CHP'li Canpolat: "Etiler'de Değil, Bağcılar'da Olacağız"

CHP'li Canpolat: "Etiler'de Değil, Bağcılar'da Olacağız"
Bir ay önce CHP İstanbul İl Başkanı seçilen Cemal Canpolat, "Artık Nişantaşı’nda değil Sultanbeyli’de, Bağcılar’da yoksullarla, dışlanmışlarla birlikte mücadele etme kararlılığındayız" diyor.Cemal Canpolat, 27 Aralık...

Bir ay önce CHP İstanbul İl Başkanı seçilen Cemal Canpolat, "Artık Nişantaşı’nda değil Sultanbeyli’de, Bağcılar’da yoksullarla, dışlanmışlarla birlikte mücadele etme kararlılığındayız" diyor.

Cemal Canpolat, 27 Aralık 2015’de çekişmeli bir seçimin ardından CHP İstanbul İl Başkanı seçildi. CHP’de uzunca bir süredir atama ile yürütülen İstanbul İl Başkanlığı koltuğuna oturan Canpolat, alışıldık bir il başkanı olmayacağı mesajını seçilme sürecinde ve sonrasında yaptığı konuşmalarda da gösterdi.

Canpolat, partinin sol kimliğinin daha belirginleşmesi için mücadele edeceğini, statükocu anlayışla iktidar olunamayacağını söylüyor. İl Başkanı seçilmesinin ardından İstanbul’dan 100 kişilik bir partili heyetle Diyarbakır’a gitti. Canpolat, partisinin Kürt sorununun çözümü konusunda aktif olması gerektiği görüşünde. Son CHP Kurultayı’nda Parti Meclisi (PM) seçiminde 200’ü aşkın İstanbul delegesi Canpolat ile birlikte davrandı. PM seçiminde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun listesinin delinmesinde İstanbul delegasyonunun ciddi rolü oldu. SHP döneminde ilçe yöneticiliğinden gelen Canpolat, CHP teşkilatının yakından tanıdığı bir isim. Alevi vakıflarında yöneticilik de yapan Canpolat ile Kürt sorunu ve CHP’nin yapması gerekenleri konuştuk.

CHP Kurultayı’ndaki konuşmanızda "CHP, Türkiye’nin ulusal bütünlüğünün partisidir. Yani Şırnak’ın da, Diyarbakır’ın da, Edirne’nin de partisidir. Peki biz Diyarbakır’da var mıyız; Şırnak’ta var mıyız?" diye sordunuz. Şimdi ben size sorayım, CHP oralarda niye yok?

1989’da biz buralarda birinci parti olduk.1994’e kadar da buralarda birinci partiydik. O dönem yürüttüğümüz politika doğru olmasına rağmen doğru olan bu politikalara sahip çıkamadık. 1991’de Kürt Raporu adıyla yayınladığımız bir rapor vardı. Erdal İnönü, o dönem genel başkandı. Ben de ilçe başkanıydım. O Kürt Raporu yayınlandığında, raporu ne SHP anladı, ne Türkiye anladı. O rapor doğru bir rapordu. O dönem bu rapora SHP sahip çıkmış olsaydı ya da Türkiye’deki diğer siyasi partiler doğru bir duruş ortaya koysalardı, parti çıkarları yerine ülke çıkarlarını birinci plana koysalardı, o zaman Kürt sorunu bu noktada olmayacaktı. O tarihlerde biz Diyarbakır’da yüzde 61 oy almıştık.

Niye gitti bu oylar?

Sonra söylediklerimizi uygulayamadık. Söylediklerimizin, Kürt Raporu’nun arkasında duramadık. Seçtiğimiz milletvekillerini polise teslim ettik. Ciddi tavır koyamadık, milletvekilleri gitti, 12 yıl, 13 yıl hapis yattı. Şimdi aynı şeyler bir kez daha yaşanıyor. Şimdi AKP "Dokunulmazlık kalkmalıdır, yargılanmalılar" diyor. Aslında değişen bir şey yok. Oralarda yok olmamızın nedeni, Kürt meselesinde söylediğimizin arkasında duramadık. Birinci aşamayı söyledik, ikinci aşamada partideki statükocu yaklaşımın ısrarlı baskısı partide etkili oldu. Biz orada sıkıntı yaşadık, hem Doğu, Güneydoğu’yu hem Trakya’yı hem de Karadeniz’i kaybettik. O seçimden sonra da barajın altında kaldık.

