2010'lar hayatımızı nasıl değiştirdi? 2020'ler ne getirebilir?

2010'lar hayatımızı nasıl değiştirdi? 2020'ler ne getirebilir?
Son 10 yılda kültürel anlamda büyük değişimler gözlendi, verilerimizin nasıl kullanıldığından, televizyon izleme ve müzik dinleme alışkanlıklarımıza kadar... Bu değişiklikler neydi? 2020'ler hayatlarımızı nasıl farklılaştırabilir?

Son 10 yılda kültürel anlamda büyük değişimler gözlendi, verilerimizin nasıl kullanıldığından, televizyon izleme ve müzik dinleme alışkanlıklarımıza kadar...

İngiltere'de insanlara son 10 yıldaki akımları ve bunların hayatlarını nasıl değiştirdiğini sorduk.

'Aşkımı Tinder'da buldum'

"Tinder nedeniyle hayatım tamamen değişti" diyen Alex Bell, şimdi uygulama aracılığıyla tanıştığı eşinden bir bebek bekliyor.

Tinder 2012 yılında kullanıma girdi. Flört uygulamalarından biri olan Tinder'ın dünya çapında 50 milyon kullanıcısı var.

Ne 33 yaşındaki Bell, ne de eşi tam olarak nasıl tanıştıklarını açıklamak istemiyorlar, ancak Bell şunları söylüyor:

"Genellikle insanlar oldukça şaşırıyor, belki artık eskisi kadar değil. Toplumsal olarak daha fazla kabul edilebilir oldu."
2010'lardan önce de internette flört siteleri vardı ancak sosyolog Róisín Ryan-Flood, "İnsanlar bunu kaçamak bir şekilde yapıyorlardı ve bundan utanç duyuyorlardı, ancak şimdi oldukça yaygın" diyor.

Uygulamalar aşkı bulma şeklimizi değiştirse de, bu konuda bir kitap yazan Ryan-Flood'a göre "Yeni türde çiftler yaratmıyorlar".

Araştırmacı, daha fazla seçenek olsa bile insanların yine geleneksel yollarla tanışacakları kişilerle birlikte olduklarını söylüyor.

Yine sosyolog olan Julia Carter, "İnsanlar sıklıkla takılmaktan bahsediyorlar ve flört uygulamalarının evlilikleri ve aileleleri dağıtmak için şeytan tarafından yollandığını söylüyorlar" diyor.

"Ancak insanlarla ne istedikleri hakkında konuştuğunuzda, aynı şeyleri istediklerini görüyorsunuz."

Carter, 2010'larda ünlülerin düğünlerinin nasıl ilgiyle takip edildiğine bakıldığında, örneğin Prens William ve Kate ya da Kim Kardashian ve Kanye West'in, toplumun halen evliliği "çift olmanın altın kuralı" olarak gördüğünü gösterdiğini söylüyor.

İngiltere'de evlilik oranları düşüyor. Carter, son 10 yılda bekâr olmanın daha kabul edilebilir hale geldiğini söylüyor.

'Kripto paradan milyonlar kazandım'

2010 yılında Bitcoin'in değeri 1 dolardan azdı. 7 yıl sonra, değeri kısa bir süreliğine tüm zamanların en yükseği olan 19 bin dolara ulaştı. Şu an değeri 7 bin dolar civarında.

Bitcoin'e ve diğer kripto para birimlerine ilk zamanlarda yatırım yapmış olanlar için bu on yıl daha öncekilere hiç benzemiyordu.

Londra'da yaşayan 32 yaşındaki Erica Stanford, "Fikrin çok ilginç olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum" diyor.

Stanford, kripto para birimlerini ilk kez, ekonomi üzerine yüksek lisans yaptığı sırada, 2009 yılında radyoda duymuş. Ancak bu konuyla ilgili bir arkadaşıyla yıllar sonra konuşana kadar yatırım yapmamış.

"O zamanlar bir sürü farklı kripto para vardı, yaklaşık 500 çeşit. Şimdi ise 2 bin 500 civarında. Hepsini bir Excel dosyasına yazdım ve tek tek araştırdım."

"200 sterlin koydum ve onunla oynadım ve 20 sterlinlik ticari işlemler yaptım" diyor. "İlk başta sadece eğleniyordum."

