Mustafa K. Erdemol
Orası Samia Yusuf Omar’ın ülkesi! Somali’yi kimse küçümseyemez
Gerçekten de dünyanın konuştuğu kadar var görüntü. Sadece atletizmde değil, herhangi br spor dalında böyle bir rezalet görülmemiştir sanırım. Çin'de düzenlenen FISU Dünya Üniversite Oyunları'nda Somali'yi temsil eden Nasra Abukar Ali isimli kadın atletin, olağanüstü hızlı rakipleriyle girdiği yarışmada kilolu haliyle pistte adeta “yürümesi“ izleyenleri şaşırttı gerçekten de.
Anlaşıldı ki olay aslında bir nepotizm (akraba kayırmacılığı) vakası. Sözkonusu atlet Somali Atletizm Federasyonu Başkanı Khadijo (Hatice) Aden Dahir‘in yeğeniymiş meğer. Belll ki Dahir, makamının avantajını, atletizmle ilgisi olmayan yeğeni için kullanmış. Doğrusu büyük cesaret. Rezaletin en azından pistte ortaya çıkacağını nasıl düşünememiş, hayret doğrusu. Tüm dünyanın gözü önünde koşamayan bir atletin dikkat çekmeyeceğini, kimin nesidir diye merak edilip soruşturulmayacağını nasıl akıl edemez insan? Somali hükümeti, Dahir’i görevden aldı ama rezalet uzun süre unutulacak gibi görünmüyor.
Görüntü komikti tabii ancak ben Somali’nin uzun yıllar bu olayla anılacak olmasına üzüldüm açıkçası, gülmekten çok. Çünkü özellikle atletizm söz konusu olduğunda kimse Somali’yle yarışamaz. Dünya atletizmine öyle muhteşem sporcular kazandırdı ki bu yoksul ülke, Nasra Abukar Ali ile anılmamalı asla.
O muhteşem atletler
Lise yıllarımda hem de hayli ciddi anlamda uğraşmıştım atletizmle. Kimi büyük atletlerin, tekniklerini öğrenir, uygulamaya çalışırdım. Gerisini getiremedim ne yazık ki. Konuya ilgim biraz da bundan. Bir Ugandalı Akii Bua vardı, hayrandım ona. Olağanüstüydü. Bizde de büyük atletler vardı tabii. Biri Veli Ballı’ydı. Sanırım ünlü Boston Maratonu’nda birinci gelmişti. Onun aklımda yer etmesi bu başarısıyla olduğu kadar “biz ezilmişliğin hıncını koşarak çıkaranlardanız“ demesindendir de.
İşte Somali’de de, hem “ezilmişliğin hıncını koşarak çıkaran“ hem de fakirlikten kurtulan büyük atletler vardı. Örneğin Mo (Muhammed) Farah. 1983 doğumlu uzun mesafe koşucusuydu. Hayatı tam bir dramdır. Asıl adı Hüseyin Abdi Kahin. Ama ülkesinden dokuz yaşındayken Muhammed Farah adlı bir çocuğun kimliğiyle Londra’ya kaçırıldı. Çocuk işçi olarak çalıştırıldı yıllarca. Sonra benimsediği Mo Farah adıyla harikalar yarattı. Geçtimiz yıl hayatı bir belgesele konu oldu. Adını aldığı çocukla, bir yetişkin olarak telefonda konuşurkenki görüntülerini hiç unutamam. İngiltere adına yarıştığı için Somalili sayılmaz diyenler olabilir. Dokuz yaşına kadar Somali kırsallarında koştuğunu belirterek, o topraklara borçlu olduğunu söyler başarısını. O nedenle Somali’nin yetiştirdiği bir atlet demekte sakınca yok.
Sanırım 1962 doğumlu Abdi Bile adını, bu sporla içli dışlı olanların dışında bilen yoktur. Somali’nin gururuydu. Ülkesinde atletizmin çeşitli disiplinlerinde en fazla rekor kırmış atlettir. Somali’nin tarihteki en ünlü sporcudur. Şimdi onun mirasını kendisi gibi atlet olan oğlu Ahmed Bile ile kardeşi Jama Bile sürdürüyor. Bir Muhammed Süleyman vardı. 1969 doğumlu bu büyük atlet, adına yarıştığı Katar’a ilk olimpiyat madalyasını kazandırmıştır. Somalili orta mesafe koşucusudur. Tekniği, hızı dillere destandır.