"Kürt halkının AKP ile PKK arasına sıkıştırılmasına müsaade etmeyeceğiz" İl Başkanı olmanızın hemen ardından İstanbul’dan 100 kişilik bir heyet ile Diyarbakır’a gittiniz. Konuşmalarınızda Kürt sorunu önemli bir yer tutuyor. Neyi hedefliyorsunuz?

Elbette zor bir konu kolay değil. Dünyanın her yerinde ötekileşenlerin sorununu solcular, sosyal demokratlar değişimle, dönüşümle, statükoya başkaldırarak çözer. CHP, sol, sosyal demokrat bir parti olma iddiasında. Biz bu iddiamızı uygulamaya çalışıyoruz. Biz İstanbul Örgütü olarak programımızda olan şeyleri uygulamaya çalışıyoruz. Programımızda olanı doğru okuduk, doğru algıladık ve bunu uygulamak için çaba harcayacağız. Bizim Diyarbakır ziyaretimiz bu çabamızın bir parçası. Bu ziyaretimizi eleştirenler de oldu. Bizi başka alanlara sıkıştırmak isteyenler de oldu. Bizim tavrımız net, Kürt halkının AKP ile PKK arasına sıkıştırılmasına müsaade etmeyeceğiz.

Neler yapmayı planlıyorsunuz?

Biz oraya gittik şunu gördük; halk diyor ki "Niye geciktiniz? Niye gelmediniz şimdiye kadar? Bakın 53 gündür evimize gidemiyoruz", halk bunun çözümünü CHP’den bekliyor. CHP, yenileşmenin, yenilikçiliğin, yeni söylemlerin partisidir. Solun özelliği budur. Statükoyu savunan parti, CHP olmamalıdır. Şimdi hem statükoyu savunan hem de yenileşmeyi savunan parti olursan bir çelişki olur. Biz yenileşmeden yanayız. Yeni bir sol anlayıştan yanayız. Bu yeni sol anlayış CHP’yi iktidara taşımak için bir ön adım.

"Herkesle bir araya gelen, halkla birlikte olan tek parti şu an CHP’dir"

Partideki yenileşmeyi, sol anlayışı egemen kılmayı, Kürt Sorunu üzerinden mi tanımlamayı düşünüyorsunuz?

Tabii. Sosyalist Enternasyonal’in olmazsa olmazlarından, ilkelerinden bir tanesidir: Sol, renginden, dilinden, inancından dolayı ötekileştirilenlerin yanında yer alır. Solun özelliği budur. Ben hem bunun yanında yer alırım, hem statükoyu savunurum bu olmaz. Biz itilen, dışlanan, yalnızlaştırılan, sahipsizlerin, umutsuzların mücadelesini vereceğiz.

Kürt sorununun çözümü için diyalog kanalları neredeyse kapandı. AKP ile HDP arasında bu mesele üzerinden bir diyalog yaşanmıyor. Sizce partiniz burada bir rol oynayabilir mi?

Biz Diyarbakır’a gittiğimizde hem vali ile hem güvenlik güçlerimizle, hem halkla, hem de büyükşehir belediye başkanımızla görüştük. HDP’lilerle de görüştük. Bunlar bir araya gelemiyor. Herkesle bir araya gelen, halkla birlikte olan tek parti şu an CHP’dir. Eğer koyduğumuz tavrı doğru kurgulayabilirsek parti yönetimi de doğru sahiplendiği taktirde, Kürt sorununun çözümünün anahtarı CHP’dir.

