Irkçılık Ölüm Oranını Arttırıyor!
Berlin'deki Charité Üniversite Hastanesi'nde kültürlerarası psikiyatri profesörü, psikiyatri, psikoterapi ve nöroloji uzmanı olan Meryam Schouler-Ocak, göçmenlerin her gün alaycı bakışlara, aşağılanma ve saldırganlığa maruz kalmasının sonucunda psikolojik sorunların yanı sıra yüksek tansiyon ve obezite gibi rahatsızlıklar oluşabildiğini söyledi.
Aşağılayıcı bakışlar, hakaretler ya da alaycı tavırlar…
Deutsche Welle'nin aktardığına göre, sürekli olarak ırkçı ve ayrımcı söz, tavır ve uygulamalara maruz kalanlar, bunları bilinçaltında biriktiriyor. En nihayetinde bu birikim, insanı psikolojik veya fiziksel hasta ediyor.
DEPRESYON VE ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
Irkçılık, insanları kökenleri, ten renkleri veya diğer genel atıflar nedeniyle değersizleştiren, marjinalleştiren veya ötekileştiren bir eylem. İster cinsiyetçilik ister antisemitizm ister ırkçılık olsun, hepsinin öncelikli amacı, karşı tarafı incitmek ve ruhsal açıdan zayıf düşürmek.
Bu durumdan etkilenenler, bunu sadece birebir temaslarda, başkalarının aşağılayıcı veya saldırgan davranışlarında hissetmiyor. "Yapısal ve kurumsallaşmış ırkçılık" da hayli yaygın. Örneğin, ev veya iş ararken de bu durumla sık sık karşılaşmak mümkün.
Almanya'da yaşayan Schouler-Ocak'a göre koyu tenli, başörtülü ya da yabancı bir ismi olan herkes orada dezavantajlı durumda.
Karşılaştığı alaycı bakışların hayli tanıdık olduğunu vurgulayan Meryam Schouler-Ocak, "Geçen gün trende iki yaşlı Alman hanımın karşısında oturuyordum. Beni baştan aşağı süzdüler! Üstümde başımda bir leke, açık bir düğme ya da başka bir olumsuzluk olduğunu düşündüm. Ama hiçbir şey yoktu. Sadece koyu renk saçlarım vardı" diye anlattı. Schouler-Ocak bu tür ırk ayrımcılarını "mikroagresyonlar" olarak adlandırıyor.
Schouler-Ocak, "Irk ayrımcılığının sağlık üzerinde de önemli etkisi var. Bu tür ayrımcılığa maruz kalan kişilerin psikiyatrik hastalıklara yakalanma olasılığı, diğerlerine göre iki kat daha fazla" ifadesinde bulundu.
Anksiyete bozuklukları, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, bağımlılıklar veya psikoz gibi hastalıkların riskinin arttığını vurgulayan Schouler-Ocak, bunun sebebinin ırk ayrımcılığının beyin aktivitesini etkilemesi olduğunu söyleyerek, "Tıpkı psikiyatrik hastalıklarda olduğu gibi, ırkçı söylem ve tavırlar, beynin belirli bölgelerinde düzensizliğe yol açıyor" dedi.
TOPLU BARINMA YERLERİNDE RİSK DAHA YÜKSEK
Kültürlerarası göç konusunda araştırmalar yapan psikiyatrist, ülkelerinden kaçtıktan sonra toplu barınma yerlerinde kalan insanların, daha yüksek bir risk altında olduğunu söyledi.
Kaçış travması, arkadaşlardan ve aileden ayrı kalmanın yanı sıra başka stres faktörleri de söz konusu olabiliyor: "İşsizlik, mahremiyetten yoksun kalma ve ayrımcı deneyimler."
Göç sonrası edinilen bu tür deneyimlerin kümülatif bir etkisi olduğunu aktaran Schouler-Ocak, "Nicelik arttıkça, etkisi de o kadar büyük ve olumsuz oluyor" dedi.
Psikiyatrist, ruhsal hastalıkların sıklığının ve boyutunun genellikle hafife alındığına inanıyor. Mülteciler söz konusu olduğunda sorun daha da büyük.
Ruhsal hastalıklar nadiren tek başına ortaya çıkıyor. Irk ayrımcılığının bir sonucu olarak yaşanan stres, fiziksel sorunlara da yol açabiliyor. Schouler-Ocak, yüksek tansiyon ve obezitenin yaygın semptomlar olduğunu söylüyor. Diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar da bunu takip edebiliyor. Psikiyatrist, ırk ayrımcılığının diğer sonuçları hakkında "Hamile kadınların erken doğum yapmasının ya da bebeğin düşük bir doğum ağırlığına sahip olma riskinin daha yüksek" olduğunu da vurguluyor.
AYRIMCILIK NEDENİYLE ARTAN ÖLÜMLER
"Lancet Psychiatry" adlı dergide konuyla ilgili yayımlanan bir araştırmanın sonuçları hayli ürkütücü.
Irk ayrımcılığından etkilenenler arasında ölüm oranı artıyor! Bilim insanları, söz konusu araştırmada, ırkçılığın Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) siyahların ruh sağlığına etkilerini inceledi.
Veriler henüz yetersiz olsa da ırk ayrımcılığının, sadece doğrudan etkilenenlerin sağlığına zarar vermekle kalmayıp, çocuklarını ve torunlarını da etkileyebileceğine dair göstergeler mevcut. Epigenetik dalı, çevresel faktörlerin genlerin aktivitesi üzerindeki bu etkisiyle ilgileniyor.
Schouler-Ocak, "Irkçılık ve ırkçı yapılar, tarihin akışı içinde zamanla giderek büyüdü ve bu nedenle toplumsal katmanların bir parçası haline geldi" diye konuştu.
Uluslararası Af Örgütü de bu tespiti teyit ederek, "İster kasıtlı ister kasıtsız olsun, çoğu beyaz insan, günlük yaşamlarında ırkçı bir şekilde hareket ediyor. Bu nedenle toplumdaki davranışları ve dili bu gerçeğe uyarlayabilmek için ırkçılığın çeşitli biçimlerinin farkında olmak önemlidir" diye ekledi.