktidar, bir yandan Fetullahçıları yargılarken...
Öte yandan Fetullahçı hakim-savcı ve polislerin yürüttüğü 28 Şubat, Balyoz ve Gezi Parkı davaları bütün hukuka aykırılıklarına rağmen devam ettiriyor.
Doksana merdiven dayamış orgeneraller cezaevinde tutuluyor.
Kavala, mahkeme kararı olmadan dört yıldır yatıyor.
Demirtaş, içeride kalsın diye davalar açılıyor.
Yalancı gizli tanık ve sahte dijital kanıtların yerini siyasi kanaatler aldı. En son örnek 103 amirale açılan bildiri davası oldu. İddianamede, amirallerin geçmiş darbe, muhtıra ve bildirilerden ilham aldıkları öne sürülüyor.
Kanıt yok.
Kanaatler yetiyor.
Bakın, iddianamede ne deniliyor:
"Maksatlı olarak 'Yüce Türk Milleti' diye başladığı, metnin dili, temas ettiği konular, gece dolaşıma sokulması, en üst rütbede amirallerin imzalaması, emir-komuta etkisini kullanma niyetlerinin varlığı, toplumdaki karşılıkları nazara alındığında TSK mensuplarını hükümete karşı illegal şekilde harekete geçirmeye çalışma amacı güttüğü..."
Belki de bugün...
Kazan, tam 58 yıldır avukatlık yapıyor.
12 Mart'ta sanıktı.
Dört yıl tutuklu kaldı o yıllarda.
12 Eylül'de önce avukat, sonra sanık olarak mahkemelere çıktı.
"Böyle bir dönemi asla hatırlamıyorum" diyor.
Kim bilir...
Belki de bugün iktidarda, "geçmişteki darbe, muhtıra ve bildirilerden ilham alanlar" vardır. FETÖ'den ilham alanlar vardır belki de.
Vali bey tarikatı koruma, hesap ver
Antalya'nın Kepez ilçesinde Antalya İlim ve Kültür Derneği'ne ait olan öğrenci yurdu korkunç bir cinayete sahne oldu. Yurdun aşçısı İhsan Güney, üniversiteli Mehmet Sami Toğrul'un başını satırla kesti.
Meğer bu yurt Nakşibendiliğin İstanbul kollarından, 'Erenköy Cemaati' olarak bilinen Aziz Mahmud Hüdai grubuna aitmiş. Yüzlercesi gibi kaçak şekilde faaliyet gösteriyormuş. Alt katı dükkan, üst katları apart daireymiş.
Tarikatın pervasızlığı, iktidara verdiği destekten geliyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Alim-Der'in Alanya şubesini açması, ilişkiyi gösteriyor.
Cinayetten sonra telefonlar çalmış olmalı ki...
Derhal gizlilik kararı aldı.
Gerekçesi şöyle:
"Toplum sağlığı, maktulün ailesinin olaydan olumsuz bir biçimde etkilenebileceği..."
Siz çocuk mu kandırıyorsunuz!
Cinayet tarikat yurdunda işlenmiş olmasa gizlilik kararı alınmazdı.
Bu karar aileyi değil, tarikatı koruyor.
Nitekim dün Antalya Valiliği, mesele tarikatı savunmak olunca gizlilik-mizlilik kararı takmadan soruşturma dosyasına ilişkin bilgi içeren açıklama yaptı. Fakat yurdun kaçak olduğu yazılmadı. Bıçaklama diye yumuşatıldı. Aşçının psikiyatrik rahatsızlarının bulunduğu ve her ay gitmesi gereken tedavisini aksattığı belirtildi.
Yani, bir delinin işiymiş!
Valilik denetim görevini yerine getirmeyip kaçak yurda göz yumması yetmezmiş gibi, failleri belirsizleştiriyor ve tarikat yararına olay yerini temizliyor.
Karaman'da 10 erkek çocuğun istismar edildiği ve Adana'da 10 kız çocuğunun yandığı yurt da kaçaktı. Tarikatların oluşturduğu korkutucu güç ve siyasi bağlantılardan ötürü yurtlar denetlenemiyor.
Kesin çözüm...
Yurt ve pansiyon hizmetini devlet tekeline almaktan geçiyor.
Yurtlar ve pansiyonlar tarikatları insan kaynağı ve servet aracı olmaktan çıkarılmalı
Gürcistan'a kaçarken yakalanınca 'Peker azmettirdi' dedi
Ardahan Cezaevi'nde yatan Emirhan Döner 3 Aralık günü Sedat Peker hakkında ifade vermek istediğini belirterek, savcılığa başvurdu.
İfadesine geçmeden Döner kardeşlerden söz edeyim.
İstanbul'daki küçük çaplı suç örgütü Burak, Turhan ve Emirhan Döner'den oluşuyor. Bakırköy 20. Ağır Ceza Mahkemesi'nde nitelikli yağma ve silahla yaralama suçlarından yargılanan Emirhan Döner, şubatta tahliye edildi. Ağabeyi Turhan'a 60, kendisine 40 yıl hapis istenince Ardahan'dan geçen ay Gürcistan'a kaçarken yakalanıp tutuklandı. Etkin pişmanlıktan yararlanarak, tanık olma isteğini bildirdi.
6 Aralık'ta ifadesi alındı.
Dosyasındaki suçları Peker'in azmettirmesiyle işlediğini iddia eden Döner, şöyle dedi:
"Soruşturma aşamasında Peker'in avukatı beni cezaevinde ziyaret ederek, ailemle tehdit ettiği için bugüne kadar konuşmadım. İddianamemde anlatılan olayların azmettiricisi Peker'dir. Gerekirse Peker hakkında ifade verebilirim."
Döner'in Peker ile çekilmiş resimlerinin olduğu iddia ediliyor.
Peker'in çevresi, Turhan Döner'in MHP'den milletvekili aday adayı olduğunu, Devlet Bahçeli ile fotoğraflarının bulunduğunu belirterek, "Bir resimle soruşturma yapılıyorsa işe parti başkanları, belediye başkanları da eklenir" diyor.
Düşünmeden, kuşkulanmadan edemiyorum...
Bir zamanlar Ergenekon Davası'ndaki kimi gizli fakat aslında besbelli tanıklar gibi, bugünlerde Emirhan Döner gibi kimi suçlular da ceza alacaklarını anlayınca Peker aleyhine ifade vermeyi kurtuluş yolu olarak mı görüyor?