Diyarbakır’ı da gördüm, Silopi’yi de gördüm, neredeyse her yerde vatandaş göç ediyor. Vatandaş niye göç ediyor? Can güvenliği yok, ekonomik sorunları var, işsiz, baskı altında, dilinden dolayı yalnızlaştırılmış, itilmiş insanlar. Buralara büyük kentlere geliyorlar buraya gelince de işsiz, sahipsiz, yoksul, kimsesiz. En azından zulüm yok üzerinde, baskı yok. Bu kez de kendisini kent varoşlarında kaybediyor. Son 10 yılda İstanbul üç buçuk milyon göç aldı. Bu üç buçuk milyon insanın sorunlarını çözmek solun, sosyalistlerin, sosyal demoktratların işidir. Biz bunu iddialı bir şekilde hem takip edeceğiz hem çözüm önerilemizle üzerine gideceğiz. Artık rapor hazırlama yerine çözüm önerileri gelecek. Direkt yerinde çözüm, direkt değişim ve dönüşümü sağlayacağız, bu kadar net.

İlk adım olarak ne planlıyorsunuz?

AKP’nin ısrarla söylediği bir söz vardı; "CHP, Sivas’ın doğusuna gidemiyor" diye. Şimdi onlar o bölgeye gidemiyor, CHP gidiyor. Biz gittik, biz halkla beraber gittik. AKP artık Doğu ve Güneydoğu’da halktan kopuk. CHP kendi hatalarını eksiklerini gördü, şimdi bunları aşmak için çalışacağız. Öncelikle Kürtlerle temas halinde eksikliklerimizi onlarla paylaşacağız, konuşacağız. Onlarla konuşurken ‘ama’ ‘veya’ ‘velâkin’ demeden onları dinleyeceğiz. Kürtler kesinlikle ayrışmak istemiyor, bu ülkede beraber yaşamak istiyoruz diyorlar.

İlk adım olarak Kürtlerle diyalog planlıyorsunuz. Bunlar formüle edildi mi nasıl olacak?

Şu anda bunları yoğun olarak tartışıyoruz. Uluslararası bir konferans düzenleyeceğiz.

Kürt Konferansı mı düzenleyeceksiniz?

Sadece Kürt meselesi ile ilgili değil, diğer meselelerde de ilgili ama ağırlıklı olarak Kürt meselesi üzerine.

İstanbul İl Örgütü olarak mı düzenleyeceksiniz?

Evet.

Kürt meselesi üzerine başka ne tür çalışmalar planlıyorsunuz?

Bölgeye gittik. Gitmeye devam edeceğiz. Oradaki sorunları milletvekili arkadaşlarımız aracılığıyla parlamentoya taşıyoruz. İstanbul’daki Kürtlerle daha çok bağ kuracağız. İstanbul’da da bölgedeki kadar Kürt yaşıyor neredeyse. "Ama" demeden Kürtlerin bütün sorunlarını tartışacağız. Hâlâ eksikliklerimiz varsa, aşamadığımız konular varsa onlarla tartışarak bu işi çözeceğiz.

Kürt meselesine ilişkin yaklaşımlarınızı, yapmayı planladığınız çalışmalarınızı partinizin Genel Merkezi ile paylaştınız mı?

Biz bunları Genel Merkez ile konuşacağız, tartışacağız. Herkes farklı düşünebilir. Partinin bir programı var, bir tüzüğü var. Söylediklerimiz parti tüzüğünde, programında var. Biz sadece uygulamayı yapıyoruz, sesli söylüyoruz. Türkiye’de tek Kürt raporu yayınlayan parti biziz. AKP, son 13 yıldır Kürtlere bir şey sunmadığı gibi her seçimden önce Kürtlerin desteğini sağlayıp destek aldıktan sonra derdest yapıp içeri atırıyordu. Ya baskı yapıyordu, ya yerinde dövüyordu. 7 Haziran’da Kürtler "Sana oy vermeyeceğiz" dedi. HDP, bir çıkış yaptı, çok önemli çıkışlar yaptı. Bu çıkışlardan AKP rahatsız oldu. 7 Haziran’dan beridir AKP, Kürtleri dövüyor. Bunun bedelini Kürtlere ödettirmeye çalışıyor, biz dövdürtmemenin mücadelesini vereceğiz.

Hem CHP örgütlerinde, hem de CHP’ye oy veren kesim içinde kendisini "ulusalcı" olarak tanımlayan Kürt meselesi konusunu "bölünme" endişesi ile takip eden bir kitle var. Kürt meselesi konusunda söyledikleriniz bu kesimlerin tepkisini çeker endişesi taşımıyor musunuz?