Kanada adına yarışan Somalili bir atlettir Mohammed Ahmed. Uzun mesafe koşucusudur. Hem Dünya Şampiyonalarında (2019'da bronz) hem de Olimpiyat Oyunlarında (2021'de gümüş) madalya kazanan ilk atlettir. 5000 metrede tarihin en hızlı on birinci derecesine sahiptir.
Samia’nın unutulmaz trajedisi
Her aklıma geldiğinde gözlerim dolar. Somali’nin en büyük kadın atleti Samia (Samiye) Yusuf Omar’ın (Ömer) trajedisi çok dokunur yüreğime. 1991 doğumlu Omar sprinterdi. 2008 Yaz Olimpiyatları’nda Çin’de yarışan iki Somalili atletten biriydi. İç savaş sırasında başkent Mogadişu'da büyümüş, yerel milis grupların tacizlerine uğramıştı. Buna rağmen antrenmanlarını aksatmamıştır. Somali’nin baş belası İslamcı El-Şebap’ın tehditleri yüzünden atletizmi bırakmak zorunda kalmıştı. Ama 2012 Yaz Olimpiyatları’nda yarışmak için sınırı geçip Etiyopya’ya gitmeyi başarmıştı. Ne varki oradayken Libya’ya kaçırdılar Samia’yı. Hapse attılar. Hapisten kaçmayı başardı. İtalya’ya geçmeye çalışırken bulunduğu göçmen botunun batması sonucu Akdeniz’de boğularak öldü. Öldüğünde en az dört aylık hamile olduğu anlaşıldı. Libya’da kaldığı cezaevinde erkek mahkumların tecavüzüne uğramıştı çünkü. İsimsiz bir mezara gömdüler onu Lampedusa’da. Çok sonra bulunabildi mezarı. Yüreğim sızlar hala.
Samia’nın hikayesini İtalyan gazeteci Giuseppe Catozzella Asla korktuğunu söyleme adlı kitapta anlatmıştır. İngilizcesi de ya yayınlandı ya da yayınlanmak üzere. Alacağım tabii ki. Sanırım hayatı film de olacak. Hak ediyor. Almanca bilenler varsa Reinhard Kleist‘ın, Der Traum von Olympia - Die Geschichte von Samia Yusuf Omar ("Bir Olimpiyat Rüyası - Samia Yusuf Omar'ın Hikayesi") adıyla yayınlanan grafik romanını mutlaka okusunlar. İngilizcesi de var ayrıca bu grafik romanın.
Daha çok isim var. Aklımda en çok yer edenler bunlar ama. İşte bu yüzden, iç savaşın mahvettiği bu güzel ülkede “ezilmişliklerinin hıncını koşarak çıkaran” yüzlerce başarılı atlet olduğunu bilelim. Dünyaya, batıya atletizmin nasıl muhteşem bir spor olduğunu onlar öğretti biraz da. Bu kadar yoksul insanların bu kadar zarif olmaları ne kadar dikkat çekicidir. Somalili, Etiyopyalı atletleri izlediğinizde göreceksiniz bunu. Samia çok çok güzel bir kadındı örneğin.
Nasra Abukar Ali, bir cahillik etmiş belli ki. Yurt dışına çıkabilmenin yolunun atlet kılığına bürünmek olduğunu sanmış. Ülkesini utandırdığı ortada. Umarım başı fazla belaya girmez.
Somali’nin adı öyle kolay kolay lekelenecek gibi değil. Bir kadın olarak hem hayatta kalma hem de spor yapma kavgası verip, kazanmayı başarmış Samia tek başına onurlu kılmaya yeter ülkesini.
Çok ama çok hızlı bir atletti Samia Omar.
Öldüğünde dünyayı yavaşlamış sandım bu yüzden.