Stanford ve arkadaşı 20 milyon sterlinlik bir servet yarattılar.

Şimdi kripto para ile ilgilenen kişiler için sosyal çevre oluşturma amacı taşıyan bir kulübü yönetiyor.

"Pek çok insan onun adını bile duymadan önce bu işe giriştiğim için gerçekten şanslıydım. Pek çok insan şimdi bunu duyuyor, hakkında konuşuyor ya da öğreniyor. Geleneksel ödemeleri tersyüz ediyor."

'İşimi yapış şeklimi değiştirdim'

Daily Express ve Daily Star gazetelerinde televizyon eleştirileri yazan Mike Ward, "İş yüküm kesinlikle değişmedi" derken gülüyor.

2010'ların başında insanlar halen televizyonda programları yayınlandıkları saatte izliyorlardı.

Bu, 2012'de Netflix'in yayın hayatına başlamasıyla değişmeye başladı ve ardından Apple TV ve Amazon prime gibi rakipleri yetişti.

Ward, televizyon eleştirmenlerinin insanları en iyi içeriğe yönlendirerek, bunu insanlara yardım etmenin bir yolu olarak görmelerinin önemli olduğunu söylüyor.

"Bence 'Pek çok şeye erişimime izin verildiği için ayrıcalıklıyım ve onları incelemek için elimden gelenin en iyisini yapacağım' demek çok daha iyi ve yapıcı."

Televizyonun yanı sıra Spotify, Apple ve Amazon Music gibi müzik yayın hizmetleri 2010'larda müzik piyasasını canlandırdı.

Profesyonel müzisyen Aiden Hatfield'a göre, bu tür platformlar insanların şarkılarını dinlemesini sağlamayı kolaylaştırıyor.

"Onlara bir internet sitesi adresi yolluyorsun" diyor. "Daha fazla para ödemeden dinleyebiliyorlar."

31 yaşındaki Hatfield ekliyor:

"Ancak bu kesintisiz yayın çağı, daha fazla sanatçının ortaya çıkması anlamına geliyor çünkü insanlar için internet üzerinden müziğe ulaşmak daha kolay ve bu da rekabetin daha fazla olması sonucunu doğuruyor."

Çok geniş şarkı arşivinin dışında pek çok kesintisiz yayın platformu kullanıcıların verilerine ve bir algoritmaya dayanarak, onlara şarkılar öneriyor.

Hatfield, "Bazen bir şarkı geliyor ve beni tam kalbimden vuruyor" diyor.

"Algoritma her zaman işe yaramıyor, ancak yaradığında çok güzel oluyor."

'Evlenebildim'

İngiltere ve İskoçya'da 2014 yılında eşcinsel evliliklerin yasallaşması LGBT hakları açısından önemli bir andı.

Eşcinsel evliliklerin yasallaşması için kampanya yürüten Tamsin Omond için bu, partneri Melissa McDonald ile evlenebileceği anlamına geliyor.

Çift, bu yılın başında bir Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) protestosu sırasında evlilik yeminlerini etti, ancak Mayıs ayında yasal bir törenle dünya evine girecek.

34 yaşındaki Omond, yasa değişikliğini "eşitliğe giden yolda bir adım" olarak değerlendirdiğini söylüyor.

"Hayatımı nasıl değiştirdi? Aslında değiştirmedi" diyor. "Burada keyfini çıkarabildiğim özgürlükleri pek çok insanın yaşayamadığı konusunda farkındalığımı artırdı."

Profesör Jacqui Gabb, araştırmaların evlenebileceklerini bilerek büyüyen genç LGBTQ bireylerin gelecekte çocuk sahibi olup olmamayı daha fazla düşündüklerini gösterdiğini söylüyor.

LGBTQ bireyler arasında köpek sahiplenmenin arttığını ekliyor ve "LGBTQ çiftleri arasında yuva kurma yönünde bir eğilimin olduğuna dair bir emare var" diyor.

Öte yandan Ryan-Flood, 2010'larda "diğer cinsiyetlerle deneyim yaşamakta" daha fazla açıklık olduğunu ve "post-heteroseksüellik" fikrini benimseyen insan sayısının artmakta olduğunu söylüyor.

Kültürel sosyolog Nick Prior, genellikle, 2010'larda "ana akım medyada ve kültürde çeşitlilik konusunda daha fazla hassasiyet ve farkındalık sergilendi" diyor.

'Feminist bir hareket başlattım'

2012 yılında Laura Bates, kadınların günlük hayatta karşılaştıkları cinsiyet eşitsizliği deneyimlerine yer veren bir internet sitesi kurdu.

Bir sonraki yılın sonunda, sitede 50 binden fazla mesaj vardı. Şimdi ise yüzbinlerce...

Proje okullarda cinsellikte rıza ile ilgili eğitim vermek için ve 2 bin polis memurunu eğitmek için kullanıldı ve Birleşmiş Milletler'de konuyla ilgili bir oturum düzenlendi.

"Geriye dönüp baktığımda, bu kadar fazla yanıt verilmesi, ki bu aklımın ucundan bile geçmiyordu, 3 şeyi kanıtlıyor: Sorunun aşırı derecede büyük olduğu, ne kadar gizli kalmış ve susturulmuş olduğu ve değişim yaratmak için kadınların topluca ses çıkarmasının ne kadar etkili olduğu."

5 yıl sonra cinsel taciz ve saldırıya karşı ortaya çıkan 'MeToo' (Sen de Anlat) hareketi dünya çapında yankı buldu.

"Bence her iki hareket de, geçmiş jenerasyondaki feministlerin çalışmaları üzerine inşa edilen bilinç artırımının bir parçası" diyor ve ekliyor:

"Kolektif sesin gücünün kanıtlarılar."

Bates, bu hareketlerin sorunun çözümü değil sorunun çözümünde ilk adım olduklarının altını çiziyor.

Tutku duyduğu bir alanda çalışabildiği için kendini "aşırı şanslı" hissettiğini söylüyor, ancak günde yaklaşık 200 ölüm ve tecavüz tehdidi aldığını ve bunların hayatını "gerçekten etkilediğini" belirtiyor.

"İnsanlar sık sık projeyi başlattığım için pişman olup olmadığımı ya da projeye son vermeyi düşünüp düşünmediğimi soruyor, ancak bence bir seçeneğim varmış gibi hissettirmiyor: Her gün bana gönderilen mesajları okuyan birinin bırakmayı aklından geçireceğini düşünmüyorum."

2020'ler ne getirebilir?

Profesör Nick Prior, algoritmaların beğenileri tahmin etmekte ve şekillendirmekte daha isabetli hale geleceklerini söylüyor.

"Eğer dijital çağ şimdiye kadar aşırılıklara yol açtıysa, bence önümüzdeki 10 yıl direnme çağı olacak, ve belki de olmalı: verileri daha dikkatli bir şekilde ele alma, sosyal medyanın akıl sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine daha fazla hassasiyet ve çevreye dair endişeler."

"Kolektif hareketlere inancın tazeleneceğini ve internetten uzaklaşıp dışarıdaki faaliyetlere, festivallere, toplantılara, topluluklara, korolara ve benzerlerine katılımın artacağını" tahmin ediyor.

Akademsiyenler 2010'larda en büyük eğilimin "verilerin yükselişi" olduğunu söylüyor.

Sosyoloji profesörü Dave Beer, "Dünyadaki en büyük şirketlerin temelini sahip oldukları veriler oluşturuyor" diyor.

"10 yıl önce büyük şirketlere bakıyor olsaydınız, gaz, petrol ya da kimyasal ile ilgili olduklarını görebilirdiniz. Kapitalizm tamamen yön değiştirdi."

Prior, 2000'lere kendilerini internet üzerinden ifade eden ve kendi içeriklerini oluşturan kişilerin sayısının artmasının damga vurduğunu söylüyor, ancak şu an bu vizyonun sosyal medya çağında "daha kötü niyetli bir şeye" evrildiğini kaydediyor.

"Gezegendeki en büyük ve en güçlü oyuncular Facebook, Google, Apple ve Amazon. Onların neyi, nerede, nasıl tükettiğimiz üzerindeki kolektif etkisi oldukça derin oldu."

Kaynak: BBC Türkçe