Benim söylediklerim Mustafa Kemal’in CHP Kuruluş Kongresinde söyledikleridir. CHP’nin kuruluş kongresinde, "CHP, Türkiye’nin ulusal bütünlüğünün partisidir" dendi. Bir bölgenin oyunu alıp diğer bölgenin oyunu almadığın taktirde ulusal bütünlüğü temsil edemezsin, biz ulusal bütünlüğü temsil etmek için mücadele veriyoruz. Bizim söylemlerimiz Mustafa Kemal’in söylemleridir. CHP’nin kuruluş felsefesinde bu vardır.

Öz yönetim tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?

Biz ulusal bütünlüğü zedeleyen anlayışın içinde olmayız. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Türkiye’nin altında imzası olduğu bir metindir. Türkiye bu işe "evet" demiştir. CHP’de yerel özerklikten yanadır. Yani belediyelerin daha güçlü olması, kendilerini yönetecek yapıyı oluşturması konusunda.

Aslında son CHP Kurultay’ı sonuç bildirgesinde, "Yerel yönetimler güçlendirilmeli, bu doğrultuda ilk adım olarak Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki şerhler kaldırılmalıdır" denmişti.

Evet, bu bölüm vardı. Herkesin gözünden kaçtı.

Edindiğim izlenim CHP’de değişim konusunda İstanbul İl Örgütü olarak sesinizi yükseltiyorsunuz. Parti’de değişimin itici gücü mü olmak istiyorsunuz?

Biz iddialı bir şekilde geldik. Kongrede söylediklerimizi uygulamaya çalışıyoruz. Eksiklerimiz varsa biz onu parti yönetimi ile konuşuruz. Partiye rağmen bir şey yapacak halimiz yok.

Kurultay’da Parti Meclisi (PM) seçiminde İstanbul delegasyonunun gücünün hissedildiği yorumları yapıldı. Bu yorumlara katılır mısınız?

Bu normaldir. Türkiyenin beşte biri İstanbul’da yaşıyor. İstanbul’un Kurultay'da biraz daha etkili olması gayet normaldir. Diğer dönemlere göre biraz daha etkili olmuş olabilir.

Diğer bir yorum da İstanbul delegasyonunun neredeyse blok oy kullandığı şeklinde. Katılır mısınız?

Aslında arkadaşlarımız arasında farklı düşüncelerde olanlar var ama bir tek anlaştığımız alan var: CHP’de sol kültür daha etkili, sol anlayış daha egemen olursa iktidarın daha yakın olacağına inanan bir yapıyız.

"Nişantaşı’nda, değil, Sultanbeyli’de olacağız"

Siz CHP’de daha sol bir vurgu olması gerektiğinin savunuyorsunuz. Oysa geçmiş dönemde partiye bazı sağ, muhafazakâr isimler davet edilerek bir çıkış aranmıştı. Sizce bu davetler işe yaramadı mı?

Bunun olacağı yerler var, bunun olmayacağı yerler var. Her partinin dönem dönem vitrinine bu tür insanları taşıması doğaldır. Bunu AKP de geçmişte yaptı. CHP de dönem dönem yapıyor ama bizim İstanbul’da başka bir iddiamız var. Biz, bununla olmadığını gördük. Türkiye’de 10 milyon yoksul var, 10 milyon işsiz var, Kürtler var, Aleviler var, Romanlar var, İstanbul’da 1,5 milyon emekli var. Şimdi bu kadar yoksulu, bu kadar ötekisi olan bir ülkede, eğer bunların sorunlarının çözümünü sol, sosyal demokrat bir parti bulamıyorsa bunun kabahatini kendimizde aramamız lâzım. Biz bunu gördük, kendimizi değiştiriyoruz. Bundan sonraki söylemlerimiz onlara dokunmak, onlarla birlikte, onlarla beraber aynı sofrada oturmak olmalı. Artık Nişantaşı’nda, Etiler’de değil, Sultanbeyli’de, Sultangazi’de, Bağcılar’da, Güngören’de, Esenler’de, İkitelli’de yoksullarla, dışlanmışlarla birlikte mücadele etme kararlılığındayız.

Aljazeera / İrfan Bozan